AB yolunda kaza olmaması dünya barışı için şart

İSTANBUL’daki Dünya Ekonomik Forumu’nun eş başkanlarından, Coca Cola International Başkanı Muhtar Kent’e göre forumun zamanlaması son derece isabetli.

Avrupa Birliği’nin Aralık Zirvesi’nden önce İstanbul’dan Avrupa’ya önemli mesajlar verildiğine inanan Muhtar Kent şöyle konuşuyor: "Burada konuştuğumuz sadece dar anlamda Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci değil. Esas konu Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle toplumların uzlaşmalarına, dünya barışına katkısı."

Yani Kent’e göre, Türkiye’nin laik, Müslüman ülke kimliğiyle Avrupa’ya entegre olma sürecinin başarısı dünya barışı için olmazsa olmaz bir koşul.

"AB üyeliği, Türkiye ve Batı toplumu için ’win win’ formülüdür" diyor.

Muhtar Kent, ekonomiden ziyade siyaset ağırlıklı sohbette iki önemli gelişmeye dikkat çekiyor.

Türkiye son yıllarda daha fazla istikrar kazanırken, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölge giderek daha fazla ve hızlı bir şekilde istikrar kaybediyor.

"Irak, şimdi Lübnan bölgeyi daha da istikrarsızlığa sürüklüyor. Burası daha büyük patlamalara gebe bir bölge. Bu yüzden reformların hızıydı, Kıbrıs sorunuydu bunlara fazla takılmamak gerek. Tren kazası kesinlikle olmamalı" diyor Muhtar Kent.

İşte bu yüzden İstanbul’daki forumdan Avrupa’ya, Avrupalı liderlere verilen mesajlar önemli.

"Avrupa bu mesajı iyi kavramak zorunda. ABD de daha güçlü şekilde kabul etmeli" diyor.

NE BREZİLYA, NE MEKSİKA

Forumun hemen hemen her oturumunda gündeme gelen Türkiye ekonomisiyle ilgili görüşlerini sorduğumda Kent’ın cevabı şöyle: "Dünyayı dolaştığımda Türk ekonomisinin dinamizmine ve direncine neredeyse bir nebze kıskançlık uyandırdığını görüyorum. Türk ekonomisinin performansını ne Brezilya, ne Meksika’da görüyorum. Bu ülkeler Türkiye kadar büyüyemedi. Çin hariç bizimki kadar istikrarlı büyüme yok."

Peki Türk ekonomisi için bundan sonrası?

Muhtar Kent’e göre, ekonominin bundan sonra aynı performansı göstermesi için yabancı sermayeye ihtiyaç var. Bu konudaki analizi şöyle:

"Atıl duran bir sermaye kapasitesi vardı. Bu kullanıldı. Bundan sonra kapasiteyi büyütmek için yabancı sermayenin daha fazla gelmesi gerek. Türkiye’deki sermaye artık yeterli değil. Çin’e bu kadar çok yabancı sermaye akmasaydı bu kadar büyüyebilir miydi? Yabancı sermaye için reformların uygulanması, daha fazla şeffaflık, alt yapı ve enerji ihtiyacını karşılamak gerek."

GÖNLÜ AYVALIK’TA


Muhtar Kent, her ne kadar Coca-Cola’nın merkezi Atlanta’da oturuyor görünse de işi nedeniyle hemen hemen her hafta dünyanın değişik köşesinde.

Valizi elinde yaşıyor. Ama gönlü en fazla Ayvalık’ta.

Anne tarafından Ayvalıklı olan Kent iki hafta önce, Ayvalık Ticaret Odası’nın düzenlediği zeytinyağı seminerinden haberdar.

Ayvalık’ta Salih Madra ile birlikte, dededen kalma zeytinliklerini ziyaret ettiğimizden de haberdar.

Beni görür görmez "zeytin ağaçlarım nasıl" diye soruyor.

Uğramaya hiç vakti olmadığı için zeytinliğinin burnunda tüttüğü öylesine belli ki.

Muhtar Kent, belki ilerde Coca-Cola’nın başına geçecek ama onun gönlü Ayvalık’ta ve zeytin ağaçlarında.

Hayat böyle bir şey işte.

İrlanda: Kadınlar iş gücüne katıldı mucize gerçekleşti

İSTANBUL’da "hızlandırılmış" iki günlük Dünya Ekonomik Forumu’nun iki açıdan önemini vurgulamak gerek.

Biri Türkiye’nin global ilişkiler açısından konumlandırılması, diğeri zaaflarının geniş katılımlı uluslar arası ortamda sorgulanması.

Önceki gün ilgi çeken oturumlardan bir tanesi "Eğitimin Türkiye’nin Geleceğini Nasıl Şekillendireceği."

