Ah İstanbul, İstanbul olalı... Hiç görmedi böyle Sezen...

Hiç görmedi böyle Sezen...

Haberin Devamı

Zira málûm, Sezen Aksu’nun her konseri, her sahne performansı, bir kar tanesi gibi biriciktir, üniktir...
Saymadım sayamadım; çocukluğumdan beri kimbilir kaç Sezen Aksu konseri izlemişimdir. Aşkın Nur Yengi, Harun Kolçak’ın, Seden Gürel’in, Sertab Erener’in vokalistliğini yaptığı, Levent Yüksel’in bas çalıp şarkı söylediği konserler... Uğur Yücel ile birlikte gerçekleştirilen kabareler... (Aaah, Yalnızlık Senfonisi düeti hálá kulaklarımdadır.)

Sezen Aksu dediniz mi, vokalistler, orkestralar, repertuvarlar değişebilir fakat konserin bünyede bıraktığı etki sabittir, değişmez. Mekánı efsunlanmış bir şekilde terk etmeniz, kaçınılmazdır. Kalıcı hasar bırakır; izleri kolay kolay silinmez.

Kusura bakmayın, bugün belágatımız biraz kıt. Nutkum tutuk... Yüzümün yarısında bir gülücük, yarısında hüzün, öyle hormonlu Mona Lisa gibi, salak salak dolanıyorum ortalıkta.

İşbu yazının, methiyenin sınırlarını zorladığını, yalakalık boyutlarına ulaştığını düşünecekleri de peşinen uyarayım: Hiiiç umurumda değil, yalakaysam da yalakayım anasını satayım...

Ne bekliyorsunuz yani? Daha dün, taze şoklanmışım... Son Sardunyalar’ı dinlemiş, ağlamışım...

Şu anda bilgisayarda yine o çalıyor ve ben yine bir fenayım. Neyse abi, dağılmayalım:

Pazartesi akşamı, Ziya ile birlikte BKM Organizasyon ve Opel Türkiye işbirliği ile Yeni Melek Gösteri Merkezi’nde ‘No Hits’ başlığı altında gerçekleştirilen Sezen Aksu konserlerinin sonuncusuna gittik.

Sezen Aksu, ev ahalisinden ve yakın dostlarından mütevellit bir fasıl ekibi ile açtığı ve her gün bir ‘konuk sanatçı’ ağırladığı konserlerde, adı üzerinde, ‘hit olmayan’ şarkılarını seslendiriyor. Varsa tabii öyle bir şey; ezberden bilinmeyen, belleklerde yer etmeyen tek bir Sezen Aksu şarkısı yani...

Hani nispet yapmak gibi olacak ama son konserin konukları, ‘sağlam’ bir ekipti. Perde bir açıldı ki: Fasıl ekibinin ön sırasında, Sezen Aksu’nun çevresinde Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ ve Sertab Erener oturuyor, iyi mi!

Demet Akbağ, sahnede Sezen Aksu’nun taklidini yapıp Firuze’yi, Sertab Erener ise Lal’i söyledi. Ki Sezen Aksu zaten tek başına da yeterdi. Yeter de artardı... Yine harikaydı, yine şahaneydi... Sigara mı bırakılmış, dağ başlarında nefes mi açılmış, ne olmuşsa olmuş, Aksu, uzun zamandır duymadığımız kadar gür, berrak, billûr bir sesle şakıdı... Ve her zamanki gibi ‘satılmış seyirci’yi gülmekten kırdı geçirdi. Fındık kurdu gibiydi... Cilveli, fingirdek, lokum gibi tatlı, içli, muhteşemdi...

Ziya’yı, Sezen Aksu konserlerinde hüngür şakır ağlayamazsa baş ağrısı tutuyor. Pazartesi gecesi, şen şakrak, neşeli bir konser olduğu için arzuladığı kadar dökülemedi.

Anılar kursağımızda düğümlenmiş, tadı damağımızda kaldı; doyamadık nitekim. Çıkıp Kaktüs’e gittik. Bereket, bizim dükkan o gece neredeyse boş... Fena hálde ‘taraf’ bir Ajda fanı olmasına rağmen Vahit, hálimize acıyıp insafa geldi. Peş peşe damardan Sezen parçaları çaldı, bizi mutlu bir hüzne gark etti.

Sezen Aksu, sahnedeyken, geçmiş 30 yılımızın ‘hatıralar bekçisi’ olduğunu beyan etmişti. Çok şükür ki cümleyi; ‘Bir 30 yıl daha da bir yere gitmeye niyetim yok’ diye bitirdi.

Kaktüs’de otururken, sırayla Sezen şarkılarından fal tuttuk. Benim şansıma, sözleri Yıldırım Türker’e ait olan ‘Ablam Aşktan Öldü’ düştü.

‘Ablam aşktan öldü / Her şey filmlerdeki gibi oldu / Bir hazan yaprağı düşerken / Pencereye bakarak / Son nefesini verdi mucize / Sevgililer buluşamadı / Hayat orda, o kıyıda / Masalın berisinde kaldı / Hiç yara almadan aynadan geçemezsin / Geçemezsin aynadan / Hiç yara almadan / Ablam aşktan öldü / Her şey filmlerdeki gibi oldu / Bir hazan yaprağı düşerken / Pencereye bakarak / Aşktan ölmenin bin yıllık tarihini / Ablam yeniden ama yeniden yazdı.’

Şarkıyı dinlerken, hatıraların bekçisi sağolsun, bin yıllık tarihçe, sayfa sayfa gözümde canlandı. Gözlerim daldı... Sonradan öğrendik, Vahit bize çaktırmadan şarkı sırasını belirleyip, falımızı manipüle ediyormuş gerçi!

Olsun varsın... Atın ölümü arpadan, bizim ölümümüz aşktan olsun yani...

Sessizce dağılırken Ziya; ‘Evde kesin ağlayacağım’ dedi...

Asparagas

Sıkı tut kaçmasın

Yeni albümü ‘Şaka Gibi’nin promosyon sürecinde olan ve Şengül Balıksırtı’nın programında, bundan böyle meslektaşlarıyla söz düellosuna girmeyeceğini, sataşmalara yanıt vermeyeceğini, ‘Artık çenemi tutacağım’ cümlesiyle ifade eden Petek Dinçöz; ‘Yine de daha yolum uzun. Bir de göbeğimi tutmayı öğrenirsem, işte o gün ‘olduğum’ gündür’ dedi. Dakikada 520 kez kalça kıvırabilip 840 defa göbeğini dalgalandırabildiğini söyleyen Petek Dinçöz, bunun bulunmaz bir yetenek olduğunu ama bu becerisinin yine de sağlığını tehdit ettiğini söyledi: ‘Çok çalkalayınca bağırsak düğümlenmesi oluyor. Ayrıca röntgende, midemin, dalağımın, böbreklerimin ve karaciğerimin yer değiştirdiği ortaya çıktı. Doktor biraz düz durmamı söyledi ama nasıl yapacağım bilemiyorum. Artık otomatiğe bağlandığı için zor yani. Hani çenemi bile tutarım ama göbek-kalça nahiyesi kendi kendine deviniyor şekerim.’

Yazarın Tüm Yazıları