Affetmek üzerine (2)

İftira ve de affetmek... Zıt gibi gözükse de kol kola gezen iki kavram. Tabii bakış açınıza bağlı olarak.

Bu hafta, her şeyin insanlar için olduğuna inanarak ve Shakespeare’in "Buz kadar lekesiz, kar kadar temiz olsan bile iftiradan kurtulamazsın" cümlesini hatırlatarak yazıyorum.

Aslına bakarsanız bu haftaki yazımı, şu sıralar herkesin elinde gördüğüm, benim de çıkar çıkmaz okuduğum Esther&Jerry Hicks çiftinin yazdığı son derece etkileyici "Çekim Yasası" adlı kitaba ayıracaktım. Ancak tam da Berat Kandili günü (pazartesi) yakınımda meydana gelen bir olay, beni hayatımda hiç bulunmayan ve varlığını ancak yanımda gelişince hatırladığım "iftira" kavramı üzerine düşünmeye itti... Ama bu düşüncenin hemen peşi sıra "affetme"nin böyle durumlarda nasıl devreye sokulabileceğini düşünürken buldum kendimi. (tam da Çekirge gibi!)

Ve aklıma birkaç hafta önce yazdığım, Dharma Yayınları’ndan çıkan "Affetmek Üzerine" adlı kitaptan bölümler geldi.

"Öfkenizi ne kadar uzun süre beslerseniz, kalbinizde ne kadar uzun süre saklarsanız, o da gün geçtikçe daha da asalak bir hal alır. O kadar güçlenir ki iğrenç bir yaratığa dönüşür." diyordu kitapta Edward M. Hallowal.

"Onu, derin düşüncelerinizle, davranışlarınızla ve gıcırdattığınız dişlerinizle beslersiniz. Sizi bu kadar kızdıran şeyi aklınızda tekrar tekrar yaşamanız, acınızı da canlı tutar ve her defasında o öfkeyi hissetmek intikam hayallerinizi geliştirir. Yavaş yavaş yaşamdan aldığınız zevk azalır ki bu da her konuda sizin için zararlıdır." diyerek devam ediyordu.

Önerisiyse oldukça sadeydi:

"İçinize ulaşan öfke parazitlerini yakalayıp onları emdiği şeyden, kalbinizin duvarlarından çekip alan bir tedavi gerekli. Tek köklü tedavi, affetmektir, intikam değil. Affederek, parazitlerin besinlerini kesersiniz ve artık onların solmasını ve yavaşça ölmesini izleyebilirsiniz. Affetmek, başkalarına verdiğiniz bir armağandır; ama aynı zamanda kendinize de armağanınızdır."

Bunu belki başımıza gelen olayın şiddetine göre ilk anda fark edemeyebiliriz. Ancak "zaman" her şeyin ilacı ve cevabı olacaktır. O nedenle asla anında tepki vermeyelim, öfkeden uzak duralım. Ama canımızın acısını yaşayalım, görmezden gelmeyelim.

Daha derin ve güçlü günler diliyorum; anlayabilenlere tabii!

İftiranın mantığı

"En yalan, en uzak kalan, en hayal edilemeyendir iftira... En hassas noktası, sevgisidir her insanın. O noktadan vurmak gerekir iftiralarda. Çekingen midir? İyi niyetli midir? En kötü niyetlerle en fesatça yakıştırmalarla süslenir. Bir kişiye en inanılmaz iftirayı attığınızda kendisini asla savunamayacaktır; mantığı budur kötülüğün. Onun kendisinde en gurur duyduğu özelliği alıp, tersine çevirip içini pislikle doldurmak ve etrafa bu şekilde pişirip yedirmek lazımdır. Size yapıldığında anlarsınız ancak, karşı konulamadığını buna. Düşünün ki en hayal edilemeyecek şey yakıştırılmış size, düşünebildiğiniz en aşağılık sıfat, en korkunç hareket, en korkunç hakaret. Ne dersiniz? Aksini nasıl ispat edersiniz? Elinizden bir şey gelmez. İçinizde her şeyi bitirip gidersiniz. Kimseye bir şey ispatlayacak değilsiniz!" (ekşi sözlük’ten)
Yazarın Tüm Yazıları