Hürriyet İK & Yeni Ekonomi ekine ve Oyunbozan adlı köşeme hoş geldiniz.
Haberin Devamı
Adından da belki anlaşılabileceği gibi bu köşede amacım, ‘Robotlar hepimizi işsiz bırakacak’ gibi dramatik cümlelere başvurmadan, ya da ‘2020’de birbirine bağlı cihaz sayısı 20 milyarı aşacak’ gibi basmakalıp bilgilerle yetinmeden, sizlere alışılagelmiş iş yapış şekillerimizi değiştirmekte olan ‘yıkıcı teknolojiler ve iş modelleri’ni anlatmak, aktarmak.
Snapchat mucizesi (mi)? Konuya teknoloji dünyasının 2017’deki ilk büyük olayı olan Snapchat’in halka arzı ve onun düşündürdüklerinden girelim. Büyük bir sükseyle 28 milyar dolarlık değerleme yakalayan şirket, 26 yaşındaki kurucusuna da kağıt üzerinde olsa da 5 milyar dolarlık bir servet yarattı. Kendisi aynı zamanda Victoria’s Secret meleklerinden Miranda Kerr’in de erkek arkadaşı. Onun açısından bakılınca her şey mükemmel gözüküyor olmalı. Ama benim iki sorum var.
Birincisi finans piyasalarıyla ilgili: Ana olarak bir mesajlaşma uygulaması olan ve geçen yıl 514 milyon zarar eden bir şirket için bu değerleme normal midir? İlk akla gelen karşılaştırmalar Twitter ve Facebook tabii. Twitter çok benzer bir değerlemeyle 2013’te halka arz olmuştu, şu anda yarısından daha az bir noktada sessizce bir alıcı bekliyor. Facebook bambaşka bir hikaye, halka arz olduğunda zaten kâr eden şirketi bir sosyal medya platformu olarak göremeyiz. Örneğin aynı zamanda dünyanın en ileri yapay zeka uygulamalarını geliştiriyor ve sanal gerçeklik konusunda da lider bir çözüme sahip. Ayrıca Instagram ve Whatsapp kopya özellikler geliştirdikçe Snapchat’in rekabet avantajını nasıl sürdüreceği de önemli. Snapchat’in üzerinde meleklerin uçmaya devam etmesi için yol biraz uzun ve karmaşık, en azından bir gelir modeline ihtiyaçları olduğu açık.
Gerçekten yıkıcı teknoloji ve iş modeli nedir? İkinci sorum daha geniş bir perspektiften: Snapchat ile dünya nasıl daha farklı ve iyi bir hale geldi ya da gelebilir? Soru biraz felsefi ama kalıcılık açısından önemli. Çocukken izlediğimiz Jetgiller isminde bir çizgi film vardı. Uçan arabalar, evde çalışan robot gibi fütüristik ögelerle gelecek hayallerimizi şekillendirirdi. Yıllar sonra Paypal’ın kurucularından, Facebook’un ilk yatırımcılarından ve Silikon Vadisi’nin en başarılı ve tartışmalı karakterlerinden Peter Thiel’in söylediği bir cümleyle aklıma geldi tekrar Jetgiller. ‘Hayalimiz uçan arabalardı ama onun yerine 140 karakter geldi’ diyordu Peter Thiel. Verilen mesaj gerçek inovasyonun ne olduğu / olması gerektiği ve bizim neyle yetinmek zorunda kaldığımızla alakalı. Biraz tepeden bakan (ve Twitter’ı biraz kolay harcayan) bir bakış ama bence yıkıcı teknolojiler ve iş modellerini değerlendirmek için gerekli bir bakış açısı da bu. Peki oyun nasıl bozulur? Araba örneğine dönecek olursak, sürücüsüz arabalar kesintisiz ve hızlı bir telekomünikasyon altyapısı, birbiriyle iletişim halinde olan sensörler, yüksek miktarda hızlı veriyi analiz edebilecek bir büyük veri mimarisi ve analiz sonucu bir insandan daha isabetli karar verebilecek yapay zeka algoritmaları sayesinde gerçekleşiyor ve tüm yaşantımızı ve ekonomiyi yapısal olarak değiştirecek. Ve bundan on sene önce mümkün olmayacak bu ürünün önündeki engeller artık teknolojik değil, hukuki, etik ve yolların durumu gibi konular.
Bundan sonraki yazılarımda oluşan bu kusursuz fırtınayı farklı hikayelerle parça parça inceleyeceğiz, Türkiye’de ne olduğuna da bakarak tabii. Yorum ve önerilerinizi beklerim. Bu arada da Snapchat ve meleğine bol şans.