Yeşil partinin tam zamanı

AVRUPA Parlamentosu Yeşiller Grubu toplantısının İstanbul’da yapılması ses getirdi.

Yeşillerin Türkiye’ye verdikleri destek üzerine yazılıp çizildi. Ancak önemli bir nokta çoğumuzun gözünden kaçtı: Avrupa yeşil hareketi içinde Türk yeşilleri yok. Bırakalım üye olmayı, gözlemci olarak bile yok!

Arnavutluk’tan Gürcistan’a, Ukrayna’dan Moldova’ya kadar 30 küsur ülkeden Yeşil partiler bir aradalar. Ait oldukları ülkenin Avrupa Birliği üyesi olması, hareketin içinde yer almak için şart değil; çünkü zaten AB’li yeşillerin ortak vizyonu, Avrupa sınırlarını mümkün olan en geniş haline getirmek.

Avrupa coğrafyasında bazı ülkelerdeki yeşiller güçsüz, bazılarında güçlü. Fakat toplu halde değerlendirdiğimizde karar mekanizmaları üzerindeki etkilerinin uluslararası boyuta ulaştığını görebiliyoruz. Türkiye’nin AB üyeliğine verdikleri destek bunun somut örneği.

Türkiye’de Avrupa’ya entegre bir yeşil hareketin hálá olmaması bana tuhaf geliyor.

* * *

Yeşillerin en güçlü olduğu ülkelerin başında Almanya geliyor. Belçika, İsveç, Finlandiya, Birleşik Krallık, Lüksemburg’u da saymak gerekir. Hatta Belçika’da toplam oyları yüzde 18’i bulan iki yeşil parti var.

Kim bu yeşiller? Nedir amaçları? Çevreci oldukları kuşku götürmez; ama hepsi bu mu? Yeşil kelimesinin ayrılmaz diğer parçası ‘barış’... Nitekim Avrupa’nın en güçlü yeşil hareketlerine baktığımızda Almanya öne fırlar. Çünkü yeşil hareket 80’li yıllarda serpildi.

80’lerin ilk yarısında Avrupa’da en önemli tartışma konusu nükleer başlıklı Amerikan füzeleriydi. 1982 yılında Bonn’da yapılan NATO Zirvesi, yeşillerin güçlenmesinde bir dönüm noktasıdır.

ABD Başkanı Ronald Reagan, o NATO zirvesinde nükleer başlıklı Pershing ve Cruise füzelerinin Almanya’ya yerleştirileceğini açıklarken, dışarıda yüz binlerce Avrupalı yeşil gösteri yapıyordu. Ön saflarda da bebek arabalarıyla gelen genç anneler yürüyordu.

Nükleer tartışma, yeşil hareketi besledi.

* * *

Türkiye’de yeşil girişimler olmadı değil. 80’li yıllarda İzmir’de bir parti kuruldu. İstanbul’da Radikaller vardı. Arkası gelmedi. Bir de parti kurma amacı olmayan yeşiller vardı. 80’lerin ikinci yarısında bir grup gazeteci, Yeşil Dayanışma adını verdiğimiz bir oluşumun içinde yer aldık. Mimar Sinan Çimento Fabrikası’na ve boğazdaki çöp gemilerine karşı düzenlenen eylemler bizim başımızın altından çıktı. Çok da iyi oldu.

Son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yeşil partilerin programında sadece çevre boyutu yer almadı. Sosyo ekonomik anlamda da yeşil olmak mümkün. Yeşil partilerde kadınların payı yüzde 50. Adaletsiz küreselleşmeyi reforme edecek seçenekleri yeşiller sunuyor.

Vatandaşın güç sahibi kılınması anlamında daha fazla demokrasi yeşil ilkelerin başında geliyor. Türkiye’de yeşil bir partinin yapacağı çok şey var.
Yazarın Tüm Yazıları