Cumhuriyet Bayramını yine coşkuyla ama tebriksiz kutladık. Cumhuriyet Bayramı milli bir bayram. Yani Türk olan, kendine Türk diyen herkesin bayramı. Şeker Bayramı ise dini bayram.
Dini bayramların kutlanması mahrem bir konu. Dini bayram vesilesiyle tebrik mesajı iletmek, birbirlerinin dini inançlarından emin olacak kadar yakın kişiler için çok sıcak, çok güzel bir gelenek. Ama aynı şey dini inançlarını birbiriyle paylaşacak kadar yakın olmayan kişiler için hiç de geçerli değil. Cadılar Bayramı’nın ya da Noel’in (Yılbaşı tebriği olarak değil İsa’nın doğumu olarak) kutlanması bazıları için tacizkar olabiliyorsa, Şeker Bayramı’nın kutlanması da başkalarının dini duygularını incitebilir.
Geçen yıl dikkatimi çekmişti bu durum. Milyonlarca insan birbirine Şeker Bayramı tebriği gönderirken, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayanlar azınlıktaydı. Bu gözlemimi şöyle dile getirmiştim geçen yıl:
"Çocukluğumdan kalma, beynimin bir köşesine kazınmış fotoğrafik anılardan biri babam ve iki halamın bayram öncelerinde, masa başındaki halleridir.
Şeker, Kurban ve Cumhuriyet bayramlarından ve yılbaşından önce, başta sıkı bir sivil toplum gönüllüsü olan büyük halam olmak üzere üç kardeşin birkaç günü masa başında, tebrik kartı yazmakla geçerdi.
Gönderilen ve alınan tebrik kartlarının sayısı Şeker Bayramı’nda da, Kurban Bayramı’nda da, Cumhuriyet Bayramı’nda da üç aşağı beş yukarı aynı olurdu.
Bu Şeker Bayramı’nda gelen tebrikleri saydım. İş yerine Ramazan Bayramı’mın mübarek olmasını dileyen 21, Ramazan/Şeker Bayramı’mın mutlu geçmesini dileyen 47 tebrik kartı gelmiş.
Cep telefonuma gelen her iki türden tebriğin toplamı ise 27.
Buna karşılık Cumhuriyet Bayramı’mı kutlayan tebrik kartı sayısı da, cep telefonu mesajı sayısı da aynı: 1...
Üyesi olduğum çeşitli İnternet mesajlaşma listelerinde de durum pek farklı değil. Ramazan/Şeker Bayramı tebriklerinin sayısı Cumhuriyet Bayramı tebriklerinin kat kat üzerinde.
Kısacası tanıdık tanımadık sürüyle kişi ve kurum bayramımın mübarek olmasını dilemiş ama iki, üç istisna hariç bir Allah’ın kulu da çıkıp Cumhuriyet Bayramı’mı tebrik edecek kadar coşkuyla karşılamamış Cumhuriyet’in kuruluş yıldönümü bayramını.
Sadece bayram tatilinin değil son birkaç yılın kısa hikayesi bu aslında:
Geçmiş Cumhuriyet Bayramımız mübarek olsun".
Bu sene durum daha da vahim. Şeker Bayramımı kısa mesajla kutlayanlar arasında dini inançlarımı bilecek kadar yakından tanışmadığım insanların sayısı iki katına çıkarken, Türk olduğumdan emin olmaları gereken tüm tanıdıklarımdan Cumhuriyet Bayramımı kutlayan tek bir mesaj bile almadım.
Geçen hafta Microsoft, Facebook’un yüzde 1,6’sı 240 milyon dolara alınca TV kanalları yorum almak için peşime düştü. Hepsine yetişemeyeceğim için ikisine, 24 ve CNN Türk’e anlatmaya çalıştım zaman elverdiğince...
Microsoft aslında Facebook’un yüzde 1,6’sını almadı... Sizin, benim kişisel bilgilerimizi satın aldı.
Facebook’un elindeki tek kıymetli değer, kullanıcı bilgileriydi. Bu kullanıcı bilgileri pazarlama ve reklam amacıyla kullanılabilecek çok önemli verilerden oluşuyor. Öylesine bir bilgi ki bu, sahip olan şirket milyonlarca insanın tek tek neden hoşlandığını, neye ilgi gösterdiğini, neler satın alabileceğini bilip, nokta atışlı reklam yapabilir ya da bu istihbaratı başka şirketlere kiralayabilir.
Facebook, YouTube, Blogger gibi Web 2.0 servisi olarak anılan siteler, "uzun kuyruk" (long tail) olarak tabir edilen girişimcilik örnekleri arasından çıkıyor. Bunlar dört, beş yıl ilerisinin olanaklarını görüp, yıllar öncesinden yatırım yapan ve bekleyen şirketler.
Aradan geçen yıllar boyunca her biri kullanıcı kitlesini yavaş yavaş artırmaya çalıştı. Ve günü gelip, tüm koşullar uygun olduğunda içlerinden biri patladı. Herbirinin başarısının altında başka nedenler vardı ama Facebook’un ki neydi diye soracak olursanız cevabım Facebook’un insanları daha iyi kandırma becerisi olur.
Facebook için dönüm noktası dünya devlerinin tekliflerine geçen yıl verdiği red cevaplarıydı. Facebook’un kurucusu bu teklifleri geri çevirirken gerekçe olarak Facebook’un her zaman bağımsız kalmasından yana olduğunu söyledi. Ve herkes de buna kandı, kişisel bilgilerini bağımsız kalacağını iddia eden Facebook’a emanet etmekten çekinmedi.
Sonuçta Facebook bir yılda tüm rakiplerini solladı ve insanların "bağımsızlık" masallarına inanıp emanet ettikleri bilgileri bir dünya devine satmak için gözünü bile kırpmadı.
Facebook’un bağımsızlık masalı da böylece, İnternet’te bağımsızlık iddialarının içi boş bir kandırmacadan ibaret olduğunu kanıtlarcasına son bulmuş oldu.