YOLUNA kararlı bir şekilde devam eden ve istikrarlı bir grafik çizen altın, son haftalarda dikkatleri üzerine topladı. Bu görünümde; ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısı sonrası yapılan açıklamalar ile Ortadoğu’da yaşanan gerginlik ve çatışmaların önemli payı var. Jeopolitik gelişmelerin öne çıkmasıyla “güvenli liman” özelliği tekrar hatırlandı.
FED ETKİSİ
Fed toplantısı sonrası yapılan açıklamalarla birlikte bu yıl için eylül, kasım, aralık olmak üzere üç defa faiz indirimine gidileceği beklentisi kuvvetlendi. Bu beklentiyi cuma günü açıklanan ve beklenenin oldukça altında gelen ABD tarım dışı istihdam verileri destekledi. Buna paralel olarak dolar zayıflayıp ABD tahvil faiz oranları da gerileyince altının ons fiyatındaki yükseliş ivme kazandı. 17 Temmuz’da denenen 2.483 dolar zirvesine oldukça yaklaşıldı. Sert yükseliş sonrası görülen kâr satışlarını olağan karşılamak gerekir. 2.483-2.500 dolar bandında teknik açıdan ciddi bir direnç söz konusu. Bu seviye geçilirse daha üst hedefleri ayrıca değerlendirmek gerekecek. Bu yıl için 2.800-3.000 dolar hedefleri yabancı yatırım bankaları raporlarında sıkça dillendirilen bir durum.
GRAM/TL GÜÇLENEBİLİR
İç piyasalarda altının gram/TL fiyatında da benzer görünüm hakim. 2.643 zirvesi test edildi. Bilindiği üzere gram/TL altının bileşenleri, dış piyasalardaki ons fiyatı ve iç piyasalardaki dolar/TL kurundan oluşmaktadır. Altının ons fiyatındaki yükselişin yanı sıra dolar/TL kuru da hafifçe yükselince zirve yakalandı. 2.643 seviyesi geçilirse daha üst hedefler için güç kazanabilir. Teknik veriler açısından değerlendirme yapıldığında; Ons ve gram/TL altın için direnç noktalarında kâr satışları görülse de çıkış hareketlerinin gücünü koruduğunu söylemek mümkün.
ÇIKAMAYAN BORSA DÜŞÜYOR
Borsa İstanbul’da gündem ve beklenti boşluğuna dış borsalardaki düşüşlerin de eklenmesi, BIST100 Endeksi’ndeki kayıpları hızlandırdı. Perşembe günü bankalar öncülüğündeki çıkış denemesi cuma günü satış fırsatı olarak görüldü. Bir bakıma “Çıkamayan borsa düşüyor” demek yerinde olacak.
İÇ piyasalarda Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu artırmasının ardından yeni beklenti ihtiyacı ortaya çıktı. Olumlu fiyatlamaya konu olacak gündem bulmakta zorlanan borsada kâr satışlarına bağlı düşüş görüldü. Para girişlerinin azalması, dış borsalardaki satıcılı seyir düşüşe katkı yapan gelişmeler. Bunlara bir de yaz durgunluğunu eklemek gerekecek. 06/2024 dönem bilanço beklentileri de zayıf kalınca hisse bazlı hareketlilik azaldı.
PARLAK BİLANÇOLAR BEKLENMİYOR
Önümüzdeki hafta dikkatler, yayınlanması devam eden şirket bilançolarında olacak. Yüksek mevduat faizleriyle kaynak maliyetlerinin artması, kredi genişlemesinin sınırlanması gibi gerekçeler ile banka bilançoları için beklentiler pek parlak değil. Bankaların borsa üzerindeki ağırlığı malum. Ancak yabancıların Türkiye’ye girişlerinde ilk tercih ettiği hisseler arasında bankalar ilk sırada. Yabancı girişleri devam ederse banka hisseleri yine lokomotif özelliği nedeniyle hep takipte olacak. Geçen hafta yabancı yatırım bankaları Morgan Stanley ve JPMorgan’dan Türk bankaları için gelen raporlar dikkat çekti. Morgan Stanley, dört Türk bankasının hedef fiyatlarını aşağıya revize ederken JPMorgan’ın Türk bankalarının ikinci çeyrek bilanço görünümüne ilişkin değerlendirmesinde; ana trendlerin daha da kötüleşeceği, bunun yanında ikinci çeyreğin dip noktası olacağı öngörüldü. Rapor sonrası bankacılık hisselerinde satışlar ivme kazandı. Bu açıdan yabancı yatırımcılar borsada bir hamle yapmak için banka bilançolarını görmek istiyor olabilirler.
