Paylaş
Yaşı-başı yerinde, üç müzisyen sokakta, bir gitar, iki buzuki ile Yunan müziği yapıyor.
Sokak müzisyenleri olmalarını yeğlerdim ama muhtemelen, hemen arkalarındaki “Ottowa Zorba” restoranın müzik tayfası... Zaman da festival zamanı...
Sokak cıvıl cıvıl, kalabalık, herkes dolaşmalarda...
Grubun yanına kasketli, gözlüklü, sıradan bir adam yanