MUSTAFA Necati Uğural. Eski Bayındırlık ve İskan Bakanı. Altay Spor Kulübü'nün ilk başkanı...
Hüseyin Vasıf Çınar. Eski Milli Eğitim Bakanı. Altay Spor Kulübü'nün ikinci başkanı...
Baha Esat Tekand. Eski Sanayi Bakanı. Altay Spor Kulübü'nün üçüncü başkanı.
Niyazi Konuşmaz. Eski futbolcu menajeri. Altay Spor Kulübü'nün 70. başkanı.
Bu ilginç sıralamayı yaparken amacım ne menajerlik kurumunu küçümsemek, ne de Niyazi Konuşmaz'ı incitmek. Yalnızca 95 yılda Türk futbolunda yönetici profilinin nereden nereye geldiğini anlatabilmek için verdim bu örnekleri.
Ayrıca Niyazi Konuşmaz, menajerliği döneminde, ’’futbolcu simsarı’’ olarak tanıdığımız pek çok hokkabazın aksine işini son derece düzgün yapan, ilkeli, prensipli bir isim olarak hafızalarda iz bırakmıştır. Bugün de kamp ve maç organizasyonları ile taşımacılık sektöründe dev bütçelerle çalışan ciddi bir işadamıdır.
Ancak asıl önemlisi; Niyazi Konuşmaz, Esin Özgener'in vefatıyla kapanan bir dönemin ardından, Divan Kurulu'nun muhalefetine rağmen Altay Kulübü'ne başkan seçilen ilk isimdir.
Evet, Rıdvan Burteçin ve Mazhar Zorlu'dan sonra Esin Özgener'in de aramızdan ayrılmasıyla Altay'da yıllarca tartışılan, ’’İcazet dönemi’’ sona erdi.
Geçmişte, camia dışından (hatta içinden) birinin, bu ailelerden onay almadan değil başkan, yönetici olması bile söz konusu değildi.
Tuğrul Koparan ve Burhan Bıçakçıoğlu örneğinde olduğu gibi bir iki kez esnese de, kural hiç bozulmadı.
Bu yapıyı, ’’Kulübün dışa açılmasını engelliyor. Yeni isimlerin önünü tıkıyor. Kurumsal demokrasiyi hiçe sayıyor’’ diye eleştirenler de oldu.
’’Altay'a koruma kalkanı sağlıyor. Kulübü bozacak zararlı virüslerin bünyeye girmesini önlüyor’’ diye savunanlar da.
Ama son genel kurul da gösterdi ki bu duvar artık yok.
Ve doğal yollardan yıkılan bu duvarın kalıntısı olarak görev yapan Yüksek Divan Kurulu'nun da hükmi şahsiyeti sona erdi.
Bugün gelinen noktada Altay camiasının önünde iki yol var.
Ya icazet döneminin sona erdiğini kabul ederek, ’’Yaşasın özgürlük’’ nidalarıyla tehlikeli denizlere yelken açmak.
Ya da içindeki gereksiz taşları ayıklayıp, yeni ve güçlü bir duvar örerek ’’tutucu bir geleneği’’ devam ettirmek.