Kaç yaşında olursa olsun bir erkeğin babasını kaybetmesi için hep erkendir
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Koço, İstanbul’da İstinye’de doğdu. Babası Stelyo, hem muhtar hem meyhaneci. Annesi Vartanuş gündüz evinin, akşam da meyhanenin mutfağından çıkmaz.
Bir yaş küçük kardeşi Niko ve işlere yardım etsin diye annesinin evlatlık edindiği Margarita ile birlikte büyüdü.
1930’lu yıllarda ilkokulu bitirince marangoz Süleyman ustanın yanına verdiler. Tahtanın kokusuyla ilk o zaman tanıştı. 1940’lı yıllarda varlık vergisi ile baba Stelyo maddi açıdan çöktü ve hastalandı, öldü.
2. Dünya Savaşı dönemine denk düştüğü için askerliği dört yıl sürdü Koço’nun. Sivas, Kayseri, Erzurum. Asker üniformasını düğmesi koptuğunda, marangoz ya, çivi ile iliklerdi.
1940’ların sonlarına doğru, üç çocuk sahibi olacağı Katerina ile evlendi.
Tahta ile ilişkisi eşsizdi. Ancak ağır mobilyaları, koltukları sevmedi hiç. Mesleğinde yenilikçiydi. Türkiye’de ilk hoparlör kutusunu imal etti. İlk amfilerin ambalaj sandıklarını. Bir zamanlar hangi camiye gitseniz, ezan sesi Koço’nun hoparlör kutusundan duyulurdu. Mekik tezgahlarını da ondan iyi yapan yoktu. İşlerini büyüttü. Karaköy’de genelevlerin onarım işleri, duvar saatleri kutuları.
Gece alemlerinin müdavimi idi. Rum, Yahudi, Ermeni, Türk arkadaşlarıyla birlikte pavyon kapatır, sazlarda kavga çıkarır, karakolda sabahlar, sonra da ceketi kravatı ile dükkanına gelip tahtaya şekil verdiği makinesinin başına geçerdi. Herhalde iki elinin başparmağının kesik olması bir önceki gecenin yorgunluğundandı.
Zaman gelir evine hiç uğramazdı. Uğradığında da rakı masasını tam teçhizat isterdi. Etrafında dans eden iki kızını izler, yazdığı şiirleri okuyan oğlunu dinler ve o zamanlar bir çocuk için servet sayılabilecek harçlıklar verirdi.
İstanbul’un en nezih mekanlarına gittiklerinde ailecek "onu alma bunu alma" diye dırdır eden karısı Katerina’ya hiç aldırmaz, oğluna dönüp "bak büyüdüğünde nereye gidersen asla hesabı kontrol etme. Edeceksen evinde otur" ya da "al şu parayı dansöze ver ama elin derine kadar gitsin ha" derdi.
Sohbeti acayip keyifliydi. Çok iyi bir yüzücü, esaslı bir balıkçı, kaliteli bir poker oyuncusuydu. Koyu bir Fenerbahçeli idi. Oğlu sokakta top oynadığında ceketini çıkarır, mahalleli ne der aldırmadan çocuk olurdu.
Çok çapkındı. Hayatına çok kadın girdi. Tanıştığı kadınları ev bark sahibi yaptı. Eh bunu da o zamanların şartlarına bağlamak gerek.
Koço, kızları büyüyüp evlendiklerinde hatta torun sahibi olduğunda bile alemlerden, çapkınlıklardan pek vazgeçmedi.
Ne var ki zamanlar gibi melodiler de değişince işleri bozuldu. Atina’ya göçtü. Küçük bir dükkan açtı. Geriye kalan 20 küsür yıllık ömrünü sakin yaşadı. Rakının yerini uzo aldı. Çoban salatanın yerini "greek" salatası.
O belki ne bilim adamı, ne siyasetçi ne de fikir adamıydı.
Sadece geçen pazar günü hastanede üç çocuğu da başucunda dururken 84 yaşında son nefesini veren sıradan ancak çok renkli bir insandı.
Babamdı..
Koço Kırbaki yakışıklıydı, şık giyinir, şık giydirirdi. Bu yüzden karanfiler içinde yattığı son yolcuğunda en sevdiğim kravatımı "hediye" ettim. Ertesi gün de ablamla tekrar mezarı başına gittiğimizde bir şişe uzo’yu sıkıştırdık toprağına.
Kaç yaşında olursa olsun bir erkeğin babasını kaybetmesi için hep erkendir.
MAFYA KÖYÜNDE YAŞAM
Girit’in Zoniona köyünden geçen hafta bahsetmiştik. Polisin 25 yıldır giremediği, geçim kaynağının uyuşturucu imalatı ve ticareti, hırsızlık, gasp gibi suçların olduğu, mafya kanunlarının geçerli olduğu köyden. Yunanistan hálá Zoniana "fenomeni" ile yatıp kalktığından bazı ilginç gelişmeleri aktaralım.
Polis bir haftadır köyde arama yapıyor. "Çöpleri arıtma tesisi" adı altında uyuşturucu imalathanesi, mezarlıkta gizlenmiş Kalaşnikof tüfekler, bir şehri yerle bir edebilecek kadar patlayıcı madde, çalıntı ATM cihazları, soygunlarda kullanılmış otomobiller ve tabii kilolarca uyuşturucu köyde bulunan "suç delillerinden" bazıları.
Evlere yapılan baskınlarda kimi sakinin 2, kimi sakinin 5 milyon euro’luk banka cüzdanlarına da rastlandı.
10-15 kişi tutuklandı 1500 kişilik köyde ama gariptir üç gün içinde Zoniana’nın 200 sakini ortadan toz oldu, kayıp.
Baskınlar başlamadan bir gün önce sakinlerden biri Porche marka arabasını satmış nedense. Çocukların ilkokuldan sonra pek mektebe filan gitmedikleri de anlaşıldı. "Baba mesleği" cazip geliyor mu ne?
Köyden geçen tanıkların ifadelerine göre "kendi kendine giden lüks cipler varmış". Zoniana’da çocuklar küçük yaştan araba kullanıyor da ondan. Dışardan görünmeyecek kadar küçük çocuklar. Bırakın köyde dolaşmayı, koskoca araçları alıp yakındaki Rethimnon şehrine bile iniyorlarmış. Rethimnon polisi son yıllarda tam 1400 defa yakalamış Zoniana’lı çocukları. Ve en ilgincini sona bıraktık. Köy civarındaki haşhaş tarlaları, Atina’daki resmi belgelere bakılırsa zengin "zeytinlik"ler. Tek bir zeytin ağacı yok belki ama Zoniana sakinleri "zeytinlik" alanları için AB’dan sübvasyon da alıyorlar.
Daha neler...
KISA..KISA
Nihayet görüşecekler. Önce Türkiye’de sonra da Yunanistan’daki seçimler nedeniyle buluşmaları hep erteleniyordu. Recep Tayyip Erdoğan ile Kostas Karamanlis, yarın Türkiye ile Yunanistan arasındaki doğalgaz boru hattının açılış töreni için Meriç hududunda biraraya gelecekler. İki başbakan 3 Temmuz 2005 tarihinde aynı yerde bu büyük projenin temel atma törenine katılmışlardı. Hazar bölgesinden doğalgazı Avrupa’ya taşıyacak boru hattı tam 300 kilometre uzunluğunda. Bundan 10 yıl önce kim böyle bir eseri kim düşünebilirdi? Kavga, gürültü, gerginlik, kriz peşinde koşanları çok üzecek bir proje gerçekleştirildi. Hayırlı olsun.
Yunan seçimlerinin mağlubu sosyalist Pasok’ta sular durulmuyor. Yaklaşık 850 bin kişinin oy kullandığı başkanlık seçimlerinde Yorgo Papandreu yeniden lider seçildi ama rakibi eski kültür bakanı Evangelos Venizelos da yüzde 35 civarında oy aldı. Yani parti içinde güçlü bir muhalefet sözkonusu. Papandreu "hata ettim, değiştim" gibi sözler etti ancak, 1981-2004 döneminde 20 yıl iktidarda kalan Pasok’un yerinde bugün itibariyle yeller esiyor.