Kazdağları'na bu kez Edremit üzerinden gitmeye karar verdim.
Genellikle Çanakkale-Çan yolundan dağa çıkmayı tercih ediyorum. Çünkü, Çan'a kurulan termik santral işinin ne olduğunu çok merak ediyorum. Bu yer de her zaman gidilecek, uğranıp görülecek yolumun üzerinde değil.
Biliyorsunuz termik santral de ciddi tartışmalara neden oldu. İnşaat durdurdu, başladı derken hepimizin dikkatini Kazdağları'nın endemik bitki örtüsüne, muazzam ormanlarına, bereketli topraklarına yöneltti. Zaten şunun şurasında kaç tane orman kaldı ki! Yangınlar, çevre kirliliği, kasıtlı, kasıtsız yok olan ormanlar sadece Türkiye için değil tüm dünyanın dikkatini yönelttiği çok önemli hayati bir konu haline geldi.
Bu durumda elbette sahip olduğumuz değerin farkına varıp korumak için elimizden geleni yapacağız. Kendi sağlığımız için, geleceğimiz için, çocuklarımız için hiçbir değerle ölçemeyeceğimiz ormanlarımıza sahip çıkacağız.
İşte böyle bir duygu ve düşünceyle ben de yolumu Çan üzerinden geçecek şekilde çiziyordum. Fakat bu kez Edremit üzerinden gitmeye karar verdim. Çünkü Çan'daki termik santralın durdurulduğunu sanıyordum.
Meğer durmamış. Üstelik bunu da Tahta Kuşlar Köyü'ne çıktığımda yörenin köylülerinden öğreniyorum. Bu köylülerin düşünceleri ve doğayla bütünleşen bilgileri karşısında hayranlık duyuyorum. Şayet yolunuz Edremit'e düşerse, mutlaka Tahta Kuşlar Köyü'nü ve burada yaşayanların oluşturduğu müzeyi görün. Zaten müzelerini gezerken zeka, bilinç ve hayatı algılayışlarındaki derinliği görebilirsiniz.
Yurtlarını, insanlarını, hayatı ne kadar sevdiklerini ve bu sevgiyi hayata nasıl yansıttıklarını anlayabilirsiniz.
Köydeki okuma-yazma bilenlerin oranından, dünyayı ve meydana gelen olayları takip edişlerinden yaşamla aralarındaki bağın ne kadar güçlü ve sağlıklı olduğunu kendi gözlerinizle görmelisiniz. Müzede oluşturulan kütüphaneden hem köylüler, hem de köye tez hazırlamak için gelen araştırmacılar yararlanıyor. Sonra da hazırladıkları tezin bir örneğini müzeye gönderiyorlar. Ayrıca çeşitli yarışmalar düzenliyor ve gençleri sanata teşvik ediyorlar. Sergiler açıyorlar. Ben gittiğimde bir ebru sanatçısının sergisi vardı.
Kendi geleneklerinin izlerini taşıyan tüm eşyaları ve yaşadıkları yere nerelerden gelip nasıl yerleştiklerini temsil eden resimleri anlam ve tarih sırasıyla sergilemişler. Bir dağ köyü oldukları halde müzede bir de deniz bölümü yapmışlar ve iki tane deniz kablumbağası sergilemişler, ki bunlardan biri dünyanın en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağası. Sırf 1 92 metre boyundaki tarih öncesi çağların yaşayan örneğini görmek için bu müzeye gidilir. Çünkü öğrendiğime göre dünyanın hiçbir müzesinde bu ebatlarda bir kaplumbağa yok.
Balıkçıların ağında ölü olarak bulunan bu kaplumbağa kurutulma aşamasında boyu 30 santim kısalmış. Ama yine de tüm heybeti ve tırtıklı şeritler halinde uzanan tuhaf sırtıyla usta bir ressamın illüstrasyonlarından fırlamış gibi duruyor. Müze görevlisinin anlattıklarını dikkatle dinlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamadım. Yanımda bana rehberlik eden Edremit sağlık ocağında çalışan Doktor Ebru'nun gitmek gerektiğini işaret eden halinden teşekkür edip ayrılıyoruz. Tabii hemen ayrılmak mümkün değil. Bana Kazdağları'nın korunması gerektiğini anlatmaya başladığında Dr. Ebru'yu unutup pür dikkat dinlemeye başlıyorum. Çan'daki termik santralın inşaatına başladıklarını haber veriyor ve diyor ki; 'bu santral faaliyete geçtiğinde bütün bu güzellikler ve hayat son bulacak. Bu yüzden bir sempozyum düzenlemeye karar verdik.'
20-22 Eylül 2001'de gerçekleşecek 'Kazdağları 1. Ulusal Sempozyumu'na Orman ve Maden Fakültelerinden katılan profesörlerin yanısıra bitki bilimciler, tarihçiler ve arkeologlar katılıyorlar. Tahta Kuşlar Köylülerini bu çalışmalarından dolayı yürekten kutluyorum ve mutlaka sempozyuma geleceğimi söylüyorum. Ve tabii herkesin desteklemesini istiyorum, Yasemin'ce...