Kafelere, ‘cafe’lere inat kahve tamlamasıyla tanınan Bebek Kahve, dünyanın en ünlü kahve zinciri Starbucks’ı bile atlatarak Türkiye’nin kablosuz İnternet’li ilk kahvehanelerinden biri oldu.
Hatta bildiğim kadarıyla, belki de ilki... Bebek Kahve müşterileri demli çaylarını, köpüklü kahvelerini yudumlarken bir yandan da İnternet’e bağlanabiliyorlar.
Radikal yazarı Hakkı Devrim’in manzaralı köşesine konuk olan okuru Mete Neptun, ‘kahve’ kelimesinin ‘cafe’ kelimesini yeterince karşılayamamasından şikayetçi: ‘Kahve de ne kadar dejenere edildi, değil mi? ‘Kahve, kahvehane’ sadece erkeklere hitap eder. Bizim yaşımızdakiler zaten gelişmeyi engelleyemeyeceğiz. Çocuklarımız, torunlarımız ‘cafe’lerde bilmediğimiz içkileri yudumlayıp, hesabı ‘euro’ ile ödeyecekler’...
Hakkı Devrim’in cevabı turnayı gözünden vuran isabetlilikte: ‘Yabancı bir kelime dayatılmasa, çalgılı kahve, sabahçı kahvesi demeyi bilen halk dehası, çoluklu çocuklu, gençli ihtiyarlı, kadınlı erkekli müşterisi olan, çeşitli yiyecek ve içeceklerin bulunduğu kahvelere de bir ad bulamazdı mı, diyorsunuz?’ diye soruyor Devrim. Ve bu tür kahvelerin ilk örneğini hatırlatmayı da unutmuyor; ‘Taksim, İnönü Gezisi yanında ilk açılanının adı Bulgar Kahvesi değil miydi?’
Yaşım müsait olmadığı için Bulgar Kahvesi’ni hatırlayamayacağım ama yeni kahvehane çağını bizim nesle açan Bebek Kahve olmuştur. Eski bir balıkçı kahvehanesi olan Bebek Kahve, 1970’li yılların ortasından itibaren Robet Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini çekmeye başlayarak adım atmıştı kahvehane metamorfozuna. Sahipleri Abdullah ve Mehmet Ali Atakan kardeşlerdi. Soyadımız aynı olduğundan, bana ismimle değil de hep soyadımla hitap ettiler. Mehmet Ali Abi genç yaşta vefat etti. Bebek Kahve’nin sembolü emektar garson Şükrü (Kaptan) Abi de bugünleri göremedi. Abdullah Abi de kendini emekli edip, köşesine çekildi. Kahveyi Mehmet Ali Abi’nin oğlu Affan ile Abdullah Abi’nin oğlu Selahattin yönetiyorlar şimdi. Bebek Kahve’ye kablosuz İnternet ağı kurmak da, daha pekçok yenilik gibi onların marifeti.
Hakkı Devrim halk dehasının ad bulma marifetine güvenmekte çok haklı. Bebek Kahve’nin adı da halk dehasının bir ürünü. Kahvehanenin asıl, resmi adı Sahil Kıraathanesi. Ama müşterilerin, doğaçlama taktığı adla, Bebek Kahve adıyla anılıyor.
Kafe, ‘cafe’ furyasına rağmen ‘kahve’ rütbesiyle ödüllendirilmesinin nedenlerinden biri, ona Bebek Kahve adını yakıştıran ilk müşterilerinin çok iyi İngilizce eğitimi gören Robert Kolej ve Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olması. Yabancı kelime kullanma züppeliğine, yabancı dil kompleksi olanlar başvuruyor ne de olsa.
Bebek Kahve’nin kablosuz İnternet ağı Teknotel (teknotel.com.tr) tarafından kurulmuş. Siteler arasında sörf yapmak, e.posta mesajı alıp göndermek, ofisteki bilgisayara bağlanmak isteyen müşterilerin İnternet’e bağlanmak için yanlarında taşıdıkları dizüstü ya da avuçiçi bilgisayarı açmaları yetiyor. Müşterilerine kablosuz İnternet servisi veren kahvehaneleri, müşterilerine İnternet bağlantılı bilgisayarları saat ücretiyle kullandıran İnternet kafelerle karıştırmamak gerekiyor.
