Paylaş
Ama ne gelmek kardeşim!
Bu hafta sonu sinirlerim çok gerildi.
Çoook!
Bunca yıllık iş hayatım boyunca hiç yapmadığım bir hata yaptım işimde! Öyle böyle değil hem de. Düzeltene kadar göbeğim çatladı. (Yonca kızım, doğum çatlaklarına bir yenisini ekleee!)
Sonra da arabamı duvara çarptım. Hem çarpmak da ne kelime...
Duvarı yerle bir ettim!
“Cana geleceğine mala gelsin!” züürt tesellisi ile kafayı takmamaya çalıştım.
Bitmek üzere olan benzinimi alıp iki gündür delice “şeftaliii” diye sayıklayan oğluma şeftali, “mandalinaaa” diye sayıklayan kızıma da çekirdeksiz mandalina almak için süpermarketimize bir hışım daldım.
“Süpermarket Sendromu” diye bir şey var.
İçeri girdin mi, alman gereken iki şeyi bırak, nedense dünyanın tüm eksikleri aklına geliyor ve hiç yoktan bir sürü “sonra da alınabilir” şeyi alıyorsun.
Alma kardeşim alma! Zorlayan mı var? Akıllı ol. İhtiyacın neyse onu al çık di mi?
Yoook. Ben yine 10 yıllık erzak aldım, arabaya doldurdum. Babamdan bana geçme genetik bir kusur bu bence!
Kasaya yaklaştım. Koca arabayı boşalttım. “Ciiik ciiik” okuttular ne aldıysam tek tek, cüzdanı çantadan çıkardım...
O da ne? İçi boş!
Tek kuruş param yok.
Hemen kartlara atladım.
O da ne, yine?
Yanımda sadece tek kart var ve o da zaten ağzına kadar dolu olan kart. Sanki öbürleri boş mu? Yooo değil, ama hani ucundan acık bişeyler çıkar...
Dı! Elde olan tek nakiti de benzine vermiştim az önce.
E ben bittim!
Yalvar yakar, Allah’tan müdavim müşterileriyim, kimliğimi rehin bırakıp ki bu hayatımda bir ilk, bunu da yapmak varmış, bir dolu kağıda imza atıp zaten sadece almış olmam gereken şeftalileri, mandalinaları kapıp diğer kartla ertesi sabah saat sıfır dokuz sıfır sıfır’a kadar gelip ödeyeceğime dair söz verip yüzüm kıpkırmızı marketten çıktım.
Ruhsal anlamda o an perişanım. Eve derin nefesler alarak gelip şeftali-mandalina soyup çocuklarıma meyve salatası yaptım. Onları seyre daldım. Azıcık rahatladım.
“Azıcık” dedim bakın.
Bu arada, arabada çalan Chloe Hanslip cd’sini kızıma vermeyi unuttuğum için, bir heyecan arabaya fırladım, kontağı açtım, cd’yi çıkardım, kapıyı kapayıp eve döndüm. Cd’yi kızıma verdim.
Gece yattık, sabah kalktık.
Çocukların kursu var, markete borcum var, yetiştirilecek yazı var, hatası düzeltilecek rapor var, çok acelem var, çoook!
Arabayı çalıştırmayı deniyorum nafile! Yavaş yavaş ağlamaklı olmak üzereyim.
O da ne! Kontağı kapamadığım için akü bitmiş mi!
Bitmişşş!Aptalsın Yonca sen, aptal! Deli gibi taksi aradım. Bulamadım. Zaten param yok ki!
Otobüsle gitsek gecikeceğiz. Zaten geciktik! Deliler gibiyim. “Gibi”yi atın, deliyim!
Sinirden havalara uçan tekme atmak istiyorum; ama örnek anne modundayız ya, sadece “Aksiliğe bak!” gibi nazik ünlem cümlesi kurarak yetinmeye çalışıyorum. Şu çocukları yerine ulaştırıp parayı ödeyeyim hele, siz nezaketimi o zaman görün!
Arkadaşımı arıyorum, “Yetiş noolur çok fenayım!” diyorum. Bi koşu geliyor. Allah razı olsun, “Ben çocukları hallederim!” sen markete koş diyor.
Külüstür bir bisikletim var pas içinde, ona atlayıp markete gidiyorum, kan ter içinde. Paramı ödeyip eve dönüyorum.
Yaşgünleri var gidilmesi gereken, yetiştirilecek yazım var, aküsü bitik ve ne yapsak doldurulamayan bir araba var, durmaya direnen bir zaman var, panik atak nedir anlamaya başlamış bir de Yoncamız vaaar.
Var Allah’ım var. Çok şükür, bizde yok yok! Kendimi paraladım, her şeyi bir şekilde ayarladım.
Ben bir kadınım. Yaparım.
Kursa gidildi, para ödendi, akü söküldü, tamire gitti, sessizce bol küfür edildi, gözler doldu/boşaldı, yazı yazıldı, rapor bitirildi, hepsi gönderildi, yaşgünlerine gidildi gelindi, ödevler halledildi, akü geldi, arabaya takıldı, araba hayata geri getirildi...
Ve... Ve... Ve... O da neee???
Yonca bir anda dank dank dank fark etti kiii...
Eşi seyahatte olduğu için, onun arabası evin önünde, sakin ve sükunetle, sabahtan beri işe yaramayı beklemekteydi.
Ve Yonca koca gün bunu hiiiç akıl edememişti.
Yonca kızımız sinir krizi bile geçiremedi.
Sakindi. Yonca mutfağa gidip bir bardak soğuk suyu “Hüüüp!” diye afiyetle içti.
İçi “Cozzz!” etti!
Yonca
“kısadevre”
Paylaş