Burası Ankara'nın eski adıyla Çevre, yeni adıyla Üsküp Sokağı. Kapısında polislerin beklediği dev bir apartmandaki Botanik Parkı manzaralı dubleks dairesinde Arvasi soyundan ‘‘Evlad-ı Resul’’ diye bilinen Gaydalı Şeyh Selahattin oğlu Kamran İnan'ı dinliyoruz.Varan 1: Kamran İnan, siyaset ve diplomaside geçirdiği 60 yıl içinde tanık olduğu tarihi olayların perde arkasındaki gerçekleri ilk kez açıkladı.Varan 2: Kamran İnan, 19 Şubat 1929'da dünyaya geldiği Bitlis ili Hizan ilçesi Gayda köyüden Cenevre'deki eğitimine kadar yaşadığı sürgünleri, çektiği acıları, ilk kez anlattı.Varan 3: Kamran İnan, Doğu, Güneydoğu ve Kürtler konusunda ilk kez konuştu.Varan 4: Kamran İnan, büyük bir aşk sonunda evlendiği 49 yıllık eşi Cenevreli Yasemin'in yüzünü ilk kez gösterdi.Varan 5: Kamran İnan, 60 yıldır üstünden çıkarmadığı smokinlerini, fraklarını, takım elbiselerini bir yana bırakıp hayatında ilk kez spor giyindi.Dışarda hiçbir kavgayı kaybetmedim içerdekiler ise tam bir Waterloo- Sayın Süsoy, bilmediğim güçler bugüne kadar sistematik olarak devamlı şekilde önümü kesti, neticede vatanıma borcumu gereği gibi ödeyemedim. Bunca tecrübe ve birikimimle Dışişleri Bakanlığı olarak ülkeme hizmet etmeyi çok isterdim. Yıllarca gece gündüz, dünyanın her köşesinde vatanımın, milletimin kavgasını verdim. Dışarıda kaybettiğim tek kavga yok, içerdekiler ise benim için tam bir Waterloo. Geçenlerde komiser emeklisi bir yaşlı vatandaş yolumu çevirip ‘‘Beyefendi, sizi çembere alıp yaşlandırdılar’’ dedi, çok doğru. Her safhada önüme görülür veya görülmez duvarlar örüldü. 1997'de gece 12'ye kadar Dışişleri Bakanı olarak listedeyim, gece yarısından sonra Enerji Bakanı olarak atanıyorum. 1978'de genel başkan adayı olduğum AP büyük kongresinde zamanın Dışişleri Bakanı (Çağlayangil) salondaki delegelere bir Genel İdare Kurulu listesi dağıtıp ‘‘Bu liste Genel Başkanın, öteki liste ise Kürtlerindir’’ dedi. O listenin en başında benim adım var. Özal hükümetindeyken de iş bölümü yapılırken bazı lobiler ‘‘Sakın Kamran beye hassas şeyleri vermeyin’’ dedi. Meclis Başkanlığı adaylığımda da önüm resmen tıkandı, olmamam için her şey yapıldı. Kendi partimin genel başkanı beni istemedi, gitti el altından başkalarıyla anlaştı. Anayol kurulurken DYP, ‘‘Milli Savunma'yı bize verin, Kamran beyin bakan olması için Dışişleri sizde kalsın’’ dedi ama, Mesut bey Dışişleri'ni almadı. Mesut bey daha sonra Ecevit'le hükümet kurduğunda da aynısını yaptı. 1970’lerin Ecevit'ine hayrandım- 1970'li yılların Ecevit'ine hayrandım, şu son felaket dönemi gördükten sonra bundan dolayı pişmanlık da duydum. Ecevit fikren dürüst biridir, benim cumhurbaşkanlığı adaylığımı bile desteklemiştir. Sayın Ecevit'le Kıbrıs Barış Harekatı döneminde rakip partilerde olmamıza rağmen çok sıkı işbirliği yaptık, sık sık birbirimizi arardık. Ben o tarihte AP Senatörü olarak Senato Dışişleri Komisyonu'ndaydım. Mesela bana telefon edip ‘‘Şöyle bir baskı var, siz muhalefet adına şöyle bir beyanda bulunsanız’’ derdi. Kıbrıs Harekatı'ndan 10 gün sonra bana telefon açıp ‘‘Dünyaya gidip bizi anlatır mısınız?’’ dedi. Kendisine bunu yapmaya hazır olduğumu, ancak partimin Genel Başkanı Demirel'den izin almak gerektiğini söyledi. ‘‘Ben görüşürüm’’ dedi, iznini aldı ve ben gittim.Baykal, ilk iş olarak telefon ahizesini söktü- Yıllarca telefonlarım dinlendi, takip edildim ama, gocunmadım; devletin güvenliği için herkes dinlenir dedim. 1977'de Enerji Bakanlığı görevimi Deniz Baykal'a teslim ederken halefimin odada yaptığı ilk iş, masadaki bakana özel telefonun ahizesini sökmek oldu. Ne de olsa tecrübeli; meğer içinde gizli dinleme aletleri varmış. Rahmetli Ferit Melen ‘‘Bana Ankara'da Kürt, Van'da Türk diye bakarlar’’ derdi. Haksızlık yapılmada bana karşı gösterilen cömertliği inkár edemem. Yediğim darbelerle yere düştüm ama, kalktım ve yoluma devam ettim.Hain ve cahiller bizde teşvik primi alırlar- Ben bütün dünyada Türkiye'nin sesi olarak bilinirim, bununla da iftihar ederim. Ne zaman dışarıda devletimin kavgasını verdiysem içeride paçamı çektiler. Siyaset ve diplomaside geçirdiğim yıllar içinde çok acı 3 tespitim var; hainler, hırsızlar ve cahiller bizde prim alır, hatta teşvik görür. Son 20 yılda yurtdışında yaptığım bütün kavgalarda karşıma çıkanlar Türk lobileri oldu.Mafya destekli partiler devleti cüceleştirdiler- Devlet büyüdükçe devlet adamlarımızın çapı küçülüyor. Mafya destekleriyle partilerin başına gelen bazı cüceler devleti kendi boylarına indirdi. Aslında Türkiye'de siyaset çirkin değil, bazı siyasiler çirkin. Dışişlerimiz kendilerinin yönlendireceği bir bakanın tayinini her zaman başarıyla sağlamıştır, bu lobicilikte harikadırlar. Türk bürokrasisi ise dünyanın en tembel bürokrasisidir, sabah 10.30'dan evvel çarklar dönmez.Eşiyle basındaki ilk fotoğrafıTürkiye'nin en tanınmış diplomat ve siyaset adamlarından Kamran İnan, Cenevreli eşi Yasemin'le 49 yıldır evli. Bizi kırmayıp eşiyle kendisini banıda ilk kez görüntülememize izin veren Kamran bey, ‘‘Birbirimize aşık olmuştuk. Bizimki aşk evliliği’’ diye konuşuyor ve şunları ekliyor: ‘‘Bursa Kız Lisesi'nde romantizm hakkında konferans vermiş bir kimseyim Yener bey, beni o kadar da katı görmeyin. Yasemin hep arka planda kalmayı tercih etti. Onu sadece 1978'de genel başkanlığa aday olduğum Adalet Partisi kongresine götürdüm, onun dışında devlet hayatım boyunca yüzünü gören olmadı. Cenevre büyükelçisiyken ben devletin verdiği biletle uçakta 1. mevkide giderdim, param olmadığı için o arkada turist mevkide otururdu.’’ Mağrur ve kibirli olmadığını belirten Kamran İnan, çevresindekilerin bu izlenime kapılmalarını ‘‘Belki biraz kapalı, mesafeli olduğum için böyle bir intiba yaratıyorum. Hiçbir zaman laubaliliğe kapı açmadım, bilhassa beraber çalıştığım insanlara karşı hep mesafeli oldum. Bence devleti temsil edenler kendi hayatını değil, devletin hayatını yaşamak zorundadır’’ dedi.YARIN: DAHA 1974’te ABD’NİN KIBRIS KONUSUNDA PLANI VARDI