Paylaş
Mehmet Şimşek ekonominin başına getirildi. Buna bağlı olarak politika değişikliği en üst perdeden ve bizzat Mehmet Şimşek tarafından “rasyonel zemine dönmekten başka seçeneğimiz kalmamıştır” şeklinde dillendirilmiş oldu.
Rasyonel politikalardan ilk akla gelenler gerçekçi ve rekabetçi kur, enflasyona yaklaşan faiz oldu. Faiz için en önemli referansın enflasyon olduğu bilinen bir durum. Son birkaç haftada tahvil ve bono faiz oranlarındaki yükselişle piyasa bunu fiyatladı zaten. Gösterge tahvil ve bono faiz oranları TCMB’nin olası bir faiz artış beklentisiyle ikiye katlandı.
22 HAZİRAN BEKLENİYOR
Döviz kurlarında ise secim sonrası görülen ve dün ivme kazanan yükselişi de bu çerçevede görmek lazım. 22 Haziran’da TCMB toplantısı var ve beklentiler faiz artışının geleceği yönünde. Agresif veya ılımlı artışlar bekleyenler var. Yabancı yatırım bankaları zaman içinde yüzde 25’e kadar bir artış öngörüyorlar. Bu durumda döviz kurları muhtemelen zayıflayacaktır.
SIRA FAİZ SİLAHINDA MI?
Sanki 22 Haziran’a kadar döviz kurlarına bir müdahale yapılmaması gibi bir görüntü hakim. TCMB, bilindiği üzere faiz silahını çekemeyince döviz satarak kurları ve enflasyonu baskılama bir yolunu seçti. Bu da rezervlerde zayıflamaya neden oldu. Mevcut politikanın devamı zordu. Mehmet Şimşek, “başka seçenek kalmadı” derken biraz da bunu kastetmiş olabilir. Döviz kurundaki artışla birlikte beklenen olası sonuçlar;
SICAK PARA GİRER ENFLASYON ARTAR
- İhrac malları ucuzlar ve ihracat artar. İthalat pahalılaşır ve yavaşlar, yabancı için turizm daha cazipleşir.
- Sıcak para girişleri için zemin oluşur, maliyet artacağı için çıkışlar azalır.
- TCMB’de döviz rezervlerindeki erime azalır.
- Enflasyon artar.
- Döviz kurlarındaki artışla birlikte, döviz borçlarının TL karşılığının artması gibi bir durumla karşı karşıya kılınır.
DÖVİZ KURU TANSİYON GİBİDİR
Eski sanayicilerin dediği gibi, “Döviz kurları tansiyon gibidir. Yüksek olması da, düşük olması da iyi değildir.” Bazıları da ‘şeker gibidir’, der.
Fay hattı üzerine ev yaparsan depremde yıkılır, dere yatağına ev yaparsan sel alıp götürür gibi doğa yasalarına benzer iktisat ve para teorisin de kendine has yasaları vardır. Bu açıdan Mehmet Şimşek’in “rasyonel zemine dönüş” vurgusu oldukça önemli ve uygulanacak ekonomi politikasının kredibilitesini arttıran bir gelişmedir. Piyasa dostu böyle bir politikaya da her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğu muhakkak. Enflasyon, rezervlerin durumu, Türkiye’nin dış finans çevrelerindeki görünümünün ifadesi olan ülke risk primi (CDS) gibi kriterler açısından politika değişikliği elzem görülüyor. Bu noktada ekonomi yönetiminde “tek seslilik” ayrıca önemli bir konudur. Para ve maliye politikalarının uyumu da aynı öneme haiz bir durum. Ekonomi politikalarına yön veren kurum ve kişilerin senkronize hareket etmesi, şeffaflık, anlaşılabilir ve birbirini tamamlayan söylem birliği içinde olmak yararlı olacaktır.
Mehmet Şimşek’e göreve gelmesiyle; Borsa İstanbul’da görülen sert yükseliş, Türkiye’nin risk primlerindeki düşüş ve Eurobond faiz oranlarındaki gerileme, iç ve dış piyasaların bir kredi tanıdığı görülüyor. Bu krediyi kullanmak ve genişletmek en başta Türk ekonomisine, Türkiye’ye önemli katkılar sağlayacaktır diye umuyorum.
Paylaş