Babamı çok özlüyorum çoook!

14 yıl oluyor...

Haberin Devamı

Ve ben 14 yıldır hala, babamı çok özlüyorum...

 

Oysa sanki babam daha dün gitmiş gibi.

 

Hatta bazen, sanki arada bir tepemde dikiliyormuş gibi...

 

Kafamı kaldırsam, o maviş gözleriyle bana bakıp “Güzel Kızım...” diyecek, sakız çiğnememe karışacak, mini eteğimin boyuna gönül koyacak gibi...

 

Sanki gözgöze gelsem,

 

Yine,

 

Benden sade bir Türk kahvesi isteyecekmiş gibi...

 

Haberin Devamı

Ben de yine sinir olacağım tabi!

 

Annem yine araya girip hem bana hem ona kaş-göz yapacak...mış gibi... sanki...

 

Sanki bazen, hala, herşey eskisi gibi...

 

Oysa hiç de öyle değil.

 

Al işte yine çok zor yutkunuyorum, boğazım acıyor, gözlerim doluyor, avuçlarım terliyor, yine canım koşarak kaçmak istiyor!

 

Aslında bu konuyu yazmak istemiyorum. Artık yazmak istemiyorum...

 

Ama içime de atamıyorum, elimi tutamıyorum.

 

Babamı anlatmak istiyorum. İçim taşıyor...

 

Mazur görün beni bu hafta...

 

Sırf bu hafta... Haftaya yokum nasıl olsa...

 

...

 

Sanırım insan bir sevdiğini kaybedince, hele de bu kişi ana babasından biriyse, böyle oluyor... karışık.

 

Haberin Devamı

Bu öyle bir acı ki, insan yıllar sonra bile aynı şekilde hüzünlenip isyan edebiliyor.

 

İnsan zamanla acısıyla yaşamaya alışıyor da... yokluğa hiç alışamıyor.

 

Şu anda iyi ki beni görmüyorsunuz.

 

Çünkü insan,

 

Bazen,

 

Yalnız olmayı tercih ediyor.

 

Kalabalık ortasında yalnız olmayı... birilerinin orada olduğunu bilip umursamaz davranmayı...

 

Doya doya üzülmenin, hüzünlenmenin tadına varmak, rahatlamak, kimseye açıklamada bulunmak zorunda olmadan, teselli dersleri dinlemeden de dağılmak istiyor insan.

 

İşte öyle bir şey benim bugünkü durumum.

 

Dünkü durumum da buydu.

 

Sizler de öyle şeyler paylaştınız ki benimle dün, öyle e-postalar aldım ki dün... ne desem bilmiyorum! Sanki hep beraber ağladık, dağıldık, rahatladık, ders verdik, ders aldık gibi oldu işte...

Haberin Devamı

 

Çok teşekkür ederim hepinize.

 

...

 

Yıllar geçtikçe şunu anladım: bir insan öldükten sonra, o kişi hakkında hep iyi şeyleri hatırlıyorsun. Ne bileyim mesela; tatsızlıkları, yaşanan sorunları, kavgaları unutmuş gibi oluyorsun, hiç öyle şeyler yaşanmamış gibi toz pembe bir geçmiş hatırlıyorsun. Belki de tatsız anıları silmek istediğin için farkında olmadan siliyorsun.

 

Birisi gidiyor ve sen hep güzel anılarla başbaşa kaldığın için, yokluğuna daha da çok yanıyorsun.

 

Oysa benim babamla inanılmaz fırtınalı bir ilişkim vardı.

 

Kimin yoktur ki!

 

İki sarı inat, hep inatlaştık.

 

Hep birbirimizi haksız çıkartmak için uğraştık...

 

Hata yaptık.

 

Çok büyük hata!

Haberin Devamı

 

İnatlaşmak yerine sarılsaydık birbirimize,

 

Sinirlenmek yerine gülüp geçseydik halimize,

 

Küsmek yerine keşke el sıkışsaydık, hiç zaman kaybetmeden hem de...

 

Bilemezdik ki işte...

 

Hayat her insana “bir” zaman biçiyor.

 

Sen ancak başına o gün geldiğinde, zamanın “o kadarcıkmış” olduğunu anladığında,

 

Hep çok geç oluyor...

 

Hayat acımasız değil,

 

Bizler kıymet bilemiyoruz işte.

 

Yonca

“içdökme”

 

Hüzünlü dip not: Bu yazıyı bitirdiğim sırada, Serhan Şeşen’ in acı haberini okudum. Başkasının yaptığı hata yüzünden evlat acısı yaşamak... bilmiyorum bundan daha acısı var mı! Ailesine, tüm sevdiklerine yürekten sabır diliyorum...

Yazarın Tüm Yazıları