Tarih bilinci üzerine

TÜRKİYE’nin kültürel çeşitliliği tehdit mi, fırsat mı? Paris’ten bu soruya cevap vermeye çalışan Semih Vaner’in yönetiminde hazırlanan La Turquie adlı kitap Fransa’da yayınlandı.

Türkiye’de görev yapan diplomatların tarih bilgisine bakınca yabancı dilde Türkiye’yi anlatmaya çalışan kitaplara ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Örnekler çok. Sonuncusu da Lozan Anlaşması’nı sadece Yahudi, Rum veya Ermenileri kapsayacak şekilde yorumlamanın yetersiz kaldığını ilan eden Ankara’daki AB temsilcisi.

Öncelikle bir düzeltme yapmak gerekir. Lozan’da Yahudi azınlık yoktur. Çünkü Yahudi Cemaati temsilcileri azınlık statüsüne alınmaya itiraz etmişlerdir. Tıpkı bugün birileri Kürtlere ya da Alevilere ‘azınlık’ demeye kalktığında karşılaşmaları kuvvetle muhtemel olan tepki gibi. Kimse çıkıp da Yahudilerin kafasının çalışmadığını söylemesin!

AB temsilcisi ve olaylara onun gibi bakan zihniyet Bosna’dan hiç mi ders almadı diye düşünüyor insan. Dil ve kültür üzerinde baskıların kaldırılmasını savunmak başka şey, azınlık tanımı dayatmak ayrı. Buradaki nüansı kavramak ise sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın geleceği ve Avrupa barışı için de önemli.

* * *

Avrupa başkentlerindeki karar vericilerin Türkiye hakkındaki bilgisizliği bizi kızdırıyor.

Ancak... Asıl vahimi yabancıların Türkiye’yi tanımamaları değil, bizim kendi kendimizle ilgili meraksızlığımız ve bilgisizliğimiz. Tarih bilinci olmaksızın kulaktan dolma bilgilerle yapılan ‘siyasi’ tartışmalar milletin gündemini aylarca, yıllarca meşgul edebiliyor. ‘Çanakkale’yi kazandık da ne oldu!’ diye soranlar mı istersiniz, ‘İkinci Dünya Savaşı’na girsek ne şahane olurdu!’ ya da ‘12 adayı verdiler de almadık’ diyenler mi. Ne büyük vakit kaybı. Ortalıkta sahte tarih uzmanları cirit atıyor.

* * *

Öte yandan bir başka derdimiz de okuduğumuzu anlayamama. Örneğin Yağmur Atsız, mizahi üslubundan vazgeçmediği ‘Ömrümün İlk 65 Yılı’ adlı kitabında babası Nihal Atsız’ın o dönemin kafatası merakını nasıl giderdiğini anlatıyor: Atsız, rahim ölçme aletiyle milletin kafasını ölçerek dalga geçermiş. Kitapta Atsız’ın kafatasçı olacak kadar aptal olmadığı çok net belirtiliyor ama medyada pek çok arkadaş bunu anlamadı. Bu arada Türkiye’nin en ciddi kafatası uzmanının heykeltıraşlığı nedeniyle Prof. Yılmaz Büyükerşen olduğunu pek kimse bilmez mesela.

Bu umutsuz ortamda yayınlanan bir başka kitap, ‘Tarihçilerin Kutbu- Halil İnalcık Kitabı’ önümüzü aydınlatan bir projektör gibi. Dünya tarihini yazmakla görevlendirilen uluslararası 10 tarihçiden biri olan Prof. Halil İnalcık, Türk milletinin ihtiyacı olan yeni bir ‘mürşid’, bir yol gösterici. Türkiye’yi bugün meşgul edip zorlayan tüm meselelerin cevapları büyük bir tarih bilgininin söyleşi kitabında mevcut. Okuduğumuzu doğru anlamak kaydıyla, mutlaka tavsiye ederim.
Yazarın Tüm Yazıları