Bodrum’dan küresel dersler

FIRSAT bulup Bodrum’a gidemedim. Ama Bodrum’u seven arkadaşlarım anlattılar ve dediler ki; “Bu yaz Bodrum’un ışıltılı sokaklarında bir tuhaflık var.”

Haberin Devamı

 

Ne demek istediklerini anlatayım.

İkinci konutları olanlar yazın başlamasıyla, okulların tatil olmasıyla birlikte soluğu Bodrum’da aldılar ama asıl beklenen turist henüz gelmedi.

Bodrum yine güneşin, denizin ve eğlencenin merkezi ama bu sezon, otellerin ve restoranların tam dolmadığı da bir gerçek…

Özge Esen'in Hürriyet’teki haberi de aslında bu gerçeği ortaya koyuyor.

TÜRSAB Başkan Başdanışmanı Hamit Kuk, otel fiyatlarının geçen yıla göre yüzde 50 arttığını ve bu durumun Avrupa pazarını zorladığını belirtiyor. Kuk’a göre Bodrum’da fiyat algısı tamamen kaybolmuş durumda...

Marka olmuş turizm ülkeleri, fiyat istikrarını nasıl koruyor, birkaç örnek vereyim.

İspanya, Akdeniz’in parlayan yıldızı olarak fiyat, kalite dengesini korumada oldukça başarılı. Oteller, restoranlar ve diğer turizm hizmetleri arasında uyumlu bir fiyat politikası izleniyor. Bu turistlerin tatillerinde ne kadar harcayacaklarını öngörmelerini sağlıyor ve güven oluşturuyor.

Haberin Devamı

İtalya, turistik bölgeler arasında fiyat farklılıklarını minimal düzeyde tutarak bir istikrar sağlıyor. Roma, Floransa veya Venedik gibi popüler destinasyonlarda bile fiyatlar büyük dalgalanmalar göstermiyor.

Japonya, turizm sektöründe şeffaf fiyatlandırma politikaları ile bilinir. Otel fiyatları ve hizmet bedelleri açıkça belirtilir, bu da turistlerin beklenmedik harcamalarla karşılaşmasını engeller. Ayrıca, fiyatlar sezonluk olarak değil, uzun vadeli stratejilerle belirlenir.

Fransa, özellikle Paris gibi lüks turizm destinasyonlarında bile çeşitli bütçelere hitap eden bir fiyat politikası uygular. Bu sayede, hem yüksek gelir grubuna hem de daha bütçe dostu seçenekler arayan turistlere hitap edebilirler.

Turizmde marka olmak sadece doğal güzellikler ve tarihi zenginliklerle değil, aynı zamanda fiyat istikrarı ve müşteri güveni ile de ilgilidir.

 

 

Gürültüye duyarlı

bölgeler yapalım

 

Haberin Devamı

HER şey bir bütün; algı da bunun bir parçası...

Biz tatil deyince bazılarının aklına kum, deniz, güneş; bazılarının aklına eğlence geliyor. Hem dinlenip hem de eğlenmek isteyenleri de unutmayalım. Ama ayar bizde öyle kaçtı ki; sokağa taşan müzik büyük bir sorun haline geldi.

“Yine dışarıdan örnek veriyorsun” diyecekler ama olsun...

İyi örnekleri almak gerekir.

Barselona, özellikle gece hayatı ve festivalleriyle ünlü bir şehir. Ancak, yerel yönetim gürültü kirliliğini azaltmak için sıkı yasalar uyguluyor. Belirli saatlerden sonra açık havada müzik yayını yasaklanıyor ve gürültü sınırları net bir şekilde belirlenmiş durumda. Bu sayede hem turistler hem de yerel halk daha huzurlu bir ortamda zaman geçirebiliyor.

Haberin Devamı

Amsterdam'da eğlence mekanları, belirli bölgelerde toplanmış durumda ve bu bölgeler sıkı denetim altında. Şehrin geri kalanında gürültü seviyeleri kontrol ediliyor ve aşırı gürültü yapan mekanlara ciddi cezalar uygulanıyor. Bu model, eğlence ve dinlenme alanlarının ayrılmasını sağlayarak, hem turistlerin hem de yerel halkın memnuniyetini artırıyor.

Santorini, Ege Denizi’nin en popüler adalarından biri olarak, gece hayatı ve turistik aktiviteleri ile tanınıyor. Ancak, adada belirli bölgeler gürültüye duyarlı olarak belirlenmiş ve bu bölgelerde gece müzik yayını yasaklanmış durumda.

Bunları yapmak çok mu zor?

Bence değil...

Yasalar var ama denetimler az.

 

 

Haberin Devamı

Bu uygulamayı destekliyorum

 

İZMİR Valisi Süleyman Elban’ın Çeşme’yi pilot bölge olarak seçip başlattığı uygulamalardan çok memnunum. Biliyorum polis kardeşlerimiz fazla mesai yapıyorlar ama örnek bir çalışmaya imza atıyorlar. Örneğin Alaçatı’da gözle görülür bir sakinlik dikkat çekiyor. Sokaklar yine dolu ama kaos yok... Mekanlar dolu ama taşkınlık yok. Tek ayrıntı müzik gürültüsü... Bunun için de yapılacaklar var. Belki sıra ona gelecek. İşletmeler emin olsun; sokağa taşmayan müzik olduğunda daha fazla iş yapacaklar.

 

 

Milaslıların bir isteği var

 

MİLASLILAR mesaj yollamışlar. Yerel medyada bu konu bir süredir de işleniyor.

2021’deki yangın 11 gün boyunca devam etti büyük hasara neden oldu. Yöredeki insanlarının geçimi ağırlıklı olarak zeytindendi. Yangında en çok zarar gören mahallelerden Gürceğiz, Bayır, Akçakaya, Bozalan, Fesleğen, Türkevleri ve Çökertme’den bir istek var.

Haberin Devamı

Devlet desteğiyle zeytin fidanları diktiklerini ancak verim alabilmek için yetişmiş zeytin ağaçlarına ihtiyaçları olduğunu; maden sahasındaki yetişmiş zeytin ağaçlarına talip olduklarını söylüyorlar.
Bal ormanları yandığı için arıcılık da yapamadıklarını söyleyen yangın mağduru aileler bir çözüm arıyor.

Burada yaşayanlar “Zeytin ağaçları taşınabilir, maden ve zeytincilik yan yana mümkün” diyorlar.

Ben de kendilerine katılıyorum.

Çevre dostu, doğa dostu sanayiyi, madenciliği yapabilmeliyiz.

Yazarın Tüm Yazıları