Paylaş
1)Türkiye’de gündemin hızına yetişmek zor! Ersun Yanal ile geçen hafta Diyarbakır’da buluşmuştuk... Beş aydır teknik direktörlük görevini yürüttüğü Amedspor’un Iğdır’da yapacağı Pendikspor maçının hazırlıkları içindeydi. Maçta alınan 1-0’lık yenilgi sonrası Amedspor yönetimi olağanüstü genel kongre kararı aldı. Yanal ve ekibi de görevden ayrıldı. Ersun Hoca, öncelikle şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kariyerim boyunca çok iyi dönemleri de başarısız dönemleri de yaşadım. Başarı bir skor değil, bir süreçtir. Denizlispor, Gençlerbirliği, Ankaragücü dönemlerinde İkinci Lig’den aldığımız oyuncularla Türk futboluna çok ciddi katkıda bulunan değerler ürettik. Bir teknik direktör tek başına başarılı olamaz. Bu bir organizasyon işidir.”
Fotoğraf: Levent KULU
FABRİKADA GEÇEN ÇOCUKLUK
Güncele biraz ara verip Ersun Hoca’nın hayatında ve zihin dünyasında ufak bir yolculuğa çıkalım… Ersun Yanal, Arnavut göçmeni bir baba ile yine Arnavut göçmeni bir annenin üç çocuğundan ilki olarak, 1961 yılında İzmir’de dünyaya geliyor. Onu Aysun ve Füsun isimli kız kardeşleri izliyor. Aile, elektrikçi babanın bir iplik fabrikasında çalışmaya başlamasıyla Yanal dört yaşındayken Denizli’nin Sarayköy ilçesine taşınıyor. Çocukluğu fabrikanın çevresinde, uçsuz bucaksız araziler içinde top oynayarak, bisiklete binerek, tarlalarda uçurtma uçurarak, ekinlerin üzerinde atla biçer döver çevirerek, pamuk toplayarak, meyve ağaçlarına tırmanarak geçiyor.
SPORSEVER KOSOVA GÖÇMENLERİ
Spor çok küçük yaştan itibaren hayatında… Ailede meşhur isimler var; annesinin kuzenleri dönemin Milli Takım oyuncuları Ayfer ve Ayhan Elmastaşoğlu. Büyürken onların hikâyelerini dinliyor. Yanal da kâh kendi deyimiyle ‘mahallede top peşindetepiniyor’, kâh annesinin sepetinden çalıp yaptığı potayla basketbol oynuyor. Aile bu durumdan memnun mu? Yanal, “Bizim aile Kosova göçmeni olduğundan spor, sanat ve kültürle ilgili her zaman teşvik vardı” diye yanıtlıyor.
İDDİALI MAHALLE MAÇLARI
Ortaokul ikinci sınıftan sonra Denizli’ye taşınıyorlar. Fabrika sahasının yerini heyecanlı mahalle turnuvaları alıyor. Yanal: “Mahallemizin takımını bakkal Dursun Ağabey kurmuştu. Her yıl yazın Denizlispor’un stadında mahalle maçları yapılırdı. Bu mahalle maçları çok iddialı ve seyircili olurdu. O dönemde bölge antrenörleri olan ağabeylerimiz biz gençleri ahlaklı, dürüst, düzgün, ilkeleri olan insanlar olarak yetiştirdiler.”
Sene 1994/Denizlispor’da antrenörlük
2) YÖNETMENİN HAZZI DAHA FAZLA
Babasının mesleği dolayısıyla Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü’ni bitirdikten sonra Manisa Spor Akademisi’ne giriyor. Denizlispor’da futbol da oynuyor ama henüz ikinci sınıftan itibaren aklındaki ideal iş antrenörlük. Herkes futbolcu olmaya heveslenirken o neden saha kenarını seçiyor? Yanal, “Futbol oynamak güzeldi ama bana bir haz vermedi, yönetmenin tutkusu ve tatmini daha fazlaydı” diyor: “17 yaşımdan itibaren antrenör olmak istedim. Üniversite boyunca çocukların olduğu minik takımları çalıştırdım.”
3) BİLİMSEL TEMELLİ FUTBOLU HAYAL ETTİM
Yanal, “Hocalarımız çok vizyoner insanlardı. Anatomi, psikoloji, fizyoloji derslerine profesörler gelirdi” diye anlatıyor: “Toplumda ‘futbol boş iş’ diye bir algı vardı. Benim hayalim bilimsel temeli olan bir futbol yaratmaktı. Bunda babamın elektrikçi olmasının ve fabrikada yaşamamın da katkısı büyüktür; fabrikada ‘pardon’ yoktur. Lisede fen derslerine meraklıydım. Antrenörlük idealimde de hep bu bilimsel perspektifi temel aldım.”
Sene 1968/Babası, kız kardeşi ve kuzeniyle...
