Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Masal olup göğe kaydı

Köpeğimiz Ginger Bey, kuşlarımız Mavi ve Beyaz varken, kedimiz de olsun istemiştik. Aslan Cem de, Destina da hep kedi istediler.

Haberin Devamı

Evlat edinelim diye gittik barınağa.
İçerisi yavru kedi ve çocuk doluydu. Herkes sürekli yavru kediciklere bakıyordu.
Aslan Cem kimsenin gitmediği kutunun oraya gitti. İçinde irice, upuzun tüyleri olan, bembeyaz ama kar beyaz, süt beyaz bir kedi. Gözleri yemyeşil. Işık gibi bir yeşil.
Nehir gibi, su gibi, ırmak gibi, zeytin gibi bir yeşil...
Neden kimse ona bakmıyor diye sorduk.
“Herkes yavru kedi istiyor. Luna 1 yaşında. Ailesi ülke dışına çıkarmak pahalı diye terk etmiş. Daha önceki evinde köpeklerle yaşıyormuş, sokağa da çıkıyormuş. Ama kimse büyümüş kedi evlat edinmek istemediğinden Luna aylardır bekliyor” deyince adam, Aslan Cem “Anne biz alalım” dedi.
Kucakladık geldik.
Çocuklar adını Alaska Coconut Tokbaş koydular...
ACT.
Geldiği gün her şeyimize, ama her şeyimize uyum sağladı.
Tek bir konuda ne sorun yaşadık, ne zorlandık ne de ne bileyim işte of Coco dedik.
Dedirtmedi.
Eve, bahçeye, mahalleye, sitemize alıştı. Gözü hep dışarıdaydı.
O kadar güvenli bir sitedeyiz ki! Sınırları belli. Koca site. Dahası bütün site kedi köpek dolu, insanlar hayvan dostu.
Özgür bıraktık Madam Coco’yu.
Ağaçlara tırmandı, kuş kovaladı, fare yakaladı.
Hepimizi hep kapıda karşıladı. Kapımız hep açık.
İstedi mi eve gelir, her akşam üstü. Doğru Aslan Cem’in odasına.
Gece de boynuna ya da başına kurulur mırıl mırıl uyur.
Onunla tek uğraşan Ginger Bey’di.
Saatlerce gelmesini bekler, geldi mi, hav hav da hav hav kırk saat havlayabilirdi.
Madam Coco hiç tınmaz. Tek pati atar sustururdu Ginger Bey’i.
Bana hayatta gereksiz şeylere takmadan devam etmeyi öğretti.
Tam bir hararetli
kadın-erkek ilişkisiydi,
kedi-köpek ilişkileri.
Aşk, nefret ne istersen vardı. Onların ilişkisi, hayatımızdaki en dürüst şeydi.
Gece Destina’nın yatağında gördüm, göz göze geldik.
Allah’ım dedim, dünyada gördüğüm en özel, en asil, en bilge kedisin Madam Coco.
Sabah yine aynı saatte, hep yaptığımız gibi, kapı açılınca çıktı.
Ben biraz kanepeye uzandım tam...
Noemi’nin koşarak gelmesi... “Coco... Coco...” diye sesinin titremesi...
Don paça kendimi dışarı atmam... Ahhh ahhh ahhh.
Orada yatıyor Madam Coco.
Hep uzandığı, gerinerek güneşlendiği yerde.
Kapımızın önünde.
Başı kanamış azıcık. Çok azıcık. Yok olamaz bu. Olamaz!
Dizlerimin üstüne çakıldım beton yere.
Güzel kızım, nasıl oldu bu? Nasıl nasıl nasıl nasıl!
Sen en hızlı koşan kedisin, en akıllı, en özgür kedisin. Sen bizim kedimizsin! Kim, nasıl, hangi araba çarptı sana? Kim yapar bunu bir cana!
Hiç ses yok. Çıt yok koca dünyanın sesi kısıldı iyi mi!
Ya da ben sağır olmuşumdur belki!
Sağır olayım, kör olayım! Duymayayım bu acıyı, görmeyeyim gerçekleri!
Melek gibi yatıyor tüm asaletiyle dizlerimin ucunda.
Gelen geçen tüm arabalar durdu. İnen, yanıma gelen... Benimle ağlayan oldu.
Aslan Cem’i gördüm sonra.
Madam Coco’nun hep tırmandığı ağacın altından bana doğru gelecekken durdu. Ah çocuğumun o an duruşu!
“Anne olamaz Madam Coco değildir o...” diye hıçkırıklara boğuluşu. Arda’nın avaz avaz yanıma koşuşu.
Destina’nın ağlamaktan öksürmeye öğürtüye dönen o hırıltılı sesi...
Sardım sarmaladım canım kızımızı.
Zeytin ağacıyla limon ağacının dibine götürdüm.
Hep yuvarlanıp oynaştığı yere.
Veterinerimizi aradım.
Sağ elim kalbinde. Sıcacık hâlâ. Yalan be bu olanlar! Gerçek olamaz di mi ama!
Veteriner... Sesi titredi onun da. Daha yeni aşısını yaptı ya!
“Dilerseniz küllerini alabilirsiniz her şey bitince...” cümlesinden sonra kapadım telefonu.
Aslan Cem ve Destina onay verdi.
Zeytin ağacından, Limon’dan, Mayıs Ağacı’ndan birer dal kopardım.
Hep içine yattığı çiçeklerden de koydum yanına.
Ginger Bey’in çıtı çıkmıyordu. Onun üzerinde uzandığı bir şey vardı, onu da aldım sardım yanına.
Kalbim sökülüyor şu anda.
Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyorum.
Paramparça haldeyim.
Evlatlarımın bir masum can için bunca üzülmesiyle gurur duyuyorum cümlesi çok mu fena! Ve gerçek ama!
Allah kahretsin, ama bunlar bile geçiyor içimden işte.
Merhametse merhamet, koşulsuz sevgiyse sevgi, evlat edindiğin bir cana yuvanı, kalbini, ekmeğini verip sonsuz paylaşabilme...
Kedi köpek kavgasında bile saygı vardı, onu da öğrendik onlardan işte.
Neler öğretmedi ki bu minicik saf masum yürek 3 sene 9 ayda bize!
Öyle çok sevdik ki biz onu...
Özüne, ruhuna saygı duyduk. Hiç koşul koymadık.
O ne kadar koşulsuz sevgi verdiyse bize, biz de bir o kadar verdik.
Tek tesellim kedi gibi yaşadı.
Ve o bir kedi. Belli ki gitme kararı aldı.
Ah ki ne ah....
Madam Coconut oldu Sokak Kızı İrma...
8 Şubat 2017 Çarşamba sabahı, saat 07:15’te...
Bembeyaz bir masal olup...
Yuvamızdan göğe uçtu gitti.
Kalbimiz feci cız etti.
Yonca
“Luna”

Yazarın Tüm Yazıları