YABANCI HİSSE ALDI
Geçtiğimiz perşembe günü TCMB verilerine göre 19 Temmuz ile biten haftada; Borsada yabancı yatırımcılar 124 milyon dolarlık hisse alırken 700 milyon dolarlık tahvil bono satışı yaptılar. Bu, Mart 2021’den bu yana tahvil bonoya gelen en yüksek satış olarak kayıtlara geçti. Bu satışla geçtiğimiz haftaların aksine bir tavır gösterdiler. Fakat ‘tahvil satıp hisse alıyorlar’ demek için tek haftalık veri yeterli değil.
TCMB rezervleriyle bankaların döviz mevduatlarında yükseliş, kur korumalı mevduatta (KKM) ise düşüş devam ediyor. TCMB brüt rezervleri 153.9 milyar dolara yükselirken swap hariç net rezerv +22.9 milyar dolar oldu. Bankaların döviz mevduatı ise 1.4 milyar dolar artışla 165 milyar dolara yükseldi, bir avantajı kalmayan KKM erimeye devam ediyor. Haftalık bazda 61 milyar TL’lik düşüşle 1.88 trilyon TL’ye çekildi. Parasal kalemlerin mevcut trendlerinde son haftalarda kayda değer bir değişim gözlenmiyor. Borsa İstanbul’da temkinli görünüm sürebilir.
ENFLASYON ÖNEMİNİ KORUYOR
SON günlerde oldukça hareketli günler yaşanan altın fiyatlarında yükselişle ilgili umutlar tazelendi. Yeni rekor denemeleriyle birlikte oluşan zirve, kâr satışlarını da beraberinde getirdi. Bu dönem altının duyarlı olduğu parametreler daha çok Fed başta olmak üzere öncü merkez bankalarının faiz indirimi konusundaki beklenti ve kararları. Avrupa Merkez Bankası (ECB) 6 Haziran toplantısında faiz indirim sürecini başlatmıştı. Ancak 18 Temmuz tarihli toplantısında faiz indirimine ara verdi ve yüzde 4.25’te sabit bıraktı. ECB Başkanı Lagarde ise toplantı sonrası yaptığı açıklamalarda, özellikle enflasyon konusunda temkinli bir duruş sergiledi, faiz indirimlerinin devamı ilişkin net bir sinyal vermedi. Bir bakıma ‘ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz hamlesini bekliyor’ izlenimi verdi. Fed faiz kararlarında şimdiye kadar hep öncü olmuş, ‘ön teker nereye arka teker oraya’ misali diğer merkez bankaları onu izlemişti. Bu defa süreci Avrupa başlattı ama enflasyonda yüzde 2 hedefine oldukça yaklaşmalarına rağmen yeni faiz indirimine gitmedi. Üstelik Euro Bölgesi ekonomisi ciddi bir ekonomik yavaşlama ile yüz yüzeyken. ABD’de haziran enflasyonundaki yavaşlama ile Fed’in eylül ayında faiz indirimine gitmesine nerede ise kesin gözü ile bakılıyor (yüzde 96 olasılık)
YUKARI YÖNLÜ İVME SÜREBİLİR
Mevcut altın fiyatında bir parça bu olasılık yer tutsa da bu tarih yaklaştıkça altın fiyatlarında tekrar yukarı yönlü bir hareketlenme yaşanması beklenebilir. ABD dolarındaki zayıflama da bu meyanda devam edebilir.
