Yeni eğitim sisteminde bilmediklerimiz...

ZORUNLU eğitimi 12 yıla çıkarıp bunu da 4’er yıllık üç kademeye bölen eğitim yasası hakkında genel manada ve ilkesel düzeyde söylenecek çok şey var ama bunları söylemek bu saatten sonra ne kadar faydalı bilmiyorum.

Haberin Devamı

Anlaşılan o ki yasa teklifi salı gününden itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na gelecek, bu hafta görüşmelere başlanmasını bekleyebiliriz. Demek ki, önümüzdeki hafta ve haftalar boyunca eğitim konusu tartışma gündeminde hep yer alacak.

Genel kurula indiği haliyle yasada neler olduğunu önce kısaca hatırlayalım:

·  Eğitim 4’er yıllık üç kademede verilecek, ilk kademeye ‘ilkokul’, ikincisine ‘ortaokul’ ve sonuncusuna ‘lise’ adı verilecek.

·  Eğitime başlama yaşında 60 ayı doldurmuş olmak alt sınır, 72 ayı doldurmak da üst sınır olacak.

·  Ortaokulda öğrenciler çeşitli konularda seçmeli dersler alacaklar (veya alabilecekler).

·  Prensip olarak ilkokul, ortaokul ve lise fiziki mekanları ayrı ayrı mekanlar olacak. Ama fiziki yetersizlikler yüzünden ilkokul ile ortaokul veya ortaokul ile lise aynı fiziki mekanda olabilecek.

·  Öğrencinin ortaokulda yararlandığı seçmeli dersler, onun lise düzeyinde meslek okuluna gitmesine yardımcı olabilecek.

·  Öğrenciler eğitimin istedikleri bir aşamasında alan değiştirebilecekler.

Evet, bunlar yasayla ilgili kabaca bildiğimiz şeyler. Ama bir de bilmediklerimiz var, ki onlar elbette son derece önemli.

1. İlkokuldan ortaokula geçişte bir sınav, hem de merkezi sınav olacak mı olmayacak mı?

2. Ortaokulda alınabilecek olan seçmeli derslerden öğrenciler not alacak mı? Alacaksa eğer bu notların sınıf geçme/mezun olmada ağırlığı ne olacak?

3. Ortaokuldan liseye geçişte sınav olacak mı? Olursa bu sınav merkezi mi olacak yoksa bazı okullar kendi öğrenci seçme/eleme sınavlarını mı yapacaklar?

4. Yabancı liseler veya halen ilköğretim okulu bulunmayan yerli özel liseler, kendi ortaokul bölümlerini açabilecek mi? Açarsa nasıl ve hangi şartlarda öğrenci kabul edebilecekler?

5. Zorunluluk kapsamına alınmayan okul öncesi eğitim için yıllardır devam eden teşvik çalışmaları ve yatırımlar devam edecek mi?

Bunlar da ilk ağızda benim aklıma gelen bilinmeyenler.

Umarım bir an önce bu bilinmeyenler konusunda Milli Eğitim Bakanlığı belirsizlikleri giderir ve onları da tartışmaya başlarız.

Haberin Devamı

Şehit cenazeleri çatışma haberleri

Haberin Devamı

İNSAN baharın geldiğine sevinmeli mi üzülmeli mi, bilemiyor. Baharla birlikte birden bire Güneydoğu’dan, özellikle de Şırnak-Cudi bölgesinden yeniden çatışma haberleri, şehit haberleri gelmeye başladı.

Ve bizler de, tuhaf bir kabullenmişlik içinde bu çatışma haberlerinin, şehit cenazelerinin pasif izleyicisi durumundayız.

Yitip giden hayatlara insanın içi parçalanıyor; gazetelerde okuduğumuz televizyonlarda izlediğimiz yarım kalmış hayat hikayeleri yürekleri tarumar ediyor.

Kimse çatışmada ölmesin demek, bu uğurda çalışmak bu kadar mı zor?

Kürt sorunu: PKK’sız çözüm tercihi

MİLLİYET’in Ankara Temsilcisi Fikret Bila’nın önceki gün yayımlanan yazısı, ‘bir hükümet kaynağı’na dayanıyordu ve ‘Hükümetin yeni terörle mücadele stratejisi’ni anlatıyordu.

İki gündür dört bir yanda bu yazının içeriği tartışılıyor. Hükümet kanadından bir yalanlama gelmediğine göre, yazının gerçekten de hükümetin kurduğu ve nedense adına da ‘yeni’ dediği stratejiyi anlattığını kabul etmeliyiz.

Bila’nın yazdıkları aslında konuyu yakından bile değil kenarından bile izleyenler için hiç de ‘yeni’ şeyler değil. Hükümet bu yola seçim öncesi girdi.

Bu yolun adı konacaksa ona ‘PKK’sız çözüm arayışı’ demek daha doğru olur. Halen tutuklu olan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un kitabını yazdığı, Türkiye’nin PKK meselesi ilk çıktığı andan beri uyguladığı ve bugüne kadar da sonuç almayı başaramamış, hatta Bila’nın yazısına yansıdığı biçimiyle bir de ‘Kürt sorunundan bile büyük bir Türk sorunu’ yaratmış olan yöntem yani.

Bu yöntem bunca yıldır neden sonuç alamadı ve bundan sonra sonuç alması mümkün mü?

Son sorudan başlayayım: Aslında evet, mümkün. Yani, Türkiye’de PKK’sız veya PKK’yı iyice marjinalize edecek bir çözüme ve barışa ulaşmak pekâlâ mümkün.

Ama bunu yapmanın önündeki en büyük engel de yine ‘Türk sorunu’. Daha doğrusu, bu ülkede yaşayan ve teröre bulaşmamış Kürtlerin hayatını biraz olsun rahatlatacak, onları biraz olsun bizlerle eşit hissettirecek her türlü düzenlemenin ‘PKK’ya taviz’ olarak görülmesi.

İşte zaten bu cümle nedeniyle ‘PKK’sız çözüm’ yöntemi bugüne kadar başarılı olmadı.

Mesele, Kürtlerin insan haklarını herhangi bir müzakereye gerek olmadan, bugünden tezi yok sağlamak. Hatta yer yer bunun da ötesine geçip, Kürtlere bazı konularda pozitif ayrımcılık uygulamak, onların sadece yasa önünde eşitliğini sağlamakla kalmayıp sosyal eşitsizlikleri de gidermeye çalışmak, tabiri caizse bir ‘Kürt orta sınıfı’ yaratmak.

Bunları yapamadığımız sürece, PKK’dan bağımsız bir Kürt siyasi hareketi de yaratamayız ve sadece silah değil siyaset de PKK tarafından temsil edilirken de ‘PKK’sız çözüm’ bulamayız.

Tabii bütün bu lafazanlıkları bir çözüm aradığımız varsayımıyla yapıyorum. Eğer aramıyorsak, konuşmaya da gerek yok, şikayete de...

Yazarın Tüm Yazıları