Serdar Turgut, son okuduğum yazılarından birinde ABD halkını, Las Vegas’taki bir otelin mimarisinden yola çıkarak analiz etmiş.
Kullandığı yeni e.posta adresine bakılırsa, Yahoo’yu bırakıp Superonline’a transfer olmuş, artık burada yazıyor. Belki de ABD halkından iyice umudu kesti, Yahoo’yu bu yüzden bıraktı.
Turgut, Las Vegas’taki bir kumarhanenin daha fazla müşteri çekmek için, kumarhanenin yanına New York’u tıpatıp inşa ettiğini söylüyor ve ABD halkı hakkında peşin hükmünü veriyor; ‘Bir ülkenin insanları eğer ülkelerinde yer alan bir şehrin gerçeğini görmek yerine maketini gezmeyi tercih ediyorlarsa (...) zekası bu kadar düşük olan insanlardan oluşan bir toplum düşünmeden savaşmaktan başka işe yaramaz...’
Tesadüf bu ya, Turgut’un yazısını İnternet’ten okuduğum sırada, Las Vegas’ta, bahsettiği otelin lobisindeydim. Her yıl katıldığım dünyanın en büyük elektronik fuarı CES 2005’i gezmek ve konferanslara katılmak için buradayım...
Serdar Turgut’un fikir silsilesi daha temelden yanlış. Dolayısıyla vardığı sonuç da.
ABD’yi beğenin ya da beğenmeyin, dünyaya hükmetmesini halkını küçümseyerek asla açıklayamazsınız.
Bizim gazete yazarlarında adettir. New York’a giderler, bindikleri birkaç taksinin şoförüyle konuşur, New Yorklu taksicilerin bilgi düzeyini, Türkiye’deki yakın çevrelerindeki dostlarının bilgi seviyesiyle karşılaştırırlar.
New Yorklu taksicilerin bilgi seviyesinin, Türkiye’deki yakın çevrelerinden biraz, ama çok az daha düşük olduğunu gözlemleyince de hükümlerini verirler; ‘ABD halkı çok cahil. Türkiye’yi Afrika’da sanıyorlar.’
Şoförün Türkiye Başbakanı’nın adını, halkının çoğunun Müslümanlardan oluştuğunu biliyor olması önemli değildir. Bırakın bizim taksi şoförlerini, yakın çevrelerindeki üniversite mezunu arkadaşlarının bile Mozambik’i haritada gösteremeyecek olmasının da önemi yoktur.
Neyse gelelim Turgut’un ‘a priori’ olarak aldığı ‘ABD halkının Las Vegas’taki New York New York oteline, sırf kendi ülkelerindeki bir şehrin maketini görmek için gittiği’ hükmüne. New York New York oteli Las Vegas’taki tek tematik otel değil. Şehrin ana caddesinin iki yanı bu gibi tematik otellerle bezenmiş durumda. Paris, Venedik, Rio, Caeser’s Palace (Roma), Luxor (Mısır Piramitleri), Aladdin (Arap çölleri) bunlardan sadece birkaçı.
Las Vegas’a gelen tek bir ABD’linin bile amacı bu maketleri görmek değil. Ya kumar oynamaya, ya sık sık yapılan fuar ve konferansları ziyarete, ya dünyanın en görkemli şovlarını izlemeye, ya turnuvalara, ya intihar etmeye, ya da bunların birkaçı veya hepsini yapmaya geliyor.
Otellerin tematik mimarisinin ise tek amacı var. Zaten Las Vegas’a gelmiş olan turistleri, ilginç temalarıyla kendilerine çekmek.
Bu kadar basit.
Ne o? Adamların Allah’ın Nevada çölünü turizm cennetine çeviren stratejisinin, Güneydoğu bölgemize model olamayacak bir fantezi olarak mı görüyorsunuz?
Noel Baba’yı kızartan Coca Cola değil
Hıncal Uluç, Selahattin Duru’nun yeşile dönen Noel Baba’yı oynadığı reklam filminden yola çıkarak, Sunay Akın’dan bir hikaye aktarmış.
Hikayeye göre Noel Baba zaten yeşil yeşil giyinirmiş. Noel Baba’ya, reklam uğruna renk değiştirtip kırmızı beyaz kıyafetleri monte eden Coca Cola’ymış.
Ben de üşenmedim, Coca Cola’nın İnternet sitesine girip, onlar bu hikayeyi nasıl aktarıyorlar bir bakayım dedim.
Hikayenin Coca Cola versiyonunda bizim Demreli Noel Baba bile unutulmamış. Aziz Nikola’nın 270 yılında antik bir Türk şehri olan Patara’da doğduğu, Demre’ye yerleşip piskopos olduğu ve mucizelerle dolu bir hayat yaşadıktan sonra 343 yılında öldüğü anlatılmış.
Noel Baba efsanesi aradan geçen yüzyıllar boyunca değişikliklere uğramış. Geyikleri ve kızağı İskandinav, bacadan girişi ise Hollanda efsanelerinden ödünç almış.
Noel Baba’nın popüler ilk illüstrasyonunu Thomas Nast, 1862 yılında Harper’s Weekly dergisi için çizmiş. Bu versiyonda Noel Baba’nın kıyafeti açık kahverengiymiş. 30 yıl içinde kırmızıya dönmüş.
Yani Coca Cola’nın Noel Baba’yı reklamlarında ilk kez kullandığı 1920’li yıllardan onlarca yıl önce, Noel Baba kırmızı beyaz elbiselerine çoktan kavuşmuş.
Maceracılık makarnacılıktan iyidir
26 Aralık tarihli Hürriyet’te ilginç bir tesadüf gözümden kaçmadı. Gazetenin 23. sayfasında yayınlanan tam sayfa Koç Finansal Hizmetler ilanında koca puntolarla ‘Avrupalı macerayı sadece filmlerde sever’ deniyordu.
Dört sayfa sonra, Ertuğrul Özkök, ‘Biz Türkler, ‘macera duygusundan’ pek nasibini almamış insanlarızdır’diyordu köşesinde.
Reklam metninde kullanılan yaklaşım, Serdar Turgut’un ABD halkıyla ilgili yaklaşımını hatırlattı bana. Prim yapmak istiyorsan halkın kulağına hoş gelecek şeyler söyle.
Ertuğrul Özkök’ün yaklaşımı ise, fikir yazısı yazıyorsan, halkın hoşuna gidip gitmeyeceğine bakmayacaksın, inandığın fikri sonuna kadar savunacaksın...
Özkök’ün Las Vegas’la ilgili bir yazısı da kalmış aklımda. Suni de olsa, tadılması gereken bir cennete benzetmişti Las Vegas’ı. Okuyanın hemen hoşuna gidecek türden bir fikir olmasa da uzun uzun düşündürtecek bir yazıydı.
21. yüzyılın yeniden çizilen güçler haritasında, büyükçe bir parsel kapmak için hoşumuza gitmese de, başarılı ülkeleri başarılı kılan üstünlüklerini kabul etmek ve daha iyisini yapmaya çalışmak zorundayız.