PERŞEMBE günü cep telefonum çaldı. Baktım, Fransa’nın ülke kodu 33’le başlayan bir numara.
Korkarak açtım, çünkü Fransa’nın Türkiye’ye olan ilgisi inanılmaz derecede arttı. Fransız meslektaşlarımız görüş almak için sık sık arıyorlar. 17 Aralık’tan bu yana Fransızca bilen Türk gazetecilerin hemen hepsi Fransız medyasının fahri Türkiye muhabiri konumunda.
Bu sefer arayan bir Fransız radyosu, ancak konu her zamankinden farklı. Fransız muhabir ‘Türkler Tsunami felaketi karşısında nasıl bu kadar duyarsız kalabildiler?’ diye soruyor.
Aynı gün Hürriyet’in manşeti de bu konuda. Fakat soruyu insanın kendine sorması başka, el oğlunun sorması başka. Soru dışardan gelince, sorgulama da farklı oluyor. O zaman filmi geriye sardım.
* * *
Tsunami felaketini Yavuz Baydar’ın olay sabahı ettiği telefonla öğrendim. Yavuz heyecan içinde ‘Çok büyük bir deprem oldu’ deyince elim ayağım çözüldü. Depremin Uzakdoğu’da olduğunu anlayınca açıkçası biraz rahatladım. Hemen televizyonun başına geçtim, Türk kanallarında normal akış devam ediyordu. BBC World’de sabitlendim.
Yavuz heyecanlıydı çünkü o da köken olarak dış haberci. Antenleri dışa açık olanlar için hele de formasyonunuz gazetecilikse bu büyüklükte bir deprem karşısında reflekslerinizin hepsi birden çalışmaya başlar.
Yavuz’un tepkisi en uç örnek. Ama bir de diğer uç var. O da dışa kapanmış, kendi küçük mahalle kozasında yaşayan Türkiye.
Dışa kapanmış derken ülke dışını da kastetmiyorum. Çoğumuza mahallesi bile geniş geliyor. Büyük çoğunluk için bırakalım binlerce kilometrelerce uzaktaki bir depremi, kendi mahallesinde patlayan su borusu bile müdahil olunması gereken bir mesele değil.
Neden böyleyiz? Çünkü Türkiye hálá kapalı bir toplum. Kendi küçük dünyalarımızda başa çıkamadığımız o kadar çok dert var ki, perdeyi açıp dışarıya bakamıyoruz.
Televizyonların izlenme oranlarına bakın. Haber kanalları son sırada. Haber dergileri satmıyor. Gazetede doğru dürüst haber okunmuyor. Bunun parayla pulla izahı yok. Örneğin geçen kış kar yağdı. Tüm televizyonlarda defalarca duyurulmasına rağmen adada oturan insanların geçen kış ada vapurlarının iptal edildiğinden haberi yoktu. Vapur iskelesinde bağırıp çağıran kelli felli tipler hiç mi gazete okumaz, hiç mi televizyon izlemezdi?
* * *
Fransız gazeteciyi atlattım.
Panjurlarını kapatmış bir Türkiye’nin Avrupa ailesinde yer almakta zorlanacağını elaleme duyurmak istemedim.
Ama size söyleyebilirim.
Değişmeliyiz.
Panjurları açmalıyız.
Tsunami karşısında toplumsal refleks sahibi olmak ancak bu şekilde olur.