ERTUĞRUL Özkök geçenlerde köşe yazarlarıyla ilgili tespitlerinde haklıydı. Köşe yazarlarımız kendilerini önemsemesinler. Bu memlekette köşe yazarının esamisi okunmuyor.
Özkök’ün yazdıklarını medyanın etkinlik sorunu biçiminde ele almak da mümkün. Ve bu noktada da özeleştiri yapmamız gerek. Medyanın prestij kaybından baştan sona gazeteyi çıkaran herkes sorumlu.
Bundan kim zarar görüyor? Tabii ki Türkiye’de yaşayan herkes...
Niyetim üç gün önce Hürriyet’in birinci sayfasına yerleşen ‘AB’de kadın engeli’ başlıklı haberden yola çıkarak yukarıda yazdıklarımla bağlantı kurmak.
* * *
Sabah-ı şerifler hayrolsun. AB’de kadın meselesinin engel çıkaracağını yeni keşfedenlere böyle denmesi gerekir.
Bundan 20 yıl önce o zaman Verheugen’in konumunda olan AB Komisyonu Dış İlişkilerden sorumlu üyesi Cheysson Türkiye’ye geliyor. Kendisiyle yaptığım röportajda Cheysson şöyle diyor: ‘Kadını görünür kılmadan, her alanda eşitliği sağlamadan AB’de yer alamazsınız. Bu açıdan önemli bir kültürel fark görüyorum.’
Bu haberim o zaman kullanılmadı, gazetecilik tabiriyle ‘arşive manşet’ oldu. Birkaç yıl sonra da ‘Tek başına kendi işini kuran kadınlar’ başlıklı dizi yazı önerim ‘Böyle bir şey mümkün olamaz’ gerekçesiyle reddedilecekti.
6 Mart 2004’teki ‘Siyasette yüzde 96 erkek kotası’ başlıklı yazımda bu olayı tekrar anlatmışım.
* * *
Daha yakın zamana gelelim: ‘Din tamam, sorun kadın’ başlıklı köşe yazısını 18 Ekim 2003’te yazmışım. ‘Asıl mesele din değil, kadın. Kızların okuryazarlık oranı, Meclis’teki kadın sayısı başımıza iş açacak’ demişim. Kimsenin dikkatini çekmemiş.
‘Babacan’dan kadınlara müjde: Evde oturacaksınız’ başlıklı yazım 27 Aralık 2003’te çıkmış. Kadın işsiz artışını ‘Kadınlar evde oturmayı tercih ediyor çünkü kocaları iyi kazanıyor’ diye yorumlayan Ekonomi Bakanı’na ‘AB’ye üye ülkelerde kadınların evde oturmasının iyi bir şey olduğunu söyleyen ekonomi bakanını koltuğu sekiz şiddetinde sallanır’ demişim. Kimsenin dikkatini çekmemiş.
Tempo’da Temmuz 2003’te AB Temsilcisi Krechmer’le söyleşim yayınlanmış, orada da kadın meselesi öne çıkmış. Kimsenin dikkatini çekmemiş.
Biz hálá kendimizi ‘Oy hakkını kadınlara Fransa’dan önce verdik, akademisyen kadın sayımız yüksek’ diye avutalım. Adamlar gelip kadın okur yazarlık oranına bakıyor.
Herkesten önce Türk medyası kadın meselesini önemsemedi. Feminizmin ne olduğunu bilmeden feministlere çatmayı marifet bildi. Ciddi kadın yazarlar horlandı. Şimdi yumurta kapıya dayanınca ayıldık.