Sağlık Bakanlığı’nın 2010 yılında yaptığı ön çalışmanın sonucundaki verilere göre Türkiye’de fazla kilolu ve şişman olanların oranı toplam nüfusun yüzde 64.9’unu oluşturuyor ki bu oranın son 4 senede daha da arttığı düşünülüyor.
Çalışanların ne kadarının kilo ile başı dertte?
İş dünyasında yaygınlık olarak yapılmış bir çalışma yok yalnız strese bağlı yemek yeme yani duygu duruma bağlı yemek yeme ile ortaya çıkan fazla kilo sorununda iş hayatının rolü büyük. İş stresinin yanı sıra, uzun saatler ofiste kalmak, düzensiz yemek ve uyumak, sık iş seyahatlerine çıkmak ve hayat düzeninin sekteye uğraması da kilo almaya sebep olabiliyor.
Çalışma yükü, stresi, sorumluluğu ne kadar fazla ise kilo artışı riski o kadar yüksek olabiliyor; doktorlar, avukatlar, bankacılar, şirketlerin satış elemanları ve üst düzey yöneticileri, mimarlar genel yüksek risk grubu içerisinde yer alıyor. Kişinin üzerindeki sorumluluk ve/veya çalıştığı ortamdaki rekabet arttıkça stres, kaygı kaynaklı yemek yeme riski de artıyor. Kişi çalıştığı ortamda mutsuz ise işinden tatmin olmuyorsa huzursuzluk ve can sıkıntısına bağlı yemek yeme tetiklenebiliyor ve kişi gün boyu bir şeyler atıştırıyor. İş yaşamı hayatın büyük kesimini oluşturduğu için oradaki duygusal dalgalanmalar yeme bozukluğu ve kilo alma riskini arttırıyor.
Kilolu insanlar iş hayatında ne gibi sıkıntılar yaşıyorlar? İşe alımda, terfide ayrımcılığa uğruyorlar mı?
Kilolu insanların, iş alımda kilolu olmayanlara göre daha dezavantajlı olduğu, terfi, zam gibi durumlarda da kendisi ile aynı derecede başarılı olan kişiye oranla şanslarının daha az olduğu bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuştur. Kilolu kişiye karşı insanlar farkında olmadan bir önyargıya sahip olabiliyorlar. Araştırmalar gösteriyor ki şişmanlık tembellik, iradesizlik, psikolojik problemlere sahip olma, disiplinsizlik, hatta fazla zeki olmamakla bile özdeşleştirilebiliyor. İnsanların obeziteye karşı farkında olmadan edindikleri bu etiketleme iş dünyasında tabii ki kilolu insanların birçok problem yaşamasına sebep olabiliyor. Kilo disiplinsizlik, tembellik, iradesizlikle özdeşleştirildiği için iş yaşamında kilolu bir insanın aynı konumda olan zayıf bir insana göre daha kötü bir performans göstereceği inancı oluşabiliyor. Bunun yanı sıra özellikle müşteri ile bire bir temas halinde olan işler için kilolu insanlar genellikle tercih edilmiyor. Örneğin bir danışanım senelerdir ön büroda müşteri ile birebir çalışıp satış yapmak istediğini ama üstlerinin devamlı bir bahane ile onu geçiştirip kendisinden daha zayıf çalışanların o istediği pozisyona getirilmesinden şikayet etmişti.
İş arkadaşları kilolu çalışanlara nasıl bakıyorlar?
Maalesef son yıllarda toplum olarak kilo ile ilgili takıntılı hale geldik. İnsanlar birbirini ilk gördüğünde birbirilerine ‘merhaba’ demeden ‘kilo almışsın’, ‘kilo vermişsin’ gibi yorumlar yapıyorlar. İş yaşamında da çalışanlar aynı pozisyonda çalıştıkları iş arkadaşlarına veya altlarında çalışanlara kilo ile ilgili şaka, yorum ve eleştiri yapabiliyorlar; ‘yine mi diyettesin bu seferki kaç gün sürecek acaba?’ ya da ‘O kadar kilon var hâlâ mı bir şeyler yiyorsun?’ gibi...
Yeme problemi yaşayan kişiler nereye başvurmalı?
Yeme bozukluğu kişinin ne yediğinden daha çok yeme davranışını tanımlar. Stres, sıkıntı, duygu durum değişikleri, ilişki problemleri, çevresel baskı gibi insanda psikolojik sorunlar yaratan durumlar eğer o kişinin yeme davranışını, beden algısını etkiliyorsa o zaman yeme bozukluğundan bahsedebiliriz. Psikolojik duruma bağlı az yeme ya da çok yeme, kilo ile ilgili takıntılar yaşama yeme bozuklukları alanına girer ve bu noktada psikolojik destek almak gerekir.
Siz yeme bozukluğu olan kişilere neler tavsiye edersiniz?
Öncelikle aşırı yeme sonra diyet sonra tekrar aşırı yeme ve kendini kötü hissetme döngüsünden çıkmak için psikolojik destek şart. Yemek en kolay duygusal anestezidir, kolay ulaşılır. Birçok insan için yemek bir tür kendini rahatlatma yöntemi olarak kullanılır. Bu alışkanlık öyle kolay yer edinir ki kişi yemek olmadan çalışamaz, stresle baş edemez, uyuyamaz ve huzurlu hissedemez hale gelir. Yeme bozukluğundan kurtulmak için ilk önce kişi ne zaman, nerede ve hangi koşullar altında duygusal yemeğe yönleniyor ya da yeme atağı yaşıyor bunu fark etmesi gerekir. Bunun için günlük bir çizelge tutabilir; yediği zamanı, yeri, miktarını ve neden yediğini çizelgeye yazabilir ve böylece yemeyi tetikleyici durumları belirleyebilir. Bu durumlar belirlendikten sonra kişi o durumlarla nasıl baş edebileceğini düşünmelidir. Nefes egzersizleri, gevşeme teknikleri oldukça sık kullanılan stres ve kaygıyla baş etme yöntemleri arasında sayılabilir. İmkan varsa yürüyüşe çıkmak, temiz hava almak da kişiye yardımcı olabilir. Ayrıca kişinin günlük modunu olumlu etkileyecek uzun vadeli aktiviteler düşünmesi gerekir böylece strese sıkıntıya karşı toleransı artabilir. Egzersiz, hobi, kısa süreli tatiller, masaj gibi etkinlikler de yardımcı olabilir.
İş stresi ne gibi yeme problemleri yaratıyor?
İş stresi daha çok aşırı yeme, duygusal kaynaklı atıştırma gibi yeme problemleri yaratıyor. Yalnız zaman zaman bu durum öbür uca kayıp stresten dolayı kendi bedenine takma, sıkı diyetlerle zayıflamaya çalışma, aşırı spor yapma şeklinde de kendisini gösterebiliyor.
Kişinin sorumluluğu arttıkça, bulunduğu ortamdaki rekabet arttıkça yeme problemi riski artabiliyor. Kişi yükseldikçe, sorumluluk ve rekabet ve tabii buna bağlı stres arttığı için üst düzey yöneticilerde yeme problemleri daha yaygın.