Paylaş
Yaşgünü demek yerine doğum günü demeyi seviyorum.
“Yaş Günü” çok sayısal, çok maddesel bi şey gibi geliyor bana.
Oysa hayat rakamlarla yaşanmıyor.
“Şu kadar gün yaşadın bu kadar bilmem ne” veya “ne kadar ekmek o kadar köfte” gibi değil hayat.
“Yaşın bu, o zaman takdirin de şu” şeklinde de değil.
100 yıl yaşayıp hiç yaşayamayan ne çok insan var.
27 yıl yaşayıp 1000 yıl yaşamış gibi olan olduğu gibi.
Hissettiklerinle geçiyor hayat.
Ve dün Robin Williams’ın ölüm haberi geldi, beynimden vurdu beni.
Kuşkafesi’ndeki Peter Pan’ımdı o benim... Neverland’e uçtu gitti...
Belki de “Lost” Boys” olmak istedi...
Kararı verdi.
Kararı verdin mi, bitti.
***
Doğmak…
Doğduğun günü kutlamak, doğum günü demek benim için bambaşka anlamlar taşıyor.
Bir çelimle havaya dalıp nefes almaya başladığım gün bugün.
Annemle aramdaki göbek bağının kesilip birey olduğum gün bugün.
Bağımsızlığımı daha o an ilan ettiğim, özgürlüğümün şerefine avaz avaz içimden geldiğince kimsenin sesimi kısamadığı şekilde ağladığım an bugün.
Gözlerimi kırpıp açıp pür dikkat merakla, hem de ne masum ve aç bir merakla, sağa sola ilk bakındığım gün bugün.
Hayatta kalmak için en sevdiğimin tenine sütüne ölümüne yapışmayı içgüdüsel bildiğim, kendimi ertelemeyi hiç bilmediğim gün bugün.
Doğduğum gün, bugün.
Bana: “Hayat bir kadın için her zaman çok uzun. İstediklerini yapacak yeterince zamanın olacak, kendini kasma ve erteleme” demişti çok sevdiğim bir büyüğüm…
Çok saçma gelmişti o zaman.
İnsan çoluk çocuğa karışınca hele hayatı yavaşlar, mola alır, durur, ertelenir filan diye düşünüyordum.
Oysa 2 çocuğum olduktan sonra ne çok şey yapar oldum...
Büyüdükçe hayallerimin peşinden daha büyük adımlarla koşar oldum.
Zamanın arkasında kalmak veya peşinden koşmak yerine, zamanla eşzamanlı akar oldum.
2 sene önce lisanslı atlet oldum. Olacak şey değildi benim için... Oldu.
Daha dün, doğum günüme 1 gün kala yani, hayatımda ilk defa yelken dersine de başladım...
Öğretmenim 15 yaşında, adı Ege, Ege gibi masmavi gözlü bir fırlama.
Şu an dirseklerimdeki morluklar, dizimdeki devasa şişliklerin acısıyla gülümsüyorum ekran karşısında.
Bana ilk dersten yelkenlimi devirmeyi kaldırmayı öğretti. “Geberdim tükendim bittim” desem de dinletemedim.
15 yaşında bi insan beni niye dinlesin ki?
İyi ki dinlemedi.
“Devrilen yelkenliyi kaldıramayan yelkenci mi olur?” dedi, bi daha devirdi...
Denizin ortasında bana hayat dersi verdi.
İnsan 15 yaşında bildiğini okuyor. İçinden gelen sesi kimse susturamıyor.
Hayat, her zaman kalbinin sesini dinlemeni istiyor aslında...
Tramola-kavança-tramola ata ata bedenimde ağrı sızı morarıkla giriyorum yeni yaşıma.
Saçım başım yüzüm gözüm tuz deniz yanık morarık içinde...
Mavi ve yeşil içinde büyümeyi seçtim ben doğduğum günden uzaklaştıkça...
Ormanlar, denizler... ne kadar doğa sporu varsa çekiyor beni içine içine...
***
Ezelden beri aceleci, yerinde duramayan kafasına koyduğu şeyi hemen anında yaşamak, yapmak, görmek isteyen biriyim.
Dün denizin ortasında rüzgarla boğuşurken kendime yaşarken görmeyi istediğim bir şeyi daha armağan etmek istedim.
Bu cümleyi utanmadan yazmak isterdim ama aslında şu an kulaklarım ve saçlarımın dipleri yanıyor, “yüzsüze bak!” derseniz diye çekiniyorum, ama işte büyümek insanı utanmaz bir arsız da yapıyor.
Ne derseniz deyin, beni sevin sevmeyin, hiç fark etmez ne istediğimi söyleyeceğim.
Ben bir ORMAN istiyorum...
Evet ORMAN!
Araştırdım, hiç de imkansız ve zor değilmiş...
TEMA’yla konuştum.
TEMA Vakfı’nın aşağıdaki hesap numarasına yapacağınız her 5 TL bağış İzmir Urla Kadıovacık’ta bir fidan olacak.”
Bugün, yani 13 Ağustos’tan itibaren 13 Eylül’e kadar gelen bağışlar 2.000 fidana ulaştığında hatıra ormanıM olmuş olacak.
O zaman TEMA Vakfı’yla bir protokol imzalayacağım.
Böylece ormanım hukuken de belgelenmiş olacak, o belgeyi de sizinle paylaşmayı hayal ediyorum.
Hatta başarabilirsem, orada buluşup yürüyüş yapmak filan da isterim...
Olur da... Görün bak.. olur.
2.000 fidana ulaşmazsam da, ne kadar fidan bağışlanmışsa o kadar fidan yine de dikilecek ve ne olursa olsun doğa kazanacak.
Şu hayatta, yaşarken dikili ağaçlarımızın olduğunu görmekten daha mucizevi bir şey olabilir mi sizce!
Hesap no:
TEMA
İş Bankası -Levent Şubesi (Şube kodu: 1035)
IBAN: TR74 0006 4000 0011 0351 3018 31
Bir fidan 5TL
Yani...
Hayata geldiysek vardır bir güzel nedeni…
Eninde sonunda gideceğimiz yer de belli…
E ne diye bekleyecekmişim ki…
Yaşayalım o zaman hemen
“Bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine”.
İyi ki doğdum bence.
Kusurlarım, hatalarım için özür dilerim...
Ve hayat,
Sana her aldığım nefeste, aldığım ve alacak olduğum her nefes için...
Teşekkür ederim.
Yonca
“orman çocuğu”
Hatıra ormanı hakkında biraz bilgi:
TEMA, ağaçlandırma çalışmalarını Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın ağaçlandırmaya açtığı sahalarda Bakanlıkla işbirliği halinde yürütüyor. Fidan dikimi sadece belli mevsimlerde yapılabildiği için İzmir Urla Kadıovacık’ta dikimler sonbaharda başlayacak. Bu bölgeye uygun olarak genellikle kızılçam ve karaçam olmak üzere, mavi servi ,kara servi, halep çamı, geniş yapraklı türler (harnup, yalancı akasya ve az sayıda da badem ve ceviz) dikilecek. Fidan birim bedeli 5 TL. Fidan bağış sayısı en az 2.000 fidan olduğunda hatıra ormanı tabela dikimi yapılabiliyor. Hatıra ormanı çalışmalarında protokollerle ilerleniyor.
Paylaş