Paylaş
Mesela ben çok küçük yaşta yemek yapmak durumunda kaldım. Babamın garip bir “kadın dediğin güzel yemek yapar!” takıntısı vardı ve ben daha ilkokuldayken: “Neee sen hala barbunya yapamıyor musun?” dediğinde nasıl hırsa geldiysem, o biçim barbunya yaptıydım. Pilavım da süperdi, düdüklüde yaptığım et yemeklerim de. Elalem ekmeği zor keserken ben dört dörtlük sofra kurardım. Annemle babam yazlığı yaptırmaya Kuşadası’na gittiklerinde, kardeşimle biz evde kalırdık. Zana ve Gülüm’de bize kalmaya gelirdi tabi ve acayip eğlenceli olurdu. Ben pişirirdim, hep beraber yerdik. Üniversitede, dünyanın en berbat yurt koşullarında, çaydanlıkta bile yemek pişirmişliğim vardır. Güzel yemek kokusu kadar aç öğrenciyi çağıran bir koku yoktur; nitekim odam hiç boş kalmazdı. Yani ayıptır söylemesi iyi bir aşçıydım. İyiydim de ne oldu? Bugün yemek yapmaktan nefret ediyorum. Ögh gelmiş. İnsan işine gelince iş kadını olduğuna şükreder misali, akşam eve geliyorum ne pişmişse o. Pişmediyse de, ışık hızıyla uyduruveriyorum kolaycacık bir şeyler. Ama öyle oturup amanın aman sofra kurmak dendi mi, zzzp tüyüyorum. Elimde değil. Demek ki neymiş?
Hayatta hiçbir şeyi vaktinden önce bilmek, yapmak iyi değilmiş. Öte yandan, bildiğim en önemli şeylerden biri de şu: Konu ne olursa olsun, insanın mutluluğunu geciktirmesi, en büyük günah imiş.
Bunu kim mi demiş?
Kim olacak...
Yonca
“demiş”
Kişisel mevsimsel tavsiyelerim
Sade müthiş
Yıllar sonra kadın çıktı geldi ve beni yine kendine bağladı. Sade’ nin son cd’si “Soldier of Love” diyorum, nasıl dilime takıldı anlatamam. Deliler gibi dinliyorum. Garip bir ses büyüsü var kadının. Tütünlü ses diye bir şey var mı bilmem; ama bana sanki o söylerken etrafı duman kaplıyor gibi geliyor. Dinginlik veriyor. Albümün adının anlamı da “Aşkın Askeri” ne güzel bir isim değil mi? Ha bu arada, Radyo Ben’de en sevdiğim parçası çalıyor şu anda.. Tıklayın dinleyin... dinleyerek okuyun yazının kalan kısmını bence...
Dinlemek için tıklayın
Kendinizi sokağa atın
Bizim kadar sokakta yaşama imkanı olup da ev bağımlısı insanlar yoktur. Yağmur yağınca çocuklarını eve tıkan tek tipler de biziz. Bırakın ıslansınlar yahu! Ne var ki? En kötü grip olurlar... Eee? Benim gördüğüm insanlar eksi 20 derecede de, artı 50 derecede de ne sporunu, ne gezmesini, ne de sokak hayatını aksatmıyor. Bu hava koşulları bir bizi bozuyor bilginize. Atın kendinizi sokağa, bahar geldi bahar! Evde oturup televizyon seyredeceğinize, sokakta oturup gelen geçeni seyredin, oksijen alın bence.
Yemek pişirin
Çok küçük yaşta yemek yapmaya başladım ve erkenden bıktım dedim ya.... Hah işte, yemek yapmaktan nefret ediyorum demekten de vazgeçtim. Hayatımda sevmediğim şeylere bir şans daha veriyorum. Bunu tek başıma yapamam tabi. Arkadaşlarımı kendime kurban ettim. Bundan böyle Cumartesi günleri geleneksel “Yonca Balık Günü” ilan edilmiştir. Milleti bize toplayıp uzun bir masa başında çoluk çocuk gürültü dedikodu ve saire yapmayı planlıyorum. Eğlence olsun da, razıyım her şeye.
Yemek demişken, www.yiyorumbuyuyorum.com web sitesine bir bakın. Hele çocukluysanız. Sakın kaçırmayın. Hastasıyım!
Totonuzu kaldırıverin!
İnsan bir konuda üşengeçse kesin üşendiği konu faydalıdır da ondan. Spor yapmaya üşeniyorsanız, hayatınızı kurtaracak ya ondan. Üşenmeyin kardeşim. Totonuzu bir zahmet kaldırın ve spor yapın. Yemeğe gidelim deyince, maşallah kimse üşenmiyor. Bundan sonra Adile Naşit’in saydığı çocuk isimleri gibi spor yapmayanların isim soyadlarını vererek deşifre edeceğim ve bunda gayet ciddiyim!
Yonca
“çok bilmiş”
Paylaş