Altını etkileyen başlıca parameterlere bakıldığında; Faiz, enflasyon, ABD dolarının seyri, jeopolitik gelişmeler, merkez bankalarının fiziki alım satımları, merkez bankalarının para politkaları gibi konu başlıklarını saymak mümkün. Bu aşamada sayılan parametrelerden bir kısmı altın fiyatının yükselmesi lehine işliyor. Faiz düşüş beklentilerine bir de jeopolitik gelişme olarak Ortadoğu’da dozu azalıp çoğalmakla birlikte hep var olan gerilimi eklemek gerekecek. İsrail-Hamas savaşı bitti derken İsrail-Hizbullah gerginliği devreye girdi. Cumartesi günü ise İsrail, Yemen’i (Husleri) vurdu. Bu saldırı Ortadoğu’daki çatışma ortamını tekrar gündeme taşırken yaygınlık gösterip göstermeyeceği de takip edilecek. Yayılmazsa altın fiyatları üzerindeki etkileri çok sınırlı kalabilir. Saldırının başka bölgelere taşması veya bu olasılığın artması durumunda ise daha belirgin etkiler beklenebilir.
İÇ PİYASADA ZİRVE DENEMESİ
İç piyasalarda altın fiyatı (gram/TL), ons altın rekor tazelerken dolar/TL kurundaki yatay seyre rağmen yeni zirve denemesi yaptı. Dolar/TL kurunda yüksek faize bağlı olarak TL’ye dönüşün hızlanması kuru baskılamaya devam ediyor. TL’deki değerlenme enflasyon ile mücadelenin en önemli araçlarından biri olarak görülüyor. Olağandışı bir gelişme olmazsa bu politika en azından bir süre daha korunacak. Bu açıdan, dış piyasalarda altının ons fiyatındaki yükseliş denemelerinin aynı ölçüde iç piyasalarda gram/TL altın fiyatına yansımaması durumunu da bir parça dikkate almak gerekecek.
PİYASALARDA iyimserlik, Borsa İstanbul’da ise çıkış hareketi devam ediyor. Bir süredir olumlu fiyatlamaya konu olan Moody’s’in kredi not artırımı cuma gecesi geldi. Not artışını uygulanan ekonomik programın sonuçlarından biri olarak görmek gerekir. 11 yıl sonra ve ilk defa iki kademe birden gelen artışın piyasalara olumlu yansımaları beklenebilir. Bir kademe artışa kesin gözü ile bakılırken iki kademe artış bekleyenler de az değildi.
DEVAMI GELECEK Mİ
Not artışı beklenti olarak bir süredir fiyatlamalara dahil olduğu için borsada ilk olumlu fiyatlamaların ardından “beklenti bitti” gerekçesiyle kâr satışları görülebilir. “Beklentiler alınır, gerçekler satılır” veya “fiyat önden gider olay peşinden gelir” gibi piyasalarda çok bilindik sözlere bu noktada atıfta bulunmak gerekecek.
- Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu B1 olarak açıklarken görünümü pozitif olarak koruması, gelecek değerlendirmelerde de kredi not artış olasılığını artıran bir durum.
- Bunlarla birlikte; Moody’s, S&P ve Fitch gibi en önemli reyting şirketlerine göre Türkiye halen yatırım yapılabilir seviyenin dört kademe altında bulunuyor. Ancak bu trend devam ederse Türkiye bu açığı hızla kapatabilir.
- Şimdi 6 Eylül’de Fitch, 1 Kasım’da da S&P’nin Türkiye’nin not değerlendirmeleri beklenecek.
PARA PİYASALARI SAKİN
PİYASALARDA iyimserlik sürerken iyi haberler gelmeye devam ediyor. Türkiye’nin ‘gri liste’den çıkması, TL’ye dönüşün hız kazanması, yabancı yatırımcıların yoğun şekilde tahvil bono alımları, Türkiye’nin kredi notundaki artışlar, ülke risk priminin (CDS) düşüşü, geçmiş yazılarımızda sıkça vurguladığımız üzere uygulanan ekonomik programın sonuçları.
