Paylaş
Üniversiteyi bitirmiş, mimar, kolunda altın bilezik. Alkol, sigara kullanmıyor, haftanın üç günü spor salonunda. Dosyası yeni bitmiş. “Eşimle yaşarken en büyük sorunumuz, oğluma yeterli özeni göstermemesi, tabiri caizse şımartmasıydı. Sabahları çocuğa tost yapardı, hamburgerle beslerdi” diyor, bir yandan siyah evrak çantasından çıkardığı diyetisyen raporlarını gösterirken. “Mahkeme, herşeyi dinleyip, hiç bir şeye aldırmadan, velayeti anneye verdi.”
* * *
Bu sefer bir başkası karşımda. Siyah beyzbol şapkası, top sakalı ile oldukça spor giyimli. Bilgisayar mühendisi. Annesiyle altlı-üstlü oturuyor. “Bundan yaklaşık üç yıl önce anlaşmalı boşandık. Tek bir tarafa bırakılabileceği için oğlumun velayetini anneye bırakmak konusunda anlaştık. İlk zamanlarda herşey gayet iyiydi. Çocuğumu haftada 4-5 gün görebiliyordum. Hafta içi okulundan ben alıyor, annesi işten dönene kadar ben ilgileniyordum. Hafta sonları da bende kalıyordu. Ama şimdi başka nedenlerle annesiyle aramız bozuldu, çocuğu görmeme engel oluyor, ‘mahkeme kararında ne yazıyorsa o kadar görebilirsin’ diyor.”
* * *
Koyu gri takım elbisesine uydurduğu kravatını düzeltirken utana-sıkıla anlatıyor:
“Eşim evi terk edip, babasının evine döndü. ‘Küçük kızı (altı yaşında) ben alacağım, büyüğe (onbir yaşında) sen bakacaksın’ diyerek çekti gitti. Ben çocukları birbirinden ayırmak istemiyorum. İkisine de bakmak istiyorum. Mahkeme çocukların velayetini kime verir acaba?”
* * *
Bu seferki ise henüz otuzlu yaşlarında bir kadın:
“Eşim astsubay, tüm ailesi Ankara’da. Benimse burada kimsem yok. Eşimin ablası, çalıştığım bankada oldukça yetkili biri. Beni yöneticilerime şikayet ediyor, işten attırmaya çalışıyor. herkese hakkımda ipe sapa gelmez e-postalar gönderiyor. İki kızım var, elimden aldılar, göstermiyorlar. Velayetlerini benden alabilirler mi?”
* * *
Sekreterim Tekirdağ’dan arayan müvekkili bağlıyor:
“Yasin Bey, oğlum (velayeti kendisine mahkeme kararıyla bırakılan 16 yaşındaki oğlu) geceleyin evden kaçıp, Ankara’ya annesinin yanına gitmiş. Annesi çocuğu eve almıyormuş.”
* * *
Mahkemede, karşı tarafın vekili savunma yapıyor:
“Bu kadın, çocuklara kötü örnek olmaktadır. Bu kadın, kötü yola düşmüştür. Bu kadın çocuklarını görmemelidir.” Kadın, yüzüme bakıyor. Ağlamaklı. Ben bu kadar kötü bir insan değilim, der gibi. Hangimizin hataları yok ki, demek ister gibi.
Paylaş