70 yıldır hem eğitimde hem edebiyatımızda var

Köy Enstitüleri 70 yıldır hem eğitim sistemimizde hem edebiyatımızda etkisini sürdürüyor.

Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 70. yılında Kastamonu Üniversitesi de bir sempozyum düzenledi. Sempozyum 14 Nisan’da başladı, bugün sona eriyor.
Konu başlığı şuydu: Kuruluşunun 70. Yılında Bir Toplumsal Değişim Projesi Olarak Köy Enstitüleri Sempozyumu.
Sempozyuma aşağıdaki sivil toplum örgütleri de katkıda bulundu: Kastamonu Gölköy Enstitülüler Vakfı - Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Derneği - Köy Enstitülüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı.
Sempozyuma gönderilen bildirileri bir kitap haline getirmişler, çok yararlı bir kaynak kitap çıkmış ortaya.
Enstitü adını duyan, bu konuda bilgi sahibi olamayan genç kuşaklar için de bu toplam oldukça önemli.
Düzenleme Kurulu, Sunuş’ta bu kurumun temel niteliklerini sıralamış:
“Eğitimin özü sayılan öğretmen yetiştirme, her dönemde çok tartışılan konuların başında gelmektedir. 1940 yılında 3803 Sayılı Yasa ile açılan Köy Enstitüleri, çok önemli bir eğitim atılımını gerçekleştirirken, 1954 yılında tutarsız gerekçeler ileri sürülerek kapatılmıştır. Değerinin farkına varılamayan Köy Enstitüleri daha sonra (Türkiye uygulamasından örnek alınarak) UNESCO tarafından kalkınmakta olan ülkelere önerilen, çok yönlü eğitim kurumu olma özellikleri taşıyordu.
Enstitüler, köylere cumhuriyet aydınlığını götürmüş, birçok alanda köylüye ve toplumun her kesimine öncülük etmiştir. Son dönemlerde eğitim sistemimizde ülkemizin özgün uygulamaları, deneyimleri görmezden gelinerek çağın gerektirdiği öğretmen yetiştirme anlayışı, yurtdışı arayışlara yönelmiştir. Bu nedenle hem günümüze hem geleceğe Köy Enstitüleri ile ilgili birikimi aktarmak bir aydın sorumluluğu olarak algılanmalıdır.”
Onur Konuğu Server Tanilli, Köy Enstitüleri ve Mirası: Gerçekler ve Gelecek yazısını bakın nasıl noktalıyor?
“Köy Enstitülerine hayat verenler, Türkiye’nin koşullarından yola çıkarak başardılar; o koşulların bulunmadığı bir ülkede “KÖy Enstitüleri yeniden açılsın” isteğinde bulunmak, bir nostaljiden başka bir şey değildir. Ama açık bir yol varsa o da şudur: Enstitülerdeki bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, halkçı eğitim politikasıyla mümkündür ve onu hayata geçirmek için de kıran kırana mücadele bekliyor; enstitülerin ünlü eğitim yöntemi de kentlerimizde zaferini kazandıktan sonra, köylerimize doğru yürüyüşe kalkacaktır.”
Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bahri Gökçebay, Enstitülerin eğitim tarihimizdeki yerini, amacını özetlemiş: “Köylerinden çıktılar, çoğu yoksuldular, çok çalıştılar. Kendi okullarını kendi elleri ile yaptılar, yönetime katıldılar, iyi eğitim aldılar... Yüreklerinde vatana hizmet aşkı, gözlerinde kendine güvenmenin ışıltısı, tek tek ve kocamandılar. Tam bağımsız Türkiye ülküsüne kendilerini adadılar. Köyle sınırlı kalmadılar, bilim adamı, sanatçı, dünya çapında insan oldular. Ne var ki 1946 ile başlayan çok partili hayata geçiş ile ortaya çıkan siyasetin çirkin yüzü, değişen dengeler ve iflah olmaz emperyal heveslerin yerli işbirlikçileri; egemenliği almak için ulusun elinden, çıkarları akıllarının önüne geçmişlerle el ele verdiler. Yalanlarla, iftiralarla, akıl almaz propagandalarla biçtiler nesnel düşünceyi, özgürleşmiş bireyi. Toplumsallaşmanın yollarına mayınlar döşediler. Çok güzeldi, çok kısa sürdü Köy Enstitüleri.”
Bazı yazıları özellikle okumayı salık vereceğim.
Ahmet Özer’den Büyük Eğitimci Tonguç’a Göre Aydın yazısında Tonguç, aydını şöyle tanımlıyor: “Batı’nın entelektüel sözcüğünün bizdeki karşılığı eskiden ‘münevver’di, şimdi ‘aydın’dır. Oysa entelektüel, entelektini çalıştıran kafa işi yapan demektir. Bizde aydın, Batılılaşma hareketiyle Türkçeye yerleşmiş bir sözcük. Batılı gibi düşünmeyi öğrenmiş ve bildiğini, doğulu halkına öğretmek isteyen, kendini halkına yol gösterici, ışık tutucu ilan eden kişidir, toplumsal öncüdür.”
Alper Akçam, Anadolu Rönesansında Köy Enstitüleri isimli yazısında, Rabelais ile Köy Enstitülü yazarların dil kullanımındaki ortaklığa, yakınlığa dikkat çekiyor. Akçam’ın tespitleri oldukça dikkate değer çıkarımlar.
Öner Yağcı’nın Köy Enstitülerimizin Çağdaş Edebiyata Katkısı isimli yazısı ise; Köy Enstitülü yazarların dil kullanımı, geniş bir ürün ıskalasına sahip tür zenginliğini, ülkesini, vatanını, vatandaşını, dilini, edebiyatını seven insanlar olarak Köy Enstitülüleri değerlendiriyor.
Mehmet Fetih Yanardağ’dan Fakir Baykurt’un Gözüyle Köy Enstitüsü veya Köy Enstitülü Delikanlı Fakir Baykurt yazısında Fakir Baykurt’un hayatı, eserleri, kişiliğine dair derinlemesine bir inceleme bulacaksınız. Yanardağ adeta bir kitap yoğunluğunda makaleye imza atmış. Fakir Baykurt’un eserlerine ve hayatına Köy Enstitüsü odağında yaklaşmış.
Kitap 1023 sayfadan oluşuyor ve yaklaşık 80 akademisyen, yazar tarafından sunulmuş bildirilerin toplamını barındırıyor.
Köy Enstitüleri ile ilgilenenlerin kitaplığında bulunması gereken bir toplam.
(Kuruluşunun 70. Yılında Bir Toplumsal Değişim Projesi Olarak Köy Enstitüleri Sempozyumu, Kastamonu Üniversitesi .)

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ
Murathan Mungan / 227 Sayfa / Metis
Paulo Coelho / Brida / Can Yayınları
İsmail Güzelsoy / Değil Efendi’nin Renk ve Korku Meselleri / Doğan Kitap
Gore Vidal / Kent ve Tuz / Helikopter
Haz: Esra LaGro / Yaşam Bir Rüyadır - Pulat Tacar Kitabı / İş Bankası Kültür Yayınları
Yazarın Tüm Yazıları