YABANCININ İLGİSİ SÜRÜYOR
Geçen haftaki enflasyon verisinin ardından yabancı yatırımcıların alımları tahvil bonoda daha belirgin hale geldi. Hisse senetlerinde yabancıların 1.5 ay sonra tekrar alıma geçmeleri kayda değer bir durum. Sürpriz bir şekilde beklentilerin oldukça altında gelen ve bazı tartışmalara da neden olan haziran enflasyonu sonrası yabancılar, tahvil bono alımında vites büyütüp hisse senetlerinde tekrar alıma geçtiler. Hisselerde yabancı alımlarının devamının gelip gelmeyeceği borsanın seyri açısından son derece önemli olacak. Hatırlanırsa, geçen haftaki yazımızda, enflasyondaki yavaşlamayı resmi veri üzerinden ve piyasa bakışı açısından değerlendirmiş, ‘borsadaki alımlar yabancı izlenimi veriyor’ şeklinde vurgulamıştık. Bu haftaki yorumumuz ise şu; haziran ayı ile birlikte dezenflasyon sürecinin başladığı izlenimi yabancı yatırımcılarda da hasıl olmuş ki Türkiye’deki tahvil ve hisse pozisyonlarını artırmışlar.
PİYASA NOT ARTIŞI BEKLİYOR
Özetle, yaşanan gelişmeler ışığında tahvil bono ağırlıklı olmak üzere Türkiye’ye sıcak para girişi artarak devam ediyor. Şimdi dikkatler Moody’s’e çevrilmiş durumda. 19 Temmuz’da Moody’s Türkiye’nin kredi notu konusundaki görüşlerini açıklayacak. Piyasanın beklentisi, Türkiye’nin kredi notunun artmaya devam edeceği şeklinde. İki kademe birden artış bekleyenler de az değil. Not artırım beklentisi bir süredir piyasanın gündeminde olması nedeniyle belli ölçüde fiyatlandı. Bunu da dip not olarak vermek yararlı olacak. Son aylarda S&P ve Fitch dahil kredi derecelendirme kuruluşlarının tamamı Türkiye’nin kredi notu konusunda oldukça cömert davranıyorlar. Bir bakıma aldıklarını geri veriyorlar.
Para ve iktisat teorisine uygun, rasyonel politika sonuçlarını veriyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Tekerleği yeniden keşfetmiyoruz, ABD ve Avrupa ne yaptıysa onu yapıyoruz” demişti. ABD ile Avrupa’da son bir kaç yılda uygulanan, sonuç alınan faiz artırımı ve sıkı para politkasının benzeri Türkiye’de de son bir yılda uygulanıyor. Para politkasında iyi sonuçlar alındı ama reel ekonomiye henüz yansımaları görülmüyor. Enflasyonun yavaşlamasıyla genel ekonomiye de etkileri görülmesi olasıdır. Para politikaları, maliye ve genel ekonomi politkalarının uygulanması için bir zemin hazırlar. Bu zemin oluşmaya başladı. Bunun ne ölçüde ve nasıl kullanılacağını zamanla göreceğiz. Yüksek faiz ve sıkı para politikası ekonomide soğumaya neden olurken hayat pahalılığı, düşük kalan ücretler, artan konkordatolar gibi birçok sorunu da beraberinde getirmişti. Ağırlıklı olarak Türkiye’ye son bir yılda gelen para portföy yatırımları, yani sıcak para. Yüksek faize, yani getiriye ve almaya geliyor. Bunun devamlılığını sağlamanın yanında doğrudan yatırımları da çekmesi beklenir ve istenir. Çin’den geçen hafta gelen otomotiv yatırımı bu açıdan oldukça değerli. Olumlu haber akışlarıyla beslenen Borsa istanbul’da iyimserlik sürüyor.