Panelin katılımcıları arasında Güler Sabancı, Sabancı Üniversitesi’nden Üstün Ergüder, Koç Üniversitesi Rektörü Atilla Aşkar, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Dünya Bankası’ndan Katherine Marshall ve Açık Toplum Enstitüsü’nden Mabel van Oranje ve ARGE danışmanlıktan Yılmaz Argüden var.

Eğitim hem Türkiye’nin, hem dünyanın en önemli meselesi. Ancak Türkiye için çok çok önemli.

Zira Türkiye nüfusu yaşlanacak Avrupa’da özellikle servis sektöründe bazı boşlukları doldurmak istiyorsa bunu ancak eğitimli gençlerle yapabilir.

Bu noktada Yılmaz Argüden’ın ilginç bir formülü var. Avrupa üniversitelerinin bizim gençleri de eğitmeleri.

Nasılsa 10, 20 yıl sonra Avrupalı öğrenci nüfusunda azalma olacak.

Milli Eğitim Bakanı Çelik son iki yılda eğitimde nasıl yol alındığını anlatıyor.

Gerçekten, "Haydi Kızlar Okula" gibi kampanyalarla oldukça fazla yol alınmış.

Ama yeterli değil.

Türk eğitim sisteminde aksayan noktalar çok. Bunlardan biri de kaynakların iyi bir şekilde değerlendirilmemesi.

Güler Sabancı’nın bu noktada genç Sabancı Üniversitesi’ni örnek göstererek kaynaklarının iyi yönetildiğini, dolayısıyla verimliliğin arttığını söylüyor.

Eğitim oturumunun başka ilginç bir anekdot, Ortadoğulu bir katılımcının "teröre eğilimli" çocukların yetişmemesi için Türkiye’den "model" talebinde bulunması.

KADIN İŞ GÜCÜ

Dün sabahki en renkli oturumlardan biri Devlet Bakanı Ali Babacan’ın da katıldığı Türkiye’nin Rekabetçi Avantajları oturumu.

IMF Türkiye temsilcisi Bredenkamp’ın yanı sıra Koç Bilgi Grubu Başkanı Ali Koç, Yaşar Holding Başkanı Feyhan Kalpaklıoğlu’nun katıldığı oturumda İrlanda’dan da Ticaret ve Çalışma Bakanı Michael Martin var.

Babacan, gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye’nin, AB perspektifi nedeniyle en fazla güven veren bir ülke olduğunu belirtiyor.

İyi ki AB perspektifimiz var. Bir de genç nüfusumuz.

Feyhan Kalpaklıoğlu, global ekonomiyle rekabet için Ar-Ge’ye (araştırma-geliştirme) ve alt yapıya daha fazla yatırımın önemine dikkat çekiyor.

Ali Koç, çok kültürlü bir çevrede çalışmaya alışmış Türk işadamının dünyanın her köşesinde adapte olma avantajını yaşadığını söylüyor.

Michael Martin ise Avrupa Birliği üyeliğinden önce belki de Avrupa’nın en yoksul ülkesi olan İrlanda’nın nasıl ekonomik mucize yarattığının ipucunu veriyor: "Kadın iş gücünü ekonomik hayata dahil olduk. İş gücü kapasitemizi katladık."

İşte sihirli formül.

Dünya Ekonomik Forumu
’nun bu sütunlarda yer verdiğim "Cinsiyet Uçurumu" raporunu hatırlatırım.

115 ülke arasında 105’inci sıradayız cinsiyet eşitsizliğinde.

Kriter olarak alınan dört kalem arasında en kötüsü kadınların ekonomik yaşama katılımları.

AKP Hükümeti acaba bu konuda nasıl önlem alacak?

Türkiye Avrupa’nın güvenli Enerji yolu olabilir mi?

PETROL Ofisi CEO’su Jan Nahum’un da konuşmacıları arasında olduğu oturumda Türkiye’nin Avrupa’nın güvenli bir transit enerji yolu olup olmayacağı masaya yatırılıyor.

Yani geçen akşam Almanya eski Şansölyesi Gazprom yöneticilerinden Schröder ile değindiğimiz konu. Schröder ne demişti?

Rusya’nın Türkiye’nin enerjide alternatif bir transit yol olarak ortaya çıkmasından rahatsız olmayacağını iddia etmişti.

Eski Almanla Şansölyesi ne derse desin bu konuda uzmanların kafalarında hala soru işaretleri var. Jan Nahum’a göre, önce Avrupa’nın enerji ihtiyacının ne kadarının Türkiye’den geçtiğini belirlemek gerekiyor.

Avrupa’nın gaz ihtiyacının yüzde 2.5, petrol ihtiyacının ise yüzde 4-5’i Türkiye’den geçiyor.

Bunun daha da artması Avrupa ile Türkiye arasındaki işbirliğine bağlı.

Türkiye’nin boru hatlarını PKK ve diğer terör örgütlerinin saldırılarından koruması koşuluyla elbet.
Yazarın Tüm Yazıları