Çocuklarımdan özür diledim

Derin bir üzüntüm var. Yazı yazmak müthiş zor geliyor şu an.

Haberin Devamı

Neyi nasıl ifade edeceğimi, içimden geçenlerin hangi birini yazacağımı bilmiyorum.
Allak bullak oldum. Korktum. Endişem hâlâ var.
Kendimi bir an vatansız kalmış gibi hissettim... Korkunç bir boşluk ve boşluğa düşüş hissi.
Umudumu yitirmek gibi bir fikrim yok.
Bildiğim bir şey varsa, o da bu ülke yaralarını her daim hızlı sarabilmiş bir ülke.
Her karanlığın ardından mutlaka pırıl pırıl güneş doğan bir ülke.
Ve dahası, beraber çalıştığım STK’lar sayesinde tanıdığım çocuklar, gençler o hayalini kurduğumuz özgürlük, adalet, demokrasi ve barış değerlerine sahipler ve bizlerden fersah fersah ilerideler hem de.
Düşünceli, temkinli, tedirgin ve çok ama çok üzgünüm yaşananlardan dolayı.
En kötü günde bile darbeye inanmadım, beklemedim, istemedim.
İnsanların seçimleri, tercihleri, görüşleri benim asla içime sinmeyen, kabul etmediğim, hatta karşıtı olduğum yönde de olsa; özgürlüğün veya çözümün darbeyle, savaşla, ölümle, linçle, katliamla olacağına dair bir düşüncem, beklentim, isteğim asla olmadı.
Hayatta her şeyin demokratik yollarla çözümlenmesine olan inancım hep tamdı hâlâ tam.
Evlatlarıma herhangi bir şey anlatırken onların haklarını, düşüncelerini hep aynı inandığım değerler doğrultusunda dinledim, değerlendirdim.
Hiçbir zaman ölümden, öldürmekten, öfkeden, kinden, nefretten, savaştan ve herhangi bir tarafın kişinin faşist duygularından yana olmadım.
15 Temmuz gecesinin sabahında çocuklarımın kaygı dolu sorularına cevap verirken boğazıma düğümlenen çok şey vardı.
Anlatmaya çalıştığım şeylerden utandım, kahroldum canım ülkemin haline ve çocuk kalpleriyle bunlara tanıklık etmelerine...
Belirsizliklere, bilinmeyenlere, gelinen hale, yaşanan görüntülere bakıp gördüklerinden kalacak izleri düşündüm.
Kendi adıma emin olduğum şey, evlatlarımın bu ve benzeri şeylerin asla yaşanmaması için çalışan insanlar olarak büyüyecekleri.
Bunun için çok şükür.
Endişelerini, olan biteni anlamaya çalışmalarını, sorgulamalarını ve hassasiyetlerini gözlemlemek beni çok etkiledi.
Yurtdışından arayan arkadaşlarının sorularına hem ülkemizi daha da kötü duruma düşürmeden, serinkanlı anlatma çabaları gözlerimi doldurdu.
Kendi çocuklarımdan yola çıkarak bunca zamandır tanıdığım bütün çocukları ve gençleri düşündüm.
Çocuklarımdan ülkemde olanlar adına özür diledim.
Bir büyük olarak içimden geçen bu...
Tüm çocuklarımızdan özür dilerim.
Ne darbe, ne şiddete şiddetle karşılık verme, ne silah, ne top tüfek ne de bunca travma yaşamalarını ve görmelerini istedim.
Kendi çocukluğumdan bana kalan darbe ve darbe yönetmek için sokağa dökülen insan sahnelerinin, bunca şiddetin, bunca üzüntünün ve endişenin şu geldiğimiz 2016 yılında, hâlâ, onların da gözünde gönlünde kalmasını, yer etmesini istemezdim.
Sevgi, barış, adalet, dürüstlük, saygı ve özgürlük ilkelerini benimseyerek yaşamaya ve yaşatmaya çalışan bir birey, bir vatandaş, bir anne, kadın ve insan olarak özür diledim çocuklarımdan.
Her türlü insani kirlilik adına özür diledim.
Bütün bu olanların gerçekle tüm çıplaklığıyla yüzleşme etkisi yaptığına inanıyorum.
Toplumca olması istenen değişimlerin, sadece demokratik yollarla olması için, bundan sonrasında daha bilinçli bir çaba diliyorum.
Barış ve demokrasi için benim de çok daha fazla çalışmam gerektiğini düşünüyorum.
Sağlam, aklıselim, azimli, duyarlı kalmam gerektiğini biliyorum.
Komşumuzun torunu 18 aylık olmuş daha yeni.
16 Temmuz sabahı onun o gülen gözlerine bakarken içimden ağlamak gelince, kendimi sarstım.
O canım çocuğun benim ağlamama, ümitsizliğime değil; sağduyuma, sevgime, barış için çabama, özgürlük ve adalet için sağlam olmama ihtiyacı var.
Bütün bunlar içimizde ve evimizde fırtınalar koparırken 12 yaşında oğlum Aslan Cem iki kelime ile özetledi gördüğünü.
“Anne, diplomasi yok...” dedi.
Kalakaldım.
Kullandığı kelimenin anlamını ne kadar bildiğinden emin olmadığım için sordum.
Cevabı gayet netti: “Barışçıl yolla tartışarak çözüm üretmek” dedi.
Yonca “çocuk dili”

Yazarın Tüm Yazıları