TAHVİLDE YABANCI ALIMLARI HIZLANDI
PİYASALARDA iyimserlik devam ediyor. Borsa İstanbul’da yükseliş sürerken döviz kurlarında yatay seyir var. Gösterge tahvil bono faizinde düşüş ivme kazandı ve yüzde 40’ın altına geriledi. Ocak ayından bu yana ilk defa bu seviyenin altını test ediyor. İyimserliğin kaynağında; geçen hafta açıklanan haziran ayına ait enflasyon verileri var. TÜİK’in açıkladığı verilere göre beklentilerin oldukça altında gelen haziran enflasyonu aylıkta yüzde 1.64, yıllıkta yüzde 71.60 oldu. Son bir yıldır uygulanan ekonomik programın hedefleri gerçekleştikçe piyasanın güveni de artmaya başladı. Enflasyon, programın en önemli kriterlerinden biri. Kredi not artışları, ülke riski primindeki (CDS) düşüş, yabancı yatırımcılardan son aylarda tahvil bonoya gelen yoğun talep, TCMB rezervlerindeki yükseliş, TL’ye dönüşün hız kazanması uygulanan ekonomik programın sonuçları. Öngörüldüğü üzere, yılın ikinci yarısından itibaren enflasyonun yavaşlamaya başlaması önemli. Ekonomi yönetimi uzun süredir enflasyonda “mayıs ayına kadar zirve, yılın ikinci yarısı için ise düşüş” yönlü bir takvim veriyordu. Bunun ilk adımı atılmış oldu. Temmuz ve ağustos sonrası baz etkisiyle düşüş hız kazanabilir.
YILLIK ENFLASYONDA SERT GERİLEME BEKLENTİSİ
- 2023 yılı temmuz ve ağustos aylarında aylık enflasyon verileri (TÜFE) yüzde 9.49 ve yüzde 9.09 olarak gerçekleşmişti. Bu yıl muhtemelen bu seviyenin çok altında olacak ve yıllık enflasyonda sert bir gerileme ile karşılaşma olasılığımız yüksek. Enflasyonun ABD ve Avrupa başta olmak üzere küresel ekonomi için önemi malum. Ekonomi programlarının en önemli hedefleri arasında yer alır. Döviz kurları için söylenen “yüksek olması da düşük olması da iyi değildir” sözü enflasyon için de geçerli. Düşük enflasyondan rahatsız olmak biraz kulağa sevimsiz gelebilir. Ama pandemi öncesi özellikle Euro Bölgesi’nin çok düşük kalan enflasyonu canlandırmak için neler yaptığını tekrar hatırlamakta yarar var. Enflasyon yükselirken de dert, düşürülmeye çalışılırken de ayrı bir dert. Düşürmek için faiz yükseltmek, parasal sıkılaşma politikası uygulamak gibi önlemler almak gerekiyor. Bu da ekonomiyi yavaşlatıyor. Herkes konumuna göre az veya çok payına düşen faturayı alıyor.
TEMKİNLİ DURUŞ BOZULMADI
- Enflasyonda bir gevşeme oldu mu akla ilk faiz geliyor. Ekonominin gereği olarak koordineli hareket ederler. Bu işleyişe uyumsuz hareket edildiğinde, enflasyon düşmeden faiz düştüğünde sonuçlarını geçtiğimiz yıllarda tecrübe ettik. Haziran enflasyonu sonrası TCMB’nin faiz indirimi için eylül veya aralık için tahminler yapılmaya başlandı. Bu noktada TCMB Başkanı Fatih Karahan’dan “Sadece haziran verisiyle çıkarım sağlıklı olmaz.” açıklaması geldi. Temkinli duruşu bozmadı ve doğru yaptı. Enflasyon hedefinden halen çok uzak bir noktada iken TCMB başkanından faiz indirimine yeşil ışık yakması beklenemezdi. ABD ve Avrupa merkez bankaları başkanları enflasyonda hedef değerlere oldukça yaklaşmış olmalarına rağmen halen temkinli görünümlerini bozmuş değiller. Bu açıdan enflasyon ve faiz indirimi konusunda Türkiye’nin biraz daha sabır göstermesi gerekecek. Bu arada J.P. Morgan, Goldman Sachs, Morgan Stanley gibi yabancı yatırım bankaları Türkiye için bu yılki enflasyon hedeflerini aşağıya çektiler.
