Paylaş
“Jön” Türk’tüler.
Allah başımızdan eksik etmesin; Ediz Hun, İzzet Günay, Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Göksel Arsoy, Fikret Hakan, Eşref Kolçak, Tarık Akan, Kadir İnanır gibi...
“Jön” Türk.
Aynı zamanda, Hulusi Kentmen, Erol Taş, Nubar Terziyan, Kadir Savun, Cevat Kurtuluş, Vahi Öz, Feridun Karakaya, Hayati Hamzaoğlu, Hüseyin Peyda, Necdet Tosun, Sami Hazinses, Hüseyin Baradan, Kenan Pars, Bilal İnci gibi... Etnik kökenleri, mezhepleri ve rolleri her ne olursa olsun, “jön” Türk’tüler, hayatımızda hep başroldeydiler.
Siyah-beyaz ama, rengârenktiler.
Aşklarımızla, dramlarımızla, komedilerimizle “insan” olduğumuzu hissettirdiler, hiçbiri Kraliyet Akademisi’nden yetişmedi, hepsi
Anadolu çocuğuydu, devrimciydiler, gericilere inat, rol model oldular, bu ülkede kadınla erkeğin bir arada, özgürce yaşadığını gösterdiler. Her “son”da yüreklendirdiler, kötüler kaybeder, iyiler kazanır, sen yeter ki cesur ol dediler.
Ve, çoook eskiden de vardı.
Jön Türkler...
Namık Kemal gibi.
Tevfik Fikret gibi.
Yurtseverdiler.
İlericiydiler, laiktiler.
Özgürlükçüydüler.
Demokrasiyi savundular.
Eşitlik istediler...
Kadın-erkek eşitliğini.
Çünkü...
Arapçılık filizlenmişti, yabancılar at koşturuyor, devleti yönetenler sadece koltuğunu ve cebini düşünüyordu, ulema sınıfı nüfuz kazanmıştı, gazeteler padişah yalakasıydı, vergiler biniyor, baskı artıyor, tırsak ahali susuyordu. Bunlara isyan ettiler ve “jön” karakterini üstlendiler.
Rol model oldular.
Senaryoyu değiştirip, kul’luktan birey’liğe geçmemiz için yol açtılar.
E bakıyoruz bugün...
Film şeridi, başa sarmış!
Arapçılık kökleşiyor, yabancılar cirit atıyor, koltuğa zamkla yapışmak, cebi doldurmak fazilet kabul ediliyor, ulema baş tacı, gazeteler yalaka, vergiler peş peşe, baskı alabildiğine artıyor.
E insan merak ediyor.
Gözünüzün önünde olan biteni seyrediyorsunuz, seyrediyorsunuz, hiç mi ders almıyorsunuz kardeşim... Ömrünüzün sonuna kadar hep böyle “figüran” olarak mı yaşayacaksınız?
Paylaş