Bebek Kahve’de kablosuz İnternet servisinden yararlanmak ücretsiz. Müşterinin bu servisten yararlanabilmesi için kablosuz ağ özelliği olan bir cihaza sahip olması yeterli. Bir süre önce Beyoğlu Belediyesi ve KoçNet İstiklal Caddesi’nin tümünde böyle bir kablosuz ağ kurmuşlardı. Muhteşem bir girişimdi. Sonra Superonline, hangi akla hizmet bilinmez, kıskandı şikayetçi oldu. Telekomünikasyon Kurumu da, basiretsiz bir kararla bu hizmeti durdurdu. Türkiye’de, Bilgi Toplumu’na geçişin ufak da olsa bir adımı bir kez daha engellenmiş oldu. Umarım yine aklı evvel birileri çıkıp, işgüzarlık etmeye kalkmaz da Bebek Kahve örnekleri hızla çoğalır.
Cep telefonu fare oldu
İngiliz High Energy Magic firması tarafından geliştirilen yeni bir yazılım, kameralı cep telefonlarıyla afiş, reklam panosu, bilgi ekranı gibi mecraları birer bilgisayarmış gibi kullanma olanağı sağlıyor.
Kullanıcı örneğin bir reklam panosunun önüne geldiğinde, cep telefonunu çıkartıp kamerasını pano üzerindeki işaretlere tutuyor. Cep telefonu panodaki işaretten aldığı bilgilerle, yakındaki bir bilgisayarla kablosuz haberleşerek ekrana ayrıntılı bilgiler getiriyor.
Teknolojinin daha da gelişkin bir kullanım şekli, bilgi ekranları aracılığıyla oluyor. Kullanıcı örneğin bilgi ekranının önüne gelip, cep telefonunu bir fare ve klavye gibi kullanarak, rezervasyon yaptırabiliyor, bilet alabiliyor, ‘chek-in’ işlemlerini gerçekleştirebiliyor. Sistemin sağladığı avantaj pahalı ve kırılabilir dokunmatik ekranlara gerek bırakmamasından kaynaklanıyor. Ayrıca yeni teknoloji sayesinde cep telefonları, kişisel kimlik ve elektronik cüzdan vazifesi de görebiliyor. Cep telefonuyla bozuk para derdi yaşamadan otomatlardan alışveriş, parkmetre ödemesi yapılabiliyor.
Intel’in Cambridge Laboratuvarları’yla işbirliği içinde geliştirilen yazılım cep telefonu kamerasının bir tarayıcı gibi kullanılması prensibiyle çalışıyor. Reklam panosu, afiş gibi baskılı yüzeylere konulan ya da ekran gibi yüzeylere yansıtılan barkod benzeri yuvarlak işaretler, ceptelin kamerasıyla okunuyor ve MaviDiş (Bluetooth) bağlantısıyla yakındaki bir bilgisayara aktarılarak bağlantı kuruyor.
Vibratörlü jilet
Tıraş bıçağı teknolojisinin karşımıza hangi yenilikle çıkacağını bir süredir merakla bekliyordum. İki bıçaklı, üç bıçaklı derken karşımıza dört bıçaklı makinelerle çıkacak halleri yoktur diye endişelenmiyor da değildim hani. Neyse ki çıkmadılar. Ama ABD’de süpermarket raflarında öyle bir yenilikle karşılaştım ki, olsa takkem uçacaktı kafamdan. Permatik tipi, oynar başlıklı, plastik saplı tıraş aletlerinde teknolojinin vardığı son nokta pilli, titreşimli aletler. Gilette markalı yeni ürün yine üç bıçaklı. Ancak bu üç bıçak, iki yana doğru hızla titreşme özelliğine sahip. Yenilikleri denemeye bayılırım, hemen aldım tabii ki. İki haftadır kullanıyorum. Gerçekten çok iyi. Cildin üzerinde kaymak gibi kayıyor. Tıraş aletine ne zaman yeni bir başlık taksam, ilk iki tıraşta yüzümü birkaç yerinden banko doğrarım. Gilette Mach 3 Power ile tek bir kesik vukuatı olmadı. Türkiye’de de satışa sunulucak mı diye Gilette Türkiye’den bilgi almaya çalıştım, basınla ilgili sorumlusu ne telefonlarıma çıktı ne de bıraktığım notlara cevaben aradı. Gilette Türkiye’nin İnternet sitesini de bulamadım. Olduğunu da sanmıyorum... Kısacası Türkiye’de ne zaman çıkacak bilgisine ulaşamadım ama umarım uzamaz...