Paylaş
Hangi istatistiğe giriyor kuduzdan ölen insanlar? ‘Ölmeden önce annesine saldırdı’ sürmanşetinin milenyum dilindeki tanımı nedir?
Kudurarak can veren on yaşındaki kız çocuğunun cesedi kirençlenmiş mezara gömülüyor. Kimbilir ne kadar mevzuat ne kadar karar vardır kudurarak ölenlerin gömülme yöntemlerine ilişkin. Sağlık bakanlığı, il sağlık müdürlüğü vs. çıkışlı bilmem ne damgalı, imzalı onlarca mevzuat.
Hep öyle olmuyor mu?
İş işten geçtiktan sonra önlem alanların ülkelerinde, on yaşındaki çocuk, kuduz köpeğin doğal kurbanı olabiliyor. Ve de gücümüz ancak mezarı kireçlemeye yetiyor.
Kayışdağı'nda bir ilkokula gidiyordu Serpil Özbek.
Okulunu görmedim ama tahmin etmekte zorlanmıyorum. Zaten haberde tuvaletin bahçede olduğunu okuyunca tablo netleşiyor. O tuvalet sanal da olabilirdi. Ya da bir sürü hastalığın mikrobunu saçabilirdi. Büyük kentinde küçüğünde, varoşlusunda varoşsuzunda öyle olmuyor mu?
Ve bütün bunların, ‘normal’ kotasından ‘hoşgörülü’ olmaya mahkûm edilmiş insanımızca onaylanması, sineye çekilmesi beklenirdi.
O gün Serpil, tuvaletinin geldiğini söyleyerek öğretmeninden izin isteyip dışarı çıkmış. Kuduz köpek okulun bahçesinde miskin miskin yatıyormuş. Miskin miskin duran köpeği diğer öğrenciler kızdırmış, kudurtmuş. Kaçmak isteyen Serpil, ayağı takılarak yere düşmüş. Üzerine çullanan köpek Serpil'i başından ve bacağından ısırmış.
Tabii sonrası daha vahim!
Öğretmenler çocuğu hastaneye götürmüşler. Aileye haber vermişler. Ailenin maddi durumu iyi olmadığı için aşılar yaptıralamamış. Ya da geç kalınmış.
İlkokulun bahçesindeki tuvalet, maddi sıkıntı nedeniyle yapılamayan aşılar. Sokakları teslim alan kuduz köpek sürüleri. Hangi ligdeki ülkelerin ölçüleri bunlar?
Sonra bir dizi açıklama, haber.
Belediyeler Hayvansever derneklerinin baskısıyla soruna köklü bir çözüm getiremediklerini söylüyorlar. Sivil toplum örgütlerinin daha palazlanmadıkları dönemlerde bile kuduz köpeğe karşı çaresizdi yerel yönetimler. Ne kadar inandırıcı ki bu açıklamalar?
Ve de hep manşetti ‘kuduz tehlikesi’.
Belki tek farkla. Dünkü yılın haberiydi. Bugünkü ise milenyumun haberi.
Serpil'in annesi Aşye Özbek ‘Kızım son günlerde beni bile tanımıyordu. Birkaç kez üzerime saldırdı. Bana en çok acı veren de oldu. O halini asla unutamam’ diyor.
Siz üçüncü dünyalılığın kurbanı Serpil'i unutabilir misiniz?
* * *
Manisalı on dört genç de bu ülkenin milenyumunun çocukları.
Dört yıl önce, okulundan, evinden alınarak Manisa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nde götürülen çocuklar.
Gerisini kamuoyu biliyor. Çocukların emniyette gördükleri işkence iddiaları ve de haklarını aramak için verdikleri hukuk mücadelesi.
2000'e giriyor Türkiye. Helsinki sonrası Avrupalı olduk sevinci içinde.
Ve de ülkenin ayıbı haline gelen Manisalı çocuklar davasını bir türlü sonuçlandıramayarak. Önceki gün gene duyarlı insanların gözleri Manisa'da yapılan duruşmadaydı.
Görevini kötüye kullanan emniyet görevlilerinin yargılandıkları Manisa Adliyesi'nde. Milenyumun çocukları oradaydılar. Aileleriyle.
Ve de gene bir karar çıkmadı.
Etkisini sürdüren Helsinki bayramının gerçek bayram olabilmesi bu manşetlerin, bu haberlerin sayfalardan düşmesi gerekiyor.
Benim milenyum mesajım bu kadar basit.
Madem görelilik teorisinin mucidi Einstein yüzyılın adamı seçildi.
Ben de 2000'e girerken ülkeme ve dünyaya göreli bakıyorum.
Yeni yılınızı kutlarım.
Paylaş