Paylaş
Kulis bilgileri
Kafaları fazla karıştırmadan, önce buraya kadar nasıl gelindi onu bir özetleyeyim…
AB Komisyonu tarafından Türk vatandaşlarına vize muafiyeti için hazırlanan yol haritası üzerinde, 30 Kasım 2012 tarihinde geniş bir mutabakat sağlandı. Konuyla ilgili bilgi veren resmi rakamlar, bu işin en geç Nisan 2013’te sonuçlanacağını söylediler.
Ama nafile… Fransa durup dururken, ‘Yol Haritası’ metnine çekince koyarak, ‘AB Komisyonu Türkiye ile istişareyi yapsın ama, en son biz (27 AB ülkesi) duruma el koyalım’ dedi.
Yasadışı göçler nedeniyle üçüncü ülkelerden Türkiye’ye gelen kişilere ilişkin Türkiye’nin vize politikasının AB ortak vize politikası ile eşdeğer kriterlere sahip olmasını istedi. Ancak bazı üye devletler, 'vize muafiyeti' hayata geçmeden bunun Ankara’dan talep edilemeyeceğini söyleyerek, Paris’i ikna ettiler.
Bu sefer sahneye Avusturya çıktı. Yol Haritası metninin içine ‘Uzun dönem perspektifli süreç’ gibi bir ifadenin eklenmesini istedi. Ayrıca Türkiye’den, Bulgaristan ve Yunanistan sınırında oluşturulması öngörülen ‘Sınır ve Gümrük İşbirliği’ merkezini acilen hayata geçirilmesinin ‘taahhüdünü’ istedi.
Kıbrıslı Rumlar’ın da talepleri vardı ve bunları bir bir sıraladı:
1)Geri Kabul Anlaşması’nın uygulamasında sorun yaşanırsa, Türkiye’ye yaptırımlar uygulansın.
2)Türkiye’nin ‘Güney Kıbrıs’ı tanımamasından kaynaklanan sorunlara ‘tek sesle’ karşı çıkılsın.
3)Metne sıkça ‘AB’nin tüm üye ülkeleri’ ifadesi yazılarak, Türkiye’ye AB’nin üyelerinden birinin de Kıbrıs Rum Kesimi olduğu hatırlatılsın.
Bu istekler, büyük ölçüde ‘Yol Haritası’ metnine dahil edildi. Bu nedenle ‘Geri Kabul Anlaşması’nın imzası gecikti ve akabinde vize muafiyetinin yolunu açacak olan ‘Yol Haritası’ da yürürlüğe koyulamadı.
Pazarlıklarla geçen bir süreç sonunda ‘orta yol’ bulundu.
Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi üzerinde bulunan, ‘Sadece Avrupa’dan gelenlere Mülteci Statüsü vereceği’ne yönelik 'coğrafi sınırlama çekincesi'ni kaldıracak. Ayrıca, Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tanımadığını beyan eden ‘tek taraflı’ bir deklarasyonu Brüksel’e sunacak.
16 Aralık’ta Ankara’da atılacak imzalar sonrasında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na göre ‘3,5 yıl sonra’, AB makamlarına göre ise ‘belirsiz’ olan ‘vizesiz Avrupa’ya gidecek süreç içinde Ankara’nın yerine getireceği yükümlülükler çok yoğun.
Üç ayrı kulvarda sürecek olan yükümlülükleri şöyle sıralayabiliriz:
VİZE POLİTİKASI
*Türk Vize Enformasyon Sistemi oluşturulacak.
*AB açısından göç ve güvenlik riski yaratan ülkelerin vatandaşlarına sınırda vize verme uygulamasına son verilecek. *Türk vize politikası AB müktesebatına uyumlu hale getirilecek. (Türkiye’nin vize talep etmediği, AB ülkelerinin vize uyguladığı ülkelere, Ankara da vize uygulayacak).
*Ayrımcılık yapmaksızın tüm AB ülkelerinin vatandaşlarına vize muafiyeti tanınacak.
*Havaalanı transit vize uygulamasına geçilecek.
Bu aşamada, AB ülkeleri de Türk vatandaşlarına 'vize kolaylığı' uygulayacak.
*Buna göre; İşadamları, sanatçılar, sporcular, gazetecilere 2 ila 5 yıllık vizeler verilecek.
*Emekliler, 12 yaş altındakiler, sivil toplum kuruluş yöneticileri vize ücreti ödemeyecek.
*Vize başvuruları 15 günde sonuçlandırılacak. Başvuru reddedilirse nedeni yazılı olarak bildirilecek. Reddi halinde vize başvurusunda bulunanların dava açma hakkı olacak.
*Avrupa’da belirli bir süre yaşamış Türklere kolay şekilde ve ‘çok uzun süreli’ vizeler verilecek.
*Vize ücretleri ise 60 Euro’dan 35 Euro’ya düşecek.
SINIR YÖNETİMİ
*Özellikle AB ülkeleriyle olan sınırlarda uygun kontrol ve gözetleme sağlanacak.
*Yunan ve Bulgar sınırlarının korunması için daha fazla işbirliği yapılacak ve ‘üçlü’ idari yapının güçlendirilmesi sağlanacak.
*Üçlü işbirliği merkezinin yanı sıra Türkiye’de ‘Ulusal Koordinasyon Merkezi’ kurulacak.
*İyi eğitilmiş ve nitelikli personelin oluşturacağı ‘sınır koruma birimi’, sınır geçiş noktalarında görevlendirilecek. Bunun için gerekli bütçesel ve idari önlemler alınacak.
ULUSLARARASI KORUMA
Türk vatandaşlarına ‘vize muafiyeti’ getirecek olan sürecin belki en ‘meşakkatli’ kulvarı, Türkiye’nin uluslararası alanda üstlendiği yükümlülüklerde yaşanacak.
Buna göre;
*Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne 1967’de koyduğu, ‘Sadece Avrupa’dan gelenlere Mülteci Statüsü verilir’ şeklindeki 'coğrafi sınırlama çekincesi'ni kaldıracak.
*Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Türk topraklarında görevini tam anlamıyla ve kısıtlamalara maruz kalmaksızın gerçekleştirmesi sağlanacak.
*Mültecilerin statüsünü belirleme prosedürlerine yönelik özel bir birim oluşturulacak. Mültecilerin ve sığınmacıların uygun şekilde kabulü ve haklarının korunması için gerekli kaynak sağlanacak.
*Avrupa Polis Birimi (EUROPOL) ve Avrupa Sınır Koruma Teşkilatı FRONTEX gibi kurumlarla İşbirliği Anlaşması imzalanacak.
*Terörle mücadelede daha derin bilgi paylaşımı, kara para aklama, insan kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, siber suçla mücadele, nükleer ve radyoaktif madde kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suçlar gibi konularda, AB ve Türkiye güvenlik güçleri ve istihbarat birimlerinin çok daha yakın ve derin işbirliğine girmesi sağlanacak.
Paylaş