Paylaş
Beyzbol maçı öncesi milli marşı okurken hıçkırık tutuyor. Hıçkıra hıçkıra devam ediyor marşı okumaya. Hiçbir şey olmamış gibi.
Çocuk...
Ne güzel bir çocuk.
Ne kadar zor bir şeyi nasıl da rahat yapıyor aslında. Hıçkırığa aldırmadan devam ediyor işte, ne var ki.
Büyükler, sporcular pek tabi olayı fark ediyor. Kimi gülmemek için kendini zor tutuyor, kimi de gülüyor çocuğa hiç çaktırmadan.
Marş bitiyor.
Herkes alkışlıyor.
Spiker nasıl güzel şeyler söylüyor o sırada çocuk hakkında; “cesur Ethan, harika söyledi marşı” şeklinde...
Çocuk Ethan, güle oynaya sporcuların yanına gidip onlara “çak” yapıyor o sırada...
Bu kadar.
Aşağıda linki var izleyebilirsiniz.
http://webtv.hurriyet.com.tr/haber/milli-mars-okurken-hickirik-krizine-girdi_122899
Gözlerimden yaşlar gelerek izledim.
Yok gülmekten değil.
Çok garip duygulardan.
Özenme, sevgi, hasret ve hüzün karışımı duygulardan.
Benzer bir olay karşısında bizlerin vereceği tepkiyi düşündüm ister istemez.
Kıyamet kopardı korkarım.
Yoksa son zamanlarda olan o korkunç “yuhlama” ile mi gönderilirdi yavrucak sahadan?
Neler olurdu acaba?
Bunları düşünmek bile üzüyor beni. Yani benzer bir şeye tepki duyabileceğimizi düşünmek üzüyor beni.
Bir çocuğun binlerce insan önünde milli marşı, hıçkırık tutsa da, söylemeye cesaretle devam etmesini sevgiyle, alkışla karşılar mıydık refleks olarak acaba?
Çok özendim.
Böylesi bir sevgiyle kucaklamaya hasret duydum, hüzünlendim.
Aslında aklıma her geldiğinde unutmak istediğim bir anım var benzer bir durumla ilgili.
Bir küçüğümüz dili tam dönemese de İstiklal Marşımızı söyleyecekti 23 Nisan’da. Sanırım 3-4 yaşlarındaydı. O küçük yaşında ezbere söyleyebiliyordu...
Bence müthiş bir fikirdi, çok da sıcacık ve şeker...
Salondaki “büyükler” bu durumu nasıl karşılar endişesiyle, daha doğrusu acaba birileri çocuğa veya ailesine kızıp ayıp eder veya bunu milli marşa saygısızlık olarak algılar mı diye, sonuçta çocuğa söyletilememişti marşımız.
Yazarken yine içim burkuldu.
Ne inanılmaz bir endişe bu düşünsenize... bir çocuğu cesaretinden dolayı yargılayabilme, KIRABİLME potansiyelimiz var.
Çocuk olduğu için hatasıyla eksiğiyle de olsa gösterdiği çabadan dolayı gülümseyerek severek alkışlayamayabiliriz.
Ve ne çok çocuk kalbi kırıyoruz her gün her saniye her dakika bir düşünsenize...
Bizim bu yaralarımız nasıl sarılacak, nasıl nasıl nasıl?
Ethan’ı en az 10 kere izledim dünden beri.
Hıçkırmasını...
İnsanların tavırlarını...
İnsanların alkışlarını, spikerin cümlelerini böyle kalbime filan kazımak istedim.
En büyük puntolarla manşetlere taşımak geldi içimden o haberi.
Nefret, öfke, kin, ölüm haberlerini “bas bas bas” yapmaktan sevgiyi, sevmeyi anlatmayı unuttuk gitti.
Sevgi böyle bir şey Ahali...
Çocukça...
Hıçkıra hıçkıra,
Hatırlatmak istedim.
Yonca
“marş marş”
Paylaş