LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
SEN de inip gideceksin...
* * *
Bir sana hasretim, bir sabah uykusuna.
Güllere de küstüm açmasınlar.
Ömrümü yıllara değil, yollara verdim
Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli.
Sevme yanarsın.
* * *
Taksi, minübüs, kamyon; yani uzun yol yazıları...
Çoğu koyu bir yalnızlığın ifadesi.
Direksiyonda tek başına!
Gün boyu, gece boyu...
Gasplara, saldırılara da tek başına hedef.
Ki hep, yalnız ölürler.
* * *
Durakta menemendir, en kalabalık an.
O da bazen yalnızlığın başka türü.
Belki "toplu/kalabalık" yalnızlık.
Bir dize geçiyor aklımdan, sanırım Edip Cansever’in:
"Bir kişi bile değilim yalnızlıktan."
Yahut taksinin ardındaki o yazı:
"Sen de inip gideceksin..."
* * *
Bir taksi müşterisi ile empati kolaydır da, taksici ile yapmak uzak gelir hep.
Bazı taksicilerin "sempatik" olmayan tavrı da engeller empatiyi.
Trafikte(n) para kazanmak, insanın istenmeyen bir çok özelliğini açığa çıkarır.
Trafik sıkışıklığı, polisin "taksiciye özel" tutumu, diğer sürücüler, geçim derdi, benzin zammı, yedek parça, servis parası, değiştirir insanı.
Çeyrek milyon kilometre yapar yılda.
Arabada müşteri varsa, ondan tezdir içi:
Onu bırakıp, bir an önce başkasını alabilsin.
Eli klaksondadır.
Boşsa araba, yavaşlar müşteri arar.
Bazen her köşeyi işgal eder.
Bir bakar ki, başkası olmuş.
Çalar teybinde:
"O eski halimden eser yok şimdi
Yalnızım dostlarım yalnızım yalnız."
* * *
Sen başkası olma demek istiyorum.
Taksiciye de.
Müşterisine de.
Kendim dahil, özel otomobil sürücülerine de...
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yazarın Tüm Yazıları