Paylaş
Öngörmemişimdir onu.
O gelir.
Kendiliğinden, aniden, hayat ile bağlantılı bir rüya gibi gelir.
Ve, her zaman hayra yorarım.
* * *
Perşembe günü, Ankara Hürriyet Liselerarası Genç Nota Müzik Yarışması'nı yazmıştım.
Ve yazımın son cümlesini, Bob Dylan'ın "Forever young" şarkısı ile getirmiştim:
"Sonsuza kadar genç..."
Aynı gece, Reşit Galip Caddesi'nde Satsuma Cafe-Restaurant'da Alpay'ı dinledim.
Soyağacımızdı sahnede; sadece hayatımızda değil yüreğimizde karşılığı olan, dilimizden düşmeyen melodilerle...
Zaman tüneliydi, dünden bugüne.
İçinden "ay" geçen ismiyle, ay doğmuştu geceye.
Ki o ayışığında seslendi Alpay, Satsuma'yı tıka basa dolduran sevenlerine:
"Alacakaranlığın aydınlık insanları, hoş geldiniz..."
Gezdirdi beni, Norma Mia ile başlayıp, bitmeyen, "sonsuza kadar" repertuarı.
Sadece beni mi, her şarkıya yürekten eşlik eden her yaştan müzikseveri.
Bazen Tom Jones'un Delilah'sıydı.
I'll Never Fall in Love Again'i...
Dolores, My Way ve unutulmaz Alpay şarkılarının yanısıra; Öyle Sarhoş Olsam Ki, Deniz ve Martı, Atlı Karınca, Boşvermişim Dünyaya... Daha niceleri.
* * *
Attila İlhan'ın Üçüncü Şahsın Şiiri'nde, ne yaman, -yaşayarak- şiir okuduğunu da izledik.
Ardından, o şiire en çok yakışan besteyi.
Düşündüm de...
Bazı isimlerin içinde(n) güneş, ay, yıldız geçer.
Aydınlık geçer yani.
Hissedersiniz.
Alp'ay gibi.
Ve onun gözlerinin içine bakan muhteşem orkestrası, sahnesindeki genç yıldızları gibi...
Hep birlikte, "sonsuza kadar genç".
Paylaş