Gerçekleşen filmlerFilm izlemekten hoşlanmayan var mıdır, bilemiyorum. Şimdiye kadar ben hiç rastlamadım. Fakat, ne bulursa, seyredenlerle çok karşılaştım. Aslında onlar da sinemaya gidecekleri zaman seçici davranıyorlar ancak, televizyonun karşısına geçtikleri anda öncelikle film var mı, diyerek kanalları karıştırıyor sonra nerede ne bulurlarsa, izliyorlar. Macera, aşk, avantür, bilim-kurgu, gerilim... Tabii gerilimin türleri var. Sapık katil filmlerinden tutun da, vampir ya da benzeri konuları işleyen korku filmleri. Şimdi aklıma gelmeyen daha pek çok çeşit saymak mümkün. Ve, sinema severlerin bir bölümü (Hem de büyük bir bölümü) o anda ne gösteriliyorsa, dikkat kesilip izliyor. Şimdi diyeceksiniz ki, ‘‘Eee ne yapalım yani. Hiç olmazsa televizyon diye birşey var da hoş vakit geçirmemizi sağlıyor. Başka bir önerin varsa, buyur söyle.’’Elbette ki, çok haklısınız ve elbette ki, başka önerilerim var. Yoksa, ağzımı açar mıydım. Şunun şurasında yazacak konu mu, yok. Tabii ki, yığınla yazılacak konu var. Fakat, son günlerde meydana gelen olaylar öylesine aldı başını gidiyor ve öylesine anlaşılmaz boyutlara ulaşmaya başladı ki, aklıma gelenleri söylemem şart oldu. Üstelik nasıl bir hengame içinde yaşandığını, kimsenin bir şey düşünecek hali olmadığını biliyorum. Haberleri televizyon izleyip gazetede okurken dehşetle ya da şaşkınla baktığınızdan da eminim. Fakat, o anda yaşanan şaşkınlık, dehşet ya da üzüntünün devam etmediğini, haberi dinleyip geçtiğinizi de biliyorum. En fazla üzerinde şöyle bir konuşuluyor ya da bir sohbet ortamında konu açılırsa, üzerinde biraz düşünüp tartışıyorsunuz, o kadar. Bunu kınıyarak söylemiyorum tabii ki. Herkesin kendisiyle ilgili öyle çok düşüncesi ve yapacak o kadar çok işi var ki, bir yerlerde olan olaylarla kafalarını meşgul edecek fazla zamanları yok. Kimbilir, doğrusu da budur belki. Fakat, ben yine de düşündüğümü ve bildiğimi söylemekte, yazmakta ısrarlıyım. Bu arada ‘‘sadede gel’’ diyenleri de duyar gibiyim. Fazla uzatmadan tepeden inme bir dalış yapacağım ve bir zamanlar sinemalarda gösterilen filmlerin bugün neredeyse birebir yaşandığını söyleyeceğim. Evet, gerçek hayatta, filmleri aratmayacak senaryolar yaşanıyor. Hem de hemen hemen bütün alanlarda. Önce en hafif ve naif olandan başlayalım. Hepinizin bildiği gibi bir zamanların gözde dizisi ‘‘Uzay yolu’’nda tasarlanan (Bilimin henüz keşfetmemiş olduğu) nice elektronik harikası bugün hayatımızın sıradan parçaları haline gelmiş bulunuyor ve kullanıyoruz. Sonra şu eski Türk filmleri. Sonradan izleyip de güldüğümüz (Hadi canım) dediğimiz, aşk, macera, duygu yüklü ve aklınıza gelen her türlü olmayacak ne varsa, oldurulan filmler. Hani, fakir ve hor görülen kız veya erkek büyür ve sonra ünlü şarkıcı olur. Ya da zengin kıza aşık olan genç mümkün olmayan ne varsa (Kaçakçılık, uyuşturucu mafyalığı vb.) yapar ve büyük bir iş adamı olur. Sonra da kendisini küçümseyen kızdan intikamını alır. Veya zavallı hasta kız tesadüfen ünlü bir sanatçıyla karşılaşır ve o da bu kızı tedavi ettirir. Bu sırada birbirlerine aşık olurlar. İşte bu örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Şimdi günümüze gelelim. Okuduğunuz ya da izlediğiniz haberlerde hatta kimi sanatçıların övünerek anlattıkları geçmiş hayat hikayelerinde, aynısının tıpkısı olaylar yaşanmıyor mu? Sanki, eski Türk filmlerinden fırlayıp karşımıza dikilmişler gibi.Ya şu ‘‘Temel iç güdü’’ filminin bir başka versiyonu daha yakın bir geçmişte yaşanmadı mı? Kimi mutlu kimi acıklı sonla biten olmayacak aşk hikayelerini, intiharları ve sekseninde evlenenleri ve daha saymakla bitmeyecek pek çok öykünün önceden yazılmış gibi bir halleri yok mu? Fakat, beni bunlardan çok daha fazla etkileyeni son zamanlarda dehşetle karışık bir şaşkınlıkla izlediğim ‘‘çocuk katil’’ haberleri. Anasını, babasını, yedi ceddini öldürüp hızını alamayıp arkadaşlarını kurşuna dizen, planlı ve kararlı bir biçimde polise saldıran çocuk katiller, size bir takım çizgi filmleri ve daha da ötesi sapık katil filmlerini çağrıştırmıyor mu? Bence, tıpkı zamanında yazılmış kimi romanlar gibi filmler de sonraki zaman içinde gerçeğe dönüşüyor. Tıpkı hayallerin gerçek olması gibi, gerçek oluyor. Çünkü, izlerken biz de duygulanıyoruz. Filmin içine girip yaşıyoruz. Oradaki kahramanlardan biriymişcesine etkileniyoruz. Ve bu sırada yani izlerken hayalimizde yaratıyoruz. Ve binlerce insan aynı filmi izleyip aynı olayları zihninde canlandırıyor. Buna bir çeşit model yaratmak diyebiliriz. Hem de hazırlanmış tasarlanmış ve önünüze sunulmuş bir model. Siz de izlerken duygu ve düşüncelerinizle bu modele enerji yüklüyorsunuz. Bu demektir ki, filmleri çok dikkatle seçip izlemeliyiz. Çünkü, film izlerken geleceğin dünyasını da farkında olmadan biçimliyoruz, diyorum, Yasemin'ce...