4) HEM FUTBOLCU HEM ANTRENÖR
Spor akademisi mezunu birisi ne iş yapar? Ersun Hoca, “O dönemler hiçbir şey olunmuyordu!” diye yanıtlıyor: “Denizlispor’dan Turgutluspor’a transfer oldum. Bir sene sonra Manisaspor’a girdim. Antrenör olmak için yanıp tutuşurken futbolu da bırakmamıştım. Askerlikten sonra amatör takımlardan Denizli Belediyespor’a çağırdılar, hem antrenör hem futbolcu olarak başladım. Başkan Turgut Dalaman’dı, hem başkan hem futbolcuydu. Teknik direktör onu da arada kadro dışı bırakabiliyordu (gülüyor)...”
5) İŞTE ŞİMDİ BAŞLIYOR!
1990’lar genç Ersun Yanal için profesyonel lige çıkmaya çalışan takımlarla geçiyor. Şeytanın bacağını Denizlispor’un Altyapı takımında kırıyor: “Denizlispor’un teknik direktörü Gündüz Tekin Onay benim ‘bilimsel futbol’ girişimlerimi fark etti ve ayrılırken yerine beni işaret etti. A Takımı’na önce yardımcı antrenör, sonra baş antrenör oldum. 29 yaşındaydım. 1993 yılında takımı Süper Lig’e çıkarttık. O dönem, ‘İşte şimdi başlıyor’ dedim.”
6) TAKIMDAN GÖNDERİLMEK AĞIRIMA GİTTİ
Ancak heyecan kısa sürüyor… Birkaç ay sonra yollar ayrılıyor. Hüsrana uğrayan Yanal, babasının dükkânında çalışmaya başlıyor: “Takımdan gönderilmek çok ağırıma gitmişti. Futbol antrenörlüğünü bıraktım. Maddi olarak zor durumdaydım. Çok iyi elektrikçiyimdir ama babama faydam olamıyordu. Birkaç ay sonra Salihlispor’da başladım. Başarısız sonuçlar aldık ama takım iyiydi. Genç oyuncular hep iyi yerlere transfer oldular. Bundan sonra lig takımlarından teklifler almaya başladım; Malatyaspor, Denizlispor, Ankaragücü…”
Sene 1979
7) ‘BEN DELİ MİYİM NİYE PSİKOLOG GETİRİYORSUN’
Tekliflerin artması nasıl olmuş? Yanal: “Bir kadınla bir erkek birbirini gördüğü zaman önce kimyasal olarak tutulurlarmış. Aşk denilen şey bu kimyasal tutulummuş. Benim de antrenörlük kimyam varmış demek! Antrenörlük aurası.” Ancak ‘bilimsel futbol’ yaklaşımı başta yadırganmış: “Denizlispor’da ‘izokinetik test’ yaptırırdım. Diyetisyen ve psikoloğumuz vardı. Oyuncular, ‘Ben deli miyim, neden psikolog getiriyorsun?’ diyordu. Futbolcu makine veya mal değil, insan ve duyguları var. Halen ‘Ersun Hoca psikoloğuyla geziyor, sorunları mı var?’ deniyor.”
ORTAK DEĞERİMİZ: SPOR
Ersun Hoca, son çalıştırdığı takım Amedspor’daki görevini manevi bir misyon olarak görmüş: “Burada kurumsal bir futbol organizasyonu için büyük bir talep ve iştah var; Türkiye’de büyük bir taraftar kitlesine sahip saygın bir kuruluş yaratmak… Ortak değerlerimizin en başında spor geliyor. Amacım Süper Lig’in bir ekibi olarak ülkemizin bir coğrafyasını temsil etmek isteyen bu takıma destek olmaktı ama başarı için pek çok şeyin bir arada olması gerekiyor.”
Sene 1972/Sarayköy’de ilkokul yılları
COĞRAFYA KADER DEĞİLDİR
Ersun Hoca, 2022 yılında ‘Yanal Vakfı’nı kurmuş: “Doğru organizasyonla coğrafyayı kader olmaktan çıkarabiliriz. ‘Vefa Ödülleri’ adı altında eğitim, sanat, bilim, teknoloji ve spor alanında katma değer sağlayan kurum ve bireylere ödül verdik. Skor önemli ama skoru oluşturacak değerlere öncelik vermemiz gerekiyor. Biriktirdiklerimizi ‘başaramadın, bu kadar!’ diye bir nefeste harcamamalıyız.”
SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA OLUR
Türk futbolu bir takım olsa onu nasıl yönetirdi? Yanıtı: “Türk futbolunu düzeltmek için önce Türkiye’yi düzeltmek gerekiyor. Kutuplaştırmayı, kaosu normalleştirmişiz. Biz düzensizliğin düzenini yönetiyoruz. Oyun kaos, sonuç kaos, seyirci kaos, kaos, kaos! Amatör takımlar neredeyse ortadan kalktı. Sanata, spora, kültüre yatırım yapmalıyız. Atatürk’ün dediği gibi sağlam kafa sağlam vücutta olur.”
Paylaş