İstancool’da sanat rotası

New York Times’ta altı sayfa yer bulunca trendy’liği tescillenmiş oldu İstanbul’un. Haber, bizde “Yazıyor, İstanbul’da sanat patlaması yaşandığı yazıyor!” diye müjdelendi. Son zamanlarda konuştuğum tüm yabancılar da hep İstanbul’da sanatı soruyor. Hal böyle olunca sanat rehberimde öne çıkanlardan bir rota çizdim.

Haberin Devamı

İlk durağım, tüm yabancı şehir rehberlerinde ‘mutlaka görülmeli’ listesindeki Karaköy’deki İstanbul Modern oldu. Bence de, İstanbul Modern sanat konusunda ‘abi’ konumunda. Sürekli sergisini defalarca gezmeme rağmen asla sıkmıyor. Yabancı gezgin sayısı her zaman en az yerliler kadar. Süreli sergilerinde de beni hayal kırıklığına uğratan hiç olmadı. Ancak sanırım İstanbul Modern’i vazgeçilmez yapan biraz da yeri ve manzaralı restoranı. Yanımda oturan Portekizli çifte fikirlerini sordum; “Hayır, İstanbul’da sanatı abartmıyorlar. Bizde bunun kadar güzel yer yok, bayıldık, bayıldık.” dediler.

VAN GOGH’UN GERÇEĞİNİ İSTERİZ

Ardından, bu ara çok konuşulan Antrepo 3’teki Van Gogh Alive’a gittim. Bilet sırası dış kapıya kadar uzanıyordu. Ama kimse halinden şikayetçi değildi. Sabırla bekleyen izleyici bence sanat ve sanatseverde olgunluğun göstergesi... ‘Van Gogh görme’ heveslileri biraz hayal kırıklığına uğrayabilir. Zira, tanıtımlarda da vaat edildiği gibi Van Gogh’u yalnızca görüntü ve müzikle yaşıyorsunuz. Havaya girip kendinizi bıraktıktan sonra hakikaten tablonun içinde gibi izliyorsunuz; karşıda kır görüntülerine bakarken, arkanızdaki ekranda bir yeldeğirmeni beliriyor. Kalabalığa rağmen kimse kimseyi rahatsız etmiyor; herkes kendi deneyimini yaşıyor. Keşke Van Gogh’un görüntüsüyle yetinmek yerine gerçeğini de görebilseydik diye hayıflanarak ayrıldım.
Teselli bulmak için Tophane-i Amire’deki Salvador Dali’ye gittim. Sergi üç bölümden oluşuyordu: ‘İlahi Komedya’ ve ‘Gala İle Akşam Yemeği’ bölümlerinde “İşte, görüntü değil gerçek!” dedim. Ancak eserlerin çoğunluğunun bulunduğu ‘Sürrealizmin İzleri’ kısmı baştan savma geldi. Etraftakilerin konuşmalarına kulak misafiri oldum; aynı dertten çok kişi mustaripti; eserlerin sunumu özensizdi. Zayıf ışıklandırmayla beraber hiçbir eserde hangi yılda yapıldığı veya ne olduğu yazmıyordu. Ama nihayetinde Tophane-i Amire o kadar güzel ki... Asıl mekanın kendisi izlenecek sanat. 

Haberin Devamı

SALT GALATA DİYARINDAN

Oradan New York Times’ta bolca bahsi geçen Salt Galata’nın yolunu tuttum. Suzy Hansen, yazısında mekanın ihtişamından bahsediyor. Katılıyorum. Hatta mekan fazlaca ‘fazla’. Üst kattaki süreli sergileri gezmeye çalışırken bina sizi resmen yutuyor. Alis’in Harikalar Diyarı gibi sürekli karşınıza ne olduğunu bilmediğiniz kapılar çıkıyor. O da eğlenceli tabii ama sanat görmek için Salt’ın Beyoğlu’ndaki yerine gitmeli. Bu anlamda mimarisi daha uygun. SALT Galata’yla ilgili beni en şaşırtan, -1. kattaki Osmanlı Bankası Müzesi Kalıcı Koleksiyonu. Tanıtım anlamında biraz üvey evlat muamelesi yapılmış sanırım. Halbuki çok ilgi çekiciydi. Sürpriz merdivenler, kasa daireleri ve gizli bölmelerle Harry Potter filmlerindeki Gringotts Büyücü Bankası’da gibi hissediyorsunuz!
Ve son olarak Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki Rembrandt ve Çağdaşları Sergisi... İtiraf edeyim ki, hafif bir önyargıyla gittim. İçeri adım attığım anda utandım. Rembrandt ve çağdaşları zaten zamanında harikalar yaratmışlar. Eserlerin hepsi birbirinden muhteşem. Ama Sabancı Müzesi, sağolsun en güzellerini getirmekle kalmamış, bir de o kadar güzel sergilemiş ki... Eserlerdeki her şey fotoğraf bile değil, canlı gibiydi. Işıklandırma, eserlerin yerleşimi ve hakkındaki bilgiler dört dörtlüktü. 79 tablonun hepsini heyecanla inceledim. İçerideki kalabalığın dörtte birinin yabancı olduğunu da belirteyim. Sergiden, “Keşke bunun gibi niceleri olsa... Yaşasın İstanbul’da sanat!” diye çıktım.
NOT: Rembrandt ve Çağdaşları Sergisi gibi Pera Müzesi’nde de Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı vesilesiyle ‘Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar: Türk-Hollanda İlişkilerinin Başlangıcı’ sergisi hazırlandı. Merak ediyorum hisler karşılıklı mı; Hollanda’da bu vesileyle açılmış sergi var mı?

FETİŞ

Haberin Devamı

Madem Türk-Hollanda ilişkilerini kutluyoruz Rembrandt ve Van Gogh’un memleketinden 17. yüzyıl golfçüsü figürlü üçlü golf topu seti
Fiyatı: 12.95 Euro / www.rijksmuseum.nl/

Yazarın Tüm Yazıları