BORSADAKİ SATIŞIN ETKİSİ KISA SÜRDÜ
- Diğer yandan hazırlanan vergi paketi konusunda piyasaların bekleyişi sürüyor. Bu konuda çok fazla spekülasyon türedi. Bir an önce netlik kazanması yararlı olacak. Geçtiğimiz pazartesi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Bir sonraki pakette muhtemelen borsa kazançlarının da vergilendirilmesini çalışıyoruz” açıklaması borsada satışlara neden olsa da etkileri kısa sürdü. Gelen satışlar piyasaların vergi konusuna duyarlılığını göstermesi açısından kayda değer bir durum. Dezenflasyon sürecinin başlamış olmasının verdiği rahatlama, piyasa bozucu olumsuz bir haber akışı olmadığı taktirde Borsa İstanbul başta olmak üzere piyasalarda olumlu etkisini sürdürebilir.
DALGALI seyir izleyen piyasaların geçen hafta gözü kulağı Singapur’daydı. Türkiye’nin “gri listeden” çıkıp çıkmayacağı konusundaki bekleyiş cuma günü olumlu sonuçlandı. Mali Eylem Görev Gücü (FATF), Singapur’daki toplantısında Türkiye’nin gri listeden çıkarılması kararını aldı. Listedeki diğer ülkelere bakınca ‘Türkiye zaten orada olmayı hak etmiyordu’ demek çok doğru bir söz olacak. Bu, yatırımcılar ve iş dünyası açısından sevindirici bir haber. Son bir yıldır uygulanan ekonomik program yabancı finans çevrelerinde kabul görüyordu.
PİYASA FİYATLAMIŞTI
Türkiye’nin ülke risk primindeki (CDS) düşüş, kredi notlarındaki artış, tahvil bonoya gelen yabancı alımları gibi sinyaller bir süredir gözlenen bir durum. Bunun üzerine gri listeden çıkılması ayrıca önemli. Ancak bunu hemen yabancı yatırımcıların coşkulu bir şekilde Türkiye’ye geleceği şeklinde yorumlamak da fazlaca iyimserlik olacak. Nitekim haber geldikten sonra Borsa İstanbul’a bir miktar satış geldi. Bu noktada borsanın çok bilindik sözü olan “Beklenti alınır gerçekler satılır” sözüne atıfta bulunmak gerekecek. Son birkaç gündür borsa bu olası gelişmeyi fiyatlamıştı. Haber sonrası bir miktar satış gelmesi de bu açıdan olağan görülmeli.
Orta ve uzun dönemde ise bu kararın yabancı yatırımcılar üzerindeki olumlu etkileri devam edecektir. Türkiye önemli bir kısıt, engel veya deyim yerinde ise ayak bağından kurtuldu. Diğer yandan, para piyasalarında Singapur’dan gelen haberin etkileri oldukça sınırlı kaldı. Döviz kurları hiç tepki vermezken gösterge tahvil faiz oranında küçük bir düşüş oldu.
GÖZLER 19 TEMMUZ’DA
19 Temmuz’da Moody’s’den gelecek Türkiye’nin kredi notu değerlendirmesi bekleniyor. Bir iyi haber de oradan gelebilir. Halen Moody’s, S&P ve Fitch gibi kredi derecelendirme kuruluşları açısından Türkiye yatırım yapılabilir ülke konumundan 4-5 kademe uzakta. Bu noktada daha alınması gereken mesafeler var. Ancak son bir yıldaki not artışlarıyla Türkiye bu mecrada sürekli yol alıyor. Ekonomi politikalarında doğru adımlar atıldıkça bunun iç ve dış piyasa çevrelerinde olumlu yansımaları sürebilir. Fakat sadece para politikası çerçevesinde olaya bakmak yatırımcılar açısından eksik kalır.
BAYRAM tatili dönüşü borsadaki olumlu hava devam etti. Borsadaki çıkışın nedenleri arasında; dış piyasalardaki olumlu seyir, 28 Haziran’da Singapur’daki toplantıda Türkiye’nin ‘gri listedeki’ durumunun görüşülecek olması, son günlerde hisse senetlerinde yabancı takas saklama oranındaki hafif yükseliş, haziran sonrası enflasyonda düşüş beklentileri sayılabilir.
