Zeynep Atikkan: Siyaset pazarının 'bir' adayı

Zeynep ATİKKAN
Haberin Devamı

Başkan Clinton iştah şurubu gibi geldi. Amerika Başkanı Türkiye'den ayrılır ayrılmaz, Clintonlaşma arzusu dizginlenemez oldu. ‘‘Cumhurbaşkanı'nı halk seçsin, ben de aday olayım’’ diyenler tek tek sahaya çıkıyor. Paralel bir piyasa oluşuyor. Cumhurbaşkanı olmak isteyenlerin piyasası. Ekonomideki kayıt dışının siyasetteki tercümesi!

Oysa ülkenin bir anayasası var, Meclis, görevinin başında. TBMM'nin kendi içinde cumhurbaşkanını seçmesi gerekiyor.

Hayır, kimileri Clintonlaşmaya karar verdikleri için Anayasa'yı, Meclis'i aşıp ‘‘Beni halk seçsin’’ diyorlar. Hazır ülkede Clinton rüzgárı esmişken ve de halk da bağrına basmışken!

Ortada çok açık bir gerçek var.

Cumhurbaşkanını halkın seçmesini isteyenler çok iyi biliyorlar ki, bu uygulama Clinton'ı değil, Arjantinli Menemler'i, Panamalı Balladeraslar'ı filan üretecek.

Yani ekonomi Latin Amerikalaştıktan sonra siyasi yapı da bu formata uyarlanacak. Bu format da halkın seçtiği başkana olağanüstü yetkiler veren cunta gelenekli Latin Amerika'nın siyasi teammülleriyle pek uyumlu. Yani Başkan Clinton, Menemler'in geniş yetkilerini rüyasında bile göremez. Zaten görse de kábus gibi gelir.

Çünkü Amerikan Kongresi, halkın seçtiği başkanın yakasını bırakmaz. Bu da Amerikan anayasal sisteminin bir özelliğidir.

Amerikan sistemi, yürütme ve yasama arasındaki güçler çatışması üzerine oturur. Ve iki taraf da birbirini sınırlama yeteneğine ve olanağına sahiptir. Bu modelin mantığı Amerika'nın siyasi ve ideolojik özelliğine dayanır. Yani Amerika'ya özgüdür ve de bugüne kadar hiçbir yabancı ülkeye ihraç edilmemiştir.

* * *

Şimdi anlaşılıyor ki ele güne ayıp olmasın diye AGİT'e kadar tuttular kendilerini.

Deprem bebeği Clinton'ın burnunu mıncıklayıp halk da Amerikalı Başkan'a meftun olunca cumhurbaşkanı olmak isteyenler teker teker ortaya çıkmaya başladılar. Ve de facto bir ‘‘siyaset pazarı’’ oluştu. Tıpkı Amerika'da olduğu gibi. Ne de olsa herkes ABD'nin tornasından biraz geçiyor ya! Siyaset pazarı şu anda Amerika'da da açık zaten. Bağrımıza bastığımız Clinton'ın işi bitti. 2000 yılında seçilecek yeni bir başkan için pazara giriyor yeni adaylar! Ama oradaki düzen pek bizdeki gibi işlemiyor. Gazeteciler adaya, dört tane genel kültür sorusu sorup fena halde çuvallatınca aday kendisine çeki düzen veriyor! Hele gazeteciler adaylara ‘‘Aslanım, koçum, sen bu işi iyi yaparsın’’ filan da demiyor.

* * *

Bütün teammülleri çiğneyip siyaset pazarına adaylığını koyan emekli General Çevik Bir olayına gelince. Kendisini hiç tanımam. Silahlı Kuvvetler'in verdiği brifingleri hiçbir dönemde izlemedim. Diğer komutanları da, kendisini de basında çıkan haberlerden izlemeye çalışıyorum.

Bir öğretmenin ya da eski bir müsteşarın siyasete girmesi ne kadar doğal ise, emekli bir komutanınki de o kadar doğal olmalı. Tabii general de, öğretmen veya müsteşar da siyasetin kuralları içinde kaldığı sürece.

Doğallık burada başlar ve bununla da sınırlıdır.

Burası Amerika değil.

Cumhurbaşkanı olmak için Meclis dışında bir siyaset pazarı kurulmaz genellikle. Cumhurbaşkanı olmayı sevenler, isteyenler, kendilerini layık görenler, tarihe geçeceklerine inananlar vs. için bu yolun rotası bellidir.

Hiçbir demokraside, ‘‘Halk seçerse cumhurbaşkanı olurum’’ diyerek Anayasa'nın üzerinde bir irade beyan etmeye kimsenin hakkı olamaz. Anayasa'nın değişmesi gerekiyorsa bunun yolu bellidir. Ve de Anayasa değişikliği bazı kişilerin cumhurbaşkanlığı arzusunu tatmin etmek için değil, ülkenin çağdaş siyasi normlara biraz daha yakınlaşması için yapılır.

Devlet yönetiminde bulunmuş olmak kimseye böyle bir ayrıcalık kazandırmaz.

Gazetecilerle oturup siyasi gelecek dizayn etmenin insanları zaman içinde ne kadar komik durumlara düşürdüğünü hep birlikte izledik.

Gazetecilerin ürettiği başbakanlarla Türkiye 90'lı yılları kaybetti.

Şimdi aynı kumar 2000'ler için oynanıyor. Hem de Avrupa Birliği'yle son derece hassas bir sürece doğru ilerlediğimiz şu günlerde.



Yazarın Tüm Yazıları