Güzel, güneşli ya da yağmurlu bir gün fark etmez. Çıkın Ortaköy’den Aşiyan’a, Beşiktaş belediyesi sınırlarındaki sahilde bir yürüyüş keyfi yaşamaya kalkın.
Belediyeciliği sokaklara buruşuk Atatürk fotoğrafları asmaktan ibaret sanan bir Beşiktaş Belediyesi, o güzelim sahili nasıl bir işkence güzergahına dönüştürmüş kendi gözlerinizle görün.
Beşiktaş’ı semt olarak hiç saymıyorum. Neden saymadığımı merak eden varsa Beşiktaş Atatürk Cumhuriyet ve Demokrasi Anıtı’nın bakımsızlığına ve kirliliğine baksın, yeter.
Atatürkçülük sırtından prim yapmaya çalışan Beşiktaş Belediyesi, kırışık posterler, yırtık pankartlar ve kirli, bakımsız anıtlarla bu ucuz propagandayı bile yüzüne gözüne bulaştırıyor.
Komşusu Şişli Belediyesi’nin, Nişantaşı semtini dünyanın önde gelen batılı metropolleriyle yarışacak hale getirmesinden ders alacağına, sınırları dahilindeki Türkiye’nin en mutena semtleri olan Etiler ve Bebek’i içinden geçilmez hale getiriyor.
Ortaköy ve Arnavutköy gibi tarihi semtleri curcuna merkezlerine dönüştürüyor.
Yazın Bebek Parkı’nın haline tanık oldunuz mu bilmem. O güzelim park pijamalı, atletli piknikçi lümpenlerin ve çöplerinin işgali altındaydı.
Beşiktaş Belediyesi yeni otopark inşa etmemesi yetmiyormuş gibi semt ziyaretçilerinin otopark ihtiyacını karşılayan iki büyük açık hava parkını da kapatarak, Bebek’i otomobille ziyaret edilebilecek bir semt olmaktan çıkardı.
Bebek parkı kışın da pislik içinde. Parkta çimenden çok köpek pisliği var. Bu pislikte, sonradan görme yeni Bebeklilerin görgüsüzlüklerinin de payı var kuşkusuz. Ama sorumluluk denetim yapmayan, ceza kesmeyen, temizlemeyen belediyenin...
Bebek parkına sözüm ona iki çocuk parkı yapmışlar. Çocuk parkından çok korku parkına benziyor.
Pas içinde demirleri, keskin parçaları oraya atılmış kırık salıncakları, ayak kırma adayı tahtası eksik tepeden yürüme yolları, korkuluksuz yüksek platformlarıyla Cevahir Alışveriş Merkezi’ne her an rakip çıkmaya aday bir ihmalkarlık eseri.
Kumunun seçiminde bile standartlara uyulmamış. Temiz, yapışmayan deniz kumu kullanılması gereken çocuk parkında çocuklardan çok virüs ve bakterilerin dostu yapışkan, topraklı kum kullanılmış. Kapıları da çalışmadığından, akşamları köpeklerin pisleme alanına dönüşen park zemininde, gündüzleri çocuklar kovalarıyla kumdan kale yapıyorlar.
Parktan kaçıp sahilden Arnavutköy’e doğru yürümeye çalıştığınızda ise bir başka tuzak serisiyle karşılaşıyorsunuz.
Sahil onar, yirmişer iğneli oltalarını fütursuzca sallayan amatör balıkçıların istilası altında. Sahilde yürüyenlerden her gün birine iğne saplanıyor. Bir tanıdığım, taksiyle geçerken açık camdan kucağına olta kurşunu düştüğünü anlatıyor.
Denize karşı banka oturayım demeyin sakın. Banklar da oltacıların istilası altında çünkü.
Halkın kullanımı için kaldırıma konulan bankların, olta tacirlerince gasp edilmiş olması Beşiktaş Belediyesi’nin umrunda değil.
Belediye zabıtalarının, önünden geçtikleri dükkana dönüştürülmüş banklara aldırdığı bile yok.
Yanıbaşındaki Şişli medeniyete koşarken, Beşiktaş batıyor, ağlayanı yok.
Havuzlara çiş yapılmaz bölüm zorunluluğu
Mustafa Sarıgül’ü sözü söz biri olarak tanırız. Bu nedenle açıp, başlıyor diye söz vermiştiniz, başlıyacak mı gerçekten diye sormayı düşünmedim bile.
Sarıgül’ün söz verdiği üzere kapalı yerlerde sigara içme yasağı Şişli Belediyesi sınırları dahilinde 1 Ocak 2007’den itibaren başlayacak ve Şişli, Türkiye’nin dünyadaki ilk medeni ilçesi olarak tarihe geçecek.
Bir geçiş uygulaması olarak kullanılan ve işe yaramayan sigara içilmeyen masa komikliği de böylece son bulacak.
Aynı tavanın altındaki masalardan bazılarını sigara içilmez olarak ayırıp diğer masalarda serbest bırakmak, havuzun bir bölümünde çiş yapmayı yasaklayıp diğer yerlerinde serbest bırakmaya benziyordu.
Kenan Doğulu Rumca okusun
TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın tepkisinde haklı.
Türkçe şarkı söylemeyi eski kafalılık olarak ilan eden Kenan Doğulu’nun, Türk’üm diyen herkesten özür dilemesi gerekiyor.
Dandik şarkı yarışması Erovizyon’da İngilizce şarkı söylemeyi savunmak başka, Türkçe şarkı söylemeyi eski kafalılık olarak nitelemek başka.
Kenan Doğulu, bir şarkıcı olarak kazanmış olduğu ününü şarkılarını Türkçe söylemesine ve Türkçe Pop’un yükselişte olduğu bir dönemde şarkıcılık yapıyor olmasına borçlu olduğunu unutmasın.
Türkçe değil de, İngilizce söylüyor olsaydı Türkiye’de kimsenin yüzüne bakmayacağını ve Türkiye dışında bir hiç olduğunu da hatırlasın.
Erovizyon’a kim katılırsa katılsın, Türkçe söylemesi daha doğru.
Erovizyon dediğin zaten dandik bir yarışma. Bu yarışmada birinci olsak ne yazar, olmasak ne yazar?
Sertab Erener İngilizce sözlü hafif göbek havası şarkısıyla birinci oldu da ne oldu?
Öte yandan Erovizyon ne kadar dandik bir yarışma olursa olsun, şarkıcılarımız bu yarışmaya Türkiye’yi temsil etmek üzere katılıyor. Türkiye’yi temsil eden bir şarkıcının birinci olacağım diye orada sahnede başka bir dilden çığırtması, Orhan Pamuk’un Nobel alacağım diye Ermeni diasporası ağzıyla konuşmasına benziyor.
Üstelik Erovizyon birinciliği, Nobel gibi övünülecek kalitede bir ödül de değil.
İyisi mi Onpunto.com günlükçüsü Lizge’nin de Yeşil Kirazlar III isimli e.günlüğünde (blog) dediği gibi (tinyurl.com/wahav) Kenan Doğulu şarkısını Rumca okusun.