‘YALVARMAYI bırakın!’ Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu’nun geçen ay İstanbul’da yapılan toplantısına katılan bir İtalyan milletvekili söylüyor bunu.
Bazı Türklerin malum tavrı karşısında dayanamıyor İtalyan temsilci. Avrupa Birliği karşısında yalvar yakar oluşumuz zaman zaman öyle bir noktaya geliyor ki, bizi en çok destekleyenlerin bile insanlık onuruna dokunuyor.
Burası Türkiye. Bir tarafta her ne pahasına olursa olsun AB diyenler varsa diğer tarafta da Nuh deyip peygamber demeyen takım var. Türkiye AB’yi bu iki tavrın sahipleri arasındaki tartışma ortamında izliyor. Bir yanda AB’nin her dediğini doğru sayıp tereddütsüz kabul edenler, diğer yanda ise AB projesini Türkiye’yi bölmek isteyenlerin ellerindeki testere olarak görenler.
Etrafınıza bakın. Bu iki yolun dışında bir başka bir seçenek sanki yokmuş gibi konuşup duruyoruz. Televizyon kanalları lehte ve aleyhtekileri karşı karşıya getiriyor. AB konusunu kulaktan dolma bilen, ama ekranı dolduracağına güvenilen ağzı kalabalık kim varsa söz sahibi kılınıyor.
Demokrasiden anladığımız bu mu? Duyduğumuz saçmalıklar karşısında insan bazen Eflatun’u bile hatırlıyor. Ünlü filozofun ‘Devlet’inde akılca ve ruhça zayıf olanlara tartışmayı yasaklamış olmasına hak vereceğimiz geliyor.
* * *
Türklerin kader çizgisinde 21’inci yüzyılın ilk kilometre taşı 17 Aralık’ta konulacak. Avrupa Birliği’ne üyeliğimiz için yıllardır çabalayanlardan biri olarak üyelik müzakerelerinin açılmasına çok sevineceğim. Ancak bu demek değil ki bundan sonra yayılıp oturabiliriz. Asla. AB ile ‘Müzakere’yi yürütürken Türkiye’nin çıkarlarını sonuna kadar nasıl koruyacağız? Karşılıklı dengeyi kaybetmeden bunu nasıl yapacağız?
Bunun için AB karşısında ‘üçüncü tavır’a ihtiyacımız var.
AB’nin açtığı fırsat pencerelerinden dışarı bakarken karşımızdaki tehditleri de görebilecek bir tavır. Riskleri gidermek için tedbir öneren bir duruş. AB hedefimize giden yolda üzerinde duracağımız sağlam bir çizgi. Üçüncü tavır budur.
* * *
Ve bir örnek: Çok sayıda Fransız politikacı Türkiye’nin AB üyeliğine karşı tavır alırken biz ne yaptık? Türk kamuoyu önderlerinin Fransa karşısındaki pısırık tavrı hayal kırıcıydı. Fransız devletinin o pek kıymetli şeref madalyasının geri verilmesinin gündeme gelmesine bile katlanamayanlar ‘Aman kızmayalım’ dediler. Hatta ‘Pis kokuyoruz adamlar haklı’ diyen dostlarımız dahi çıktı.
Derin bir nefes alıp herkesi üçüncü tavır üzerinde düşünmeye davet ediyorum.