Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Hüzünlü bayram

Bu bayram kalakaldık olduğumuz yerde. Herkes bayramdan kaçarken, biz gurbet ellerde yaşadığımız için belki de, dört gözle bayram gelsin diye bekliyoruz.

Haberin Devamı

Çünkü normalde ya ailemiz bize gelir, ya biz koşarak onlara gideriz.
Ama bu sefer olmadı, yapamadık. Bir sürü aksilik oldu. Dubai’de yaşamanın bir artısı ülkemize çok yakın olmamız ve bayram seyranın Türkiye ile aynı zamanlara denk gelmesi.
Böylece hem okullar hem de iş aynı anda tatil oluyor, bize de ha deyince ailemize kavuşma şansı doğuyor.
Hele de insan bizim gibi çocuklu gurbetçiyse, çocuklarına bayram ortamını yaşatmak için deli oluyor işte.
İnsan ülkesinden uzak kalınca, her şeyin anlamı çok daha derin oluyor. Gelin görün ki memlekete ulaşmak kolay olup da ulaşamamak da insana fena koyuyor.
Bu sefer bana da çok koydu açıkçası. Garip bir duygusallık çöktü üzerime. Gerçi ne yalan söyleyeyim, Kurban Bayramı benim sevdiğim bir bayram değil. Şeker Bayramı’nı güle oynaya kutlarken, Kurban dendi mi yok olmak istiyorum.
Kurban kesiminin bizde bu kadar tartışılması, beni de etkiliyor.
Mesela Dubai’de 10 yıldır bir kere bile kurbanlık koyunların sokaklarda, ortalıklarda kesildiğine şahit olmadım. Üstelik oturduğumuz yerin çevresinde buranın büyük yerli ailelerinin evleri de var. Gerçi Dubai ne kadar doğru bir örnek emin değilim. Belki bunun nedeni buradaki “mahremiyet” anlayışındandır. Yerli halkın arasına çok karışma şansımız yok.
Onlar yüksek duvarlar arkasında kendi hayatlarını yaşıyorlar, biz “yabancılar” kendi hayatımızı yaşıyoruz.
Ama yine de bunca yıl, Kurban Bayramı süresince, bir kere bile kan görmemiş olmak beni düşündürüyor. Nedir bizdeki bu feci manzara?
Kurban Bayramı yaklaşmaya başladığı an içimi ürperti alıyor. Oysa mesela bizde Migros gördüğüm kadarıyla bu işe bir çekidüzen getirmiş. Nispeten daha derli toplu bir şekilde, insanların gözüne vahşeti sokmadan yapıyorlar bu işi. Ama sonuçta hayvancıkların can çekişe çekişe kesiliyor olması gerçeği değişmiyor işte!
Üstelik Ayşe Arman’ın yaptığı röportajla dinimize aykırı olmayan acısız kesim yöntemleri olduğunu da öğrenip hâlâ daha acı çektirmeye devam etmek daha da korkunç değil mi?
Ne yazmaya başladım konu nereye geldi ama, bunlar da bu bayramın bana hissettirdiklerine dahil nasıl olsa...
¡¡¡
Oysa ben “Annemi çok özledim!” yazacaktım buraya. Ankara’yı da özledim. Burnumda tütüyor evimin, annemin kokusu.
Evin mutfak balkonundan baktım mı, uzun ince bir yol görürüm çam ağaçlarının arasında. Zaten bizim eve her gelen, o manzaraya uzunca süre baka kalır.
Kâh gülünür, kâh ağlanır o minicik mutfakta. Koca salon boş durur, kimse mutfaktan ve mutfak balkonundan çıkmak istemez asla.
İnsan, annesinin evine kaç yaşında giderse gitsin çocuk oluyor ya, canım çekti işte o hissi şu anda. Koca kadın olmuş olabilirim, iki çocuk annesi de olabilirim; ama ben de annemin çocuğuyum hâlâ!
Başımı annemin dizine koyup kendimi yuvacıkta hissetmek istiyorum. Sorumluluklarımdan uzak, kafamı dinlemek istiyorum.
Biliyorum imkansız şu anda. Hayalini kurmak bile iyi geliyor ama. Galiba bayram havası yaptı bunu bana...
Yonca “defigam”

Mutlu haberler

Haberin Devamı

Tatlı kızım okulunda “Spor Kaptanı” seçildi. Aday olarak seçim için hazırladığı konuşmasında, öğretmen ve öğrencilerin önünde “Biz ailecek sporcuyuz!” demiş. Nasıl gururlandım anlatamam.
Oğlumuz da Dubai’de üç Türk koç tarafından çalıştırılan, IFA Futbol Ligi’nde her cumartesi canla başla maç yapan İstanbulls 9 yaş altı takımında oynamaya başladı. Takımın en küçüklerinden biri hem de! Cumartesi günlerimiz inanılmaz bir maç keyfiyle doldu.
Anne babalar olarak sanırım çocuklardan çok daha vahim durumdayız. Onlar sahaya çıkınca kalpten gideceğimizden endişe ediyorum.
Takım sporu, bir çocuk için inanılmaz bir hayat dersi. Kazanmayı, kaybetmeyi, düşmeyi, kalkmayı ve sonunda el sıkışmayı öğretiyor.
Bütün bunları görüp yaşayabiliyor olmaksa, benim ömrümü uzatıyor.
Yonca “gururlu”

Yazarın Tüm Yazıları