Arkadaşımız Saim Tokaçoğlu 26 Kasım’da “Köşem Sultan”ın gazetemizdeki yazısında aktardığı metnin Can Dündar’a ait olmadığını vurguladı. Hep aklımıza gelen ve bu nedenle büyük özen göstermeye çabaladığımız “sanal imza olayı” bizim ilk kez başımıza geldi. Yazı internette “Can Dündar” imzasıyla dolaştığı için, yazarın kaynağından değil “internet üzerinden” yaptığı alıntı, yanlışı köşesine de taşıdı. Internette bir çok kişinin pek fark etmediği hatta -maalesef- önemsemediği yaygın bir tuzak bu aslında. Öyle ki Tokaçoğlu’nun editörlüğünü yaptığı Can Dündar’ın resmi web sayfasında “Sahte yazılar” başlığıyla ayrı bir bölüm bile açılmış. Ve bu bölümde internette Dündar’ın imzasıyla dolaşan ama ona ait olmayan tam 26 yazı var! Toplasanız “Sahte Yazılar Kitabı” olur. * * * Bu trajikomik ama vahim durumun temelinde öncelikle “özensizlik”, “aldırmazlık” yatıyor elbette. Özensizlik internet kullanıcılarından başlıyor; iletiyle aldığı, internette dolaşırken gördüğü bir şiiri, yazıyı altındaki imzayı önemsemeden anında başka kullanıcılara aynen gönderip, çoğaltıyor. Bu dolaşım, bir dikkat ya da sorgulama eksikliğiyle, “gözden kaçma” ile rahatlıkla medyaya da yansıyabiliyor. * * * En yaygın örneği, şiir sitelerinde görülüyor. Bazı siteler, şiire de, şaire de saygılı. Arama motorlarıyla, şiir metninden bir dizeyle ya da şairin ismiyle, istenen şiire ulaşıyorsunuz. Ve bu, yazıcıdan kopya alıp, sevilen bir şiiri cepte gezdirmek, dostlarla paylaşmak olanağı da veriyor. Ama elden ele dolaşan iletilerdeki şiirlerin bir çoğunda “sahte şiir” durumu var. Can Yücel ve Nazım Hikmet’in imzasıyla dolaşan bir çok şiir, o şairlere ait değil mesela. Şiirdeki bu “sahte”liği fark etmek, “sahte yazı”ya oranla çok daha kolay. Yazılarda ise bazen durum daha müşkül. * * * Belki burada ilk tedbir ve ilk etik ilke, yazarların yazılarında kullanacakları alıntıları internetten değil mutlaka “gerçek kaynağından” yapmasıdır. Bununla beraber, “yazıişleri”nin de alıntılardaki kuşkucu refleksini her an muhafaza etmesidir. Tekrar özür diliyor ve bu hatamızı, yazara, şaire, şiire, özen ve saygı gereğini hatırla(t)manın tatsız bir vesilesi olarak görmek istiyorum.