Paylaş
Her gün bir sürü çocuk SP ile dünyaya geliyor ya da SP’li oluyor. ?Türkiye’de bu çocuklar için bir dolu rehabilitasyon merkezi vardı ama, Milli Eğitime bağlı olarak özel eğitim kılavuzu dahilinde eğitim alabilecekleri bir okul yoktu. Ama el çırparak haberini veriyorum şimdi size, artık öyle bir okul var ve Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı tarafından dünyanın SP’liler için düzenlenmiş en iyi okulları incelenerek kuruldu. Okuldaki tüm işleyiş çocukların diploma alabilmesini sağlayacak şekilde. Eylül 2011’de de açılacak İlköğretim Okulu ile eğitim-öğretim hayatına başlayacak.
Bilgi için www.tscv.org.tr web sitesine mutlaka bir uğrayın, varsa ilgileneceğini düşündüğünüz birileri, bu haberi lütfen paylaşın.Vakfın bir de “Sahiplenme” projesi var. Yeni açılacak okullarda eğitim görmek isteyen ve imkanı olmayan çocukların masraflarını üstlenmeyi kapsayan bir proje bu. Eğer SP’li çocuklara destek olmak isterseniz Destek yazıp 8728’e mesaj gönderin. 5 TL karşılığında bu çocukların hayatında bir fark yaratın! 5TL’ye dünyanın farkını yaratabilirsiniz hem de.
Yonca
“farkokolik”
Bu Çarşamba saat 23:00 Kanal D
Bildiğiniz üzere ben gönlümü adımlarımı koşularımı Türkiye Eğitim Gönüllüleri’ne verdim. TEGV’in en önemli kaynak yaratma faaliyeti olan bağış kampanyası bu Çarşamba 22 Haziran günü yani, saat 23:00'te Kanal D'de yine canlı olarak yayınlanacak. Nilüfer, Mert Fırat, Deniz Çakır, Feridun Düzağaç, Redd, Emre Karayel, Esra Dermancıoğlu da canlı yayında destek vermek için hazır olacaklar. TEGV'de bir çocuğun bir yıllık eğitim desteğinin maliyeti 60 TL. Bir çocuğun eğitimine destek olmak isterseniz 3353'e 6 SMS göndermeniz yeterli. Daha fazla destek olmak için www.tegv.org tıklayın bakın lütfen. Ya da detaylı bilgi için 0216 290 70 80 numaralı telefondan arayın onları. Eğitimlerine katkıda bulunduğunuz çocuklar adına ben de teşekkür ediyorum sizlere. Bir çocuk değişir, Türkiye değişir. Ben bu cümleyi ölene kadar söyleyeceğim. Gurur ve azimle.
Yonca
“koca çocuk”
Laf atma bana!
Adım Adım Oluşumu üyesiyim malum. Biz sadece koşmuyoruz. Yürüyoruz. Yüzüyoruz. Dağa tırmanıyoruz. Ultramaratonlarda, Ironmanlerde dayanıklılığımızı test ediyoruz. Kendimizle yarışıyoruz. Madalya için değil, bağış toplamak, destekçisi olduğumuz STKlara kaynak yaratmak için yapıyoruz bunları. Bisiklete de biniyoruz. Evet İstanbul’un göbeğinde o deli saçması trafiğin içinde bisiklete de biniyoruz. Bazı sorunları aşmış olsak da, insanımızın kafasının içinden acayip ilkel davranış biçimlerini çıkarıp yerine medeni davranış biçimlerini yerleştiremediğimiz sürece işimiz çok zor. İnsanımızın, nedendir bilinmez, spor yapan insana karşı bir alerjisi var. Ya kendisi yapamadığı için yapandan acısını çıkarası var, ya da kısaca sapık da ondan. Koşana laf atar, el atmaya kalkar, korna çalar, üzerine sürer, ezesi filan gelir. Ha ama eğer bisiklete şortla binersen, korna çalmaz ama yanından birinci viteste pişmiş kelle gibi sırıta sırıta ve salya akıta saça geçer. Kadın sürücüler de başka bir utanç kaynağıdır bazen. Altındaki cipiyle bisikletli arkadaşıma şöyle bir cümleyi utanmadan sarfedebileni var: “Benim altımdaki bisiklet değil, seni mi bekleyeceğim!”.
Bakın arkadaşlar, bu şehirde ve Türkiye’nin her şirin beldesi de dahil olmak üzere her metrekaresinde bisiklete bineceğiz. Yürüyeceğiz. Koşacağız. Su olan her yerinde yüzeceğiz. Her dağına tırmanacağız. Yollar yürümekle aşınmıyor evet. Biz bizzat kanıtlıyoruz bunu. SPOR YAPMA ÖZGÜRLÜĞÜMÜZE dokunmayın. Sorun olacağınıza çözümün veya desteğin bir parçası olun yeter! Yoksa bu köşede spor yapanı taciz edeni ciddi ciddi araba plakası ve fotosuyla teşhir edeceğim. Ciddiyim.
Ha daha daha olmadı dünyada yapıldığı şekliyle “critical mass” olarak yani “ciddi çoğunluk” olarak ne kadar bisikletli varsa hep beraber aynı gün aynı saatte yollara döküleceğiz. Tıpkı 1992’de San Fransisko’da yaptıkları gibi. Yollarda olma hakkımızı dibine kadar sahipleneceğiz.
Yonca
“Sporcunun Avukatı”
Paylaş