Enflasyon düşeceğine göre faiz de düşecek gibi sesli düşünenler arttı. Yüksek faiz yabancı yatırımcıları tahvil bonoya çekerken yerli yatırımcıların borsaya ilgisini zayıflatmıştı. BIST100 Endeksi’ndeki yükseliş henüz tepki boyutunda. 11.090 seviyesindeki zirvenin altında işlem görüyor. Ancak bu aşamada piyasa bozucu bir haber akışı görülmüyor. Bu açıdan sayılan gelişmelerin etkisiyle yatırımcıların dikkati BIST100 Endeksi’ndeki zirve seviyesine çevrilmiş durumda. Güç denemesi o noktada ortaya çıkacak. Singapur’dan iyi haberler gelirse borsa zirve kırmak için iyi bir neden bulabilir.
VERGİ KONUSU ÖNEMLİ
Aynı zamanda vergi konusunun da netleşmesi gerekecek. Bu konuda spekülasyonlar devam ediyor. Son yapılan değerlendirmeler vergi düzenlemelerinin haziran ayına yetişmeyebileceği yönünde. İçeriğine ilişkin belirsizlik borsaya bir parça ivme kaybettirmiş durumda. Diğer yandan döviz kurları ve gösterge tahvil faiz oranındaki yükselişi dikkate aldığımızda alternatif piyasa olması açısından para piyasalarının sermaye piyasalarına destek verdiğini söylemek zor. Birbirine alternatif sermaye ve para piyasalarının aynı yönde hareket etmesi ‘uyumsuzluk’ olarak görülse de piyasa şartları gereği bu gibi durumlar olabiliyor. Ancak kısa süre sonra uyumlu hale geliyor. Döviz kurlarındaki yükselişi, enflasyonun haziran sonrası düşüşe geçmesi beklentilerine ve bunun da faizle ilişkilendirilmesine bağlamak mümkün. Enflasyon esas kriter olacak. Bunun ilk işaretlerini temmuzun ilk haftasında açıklanacak haziran enflasyon verilerinde görebileceğiz. Döviz kurlarında sınırlı bir yükseliş görülürken bu durum son dönemde hız kazanan “carry trade” uygulmalarını henüz rahatsız edecek boyutta değil. Ancak kurlardaki yükseliş devam ederse bu konuyu tekrar değerlendirmek gerekecek.
KURDAKİ ARTIŞ SINIRLI
Cari açıktaki daralma, turizm mevsiminin başlaması, TL’ye dönüşün yüksek faize bağlı olarak hız kazanması, TCMB rezervlerindeki artış, sıcak para girişleri dövizdeki yükselişi sınırlayacak gelişmeler. Ancak döviz kurlarıyla ilgili net ifadeler kullanmaktan kaçınmakta yarar var. En azından geçmiş tecrübeler bunu gösteriyor. Bununla birlikte, dövize yönelik parametreleri dikkate aldığımızda kurlarda yükselişi destekleyecek nedenler bulmakta zorlanıyoruz.
03/2024 bilanço açıklamaları ise geçen cuma itibariyle tamamlandı. Genel olarak bilançoların düşük performans nedeniyle hisselere katkısı oldukça zayıf. İyi bilanço bulmak zorlaştı. Bu açıdan seçicilik daha fazla artarken aracı kurumların araştırma bölümlerine daha fazla iş düşecek. Diğer yandan TCMB verilerine göre son haftalarda yabancı yatırımcılar; Hisse senetlerinde satış, tahvil bonoda alım yönünde hareket ediyorlar. Ancak son birkaç günde hisse senetleri yabancı takas saklama oranında hafif de olsa bir yükseliş görülüyor. Bu durum yabancı satışlarının alıma dönmesi olasılığını artırıyor. Bu önümüzdeki hafta TCMB verileri açıklandığında netleşecek. Borsa İstanbul’da olumlu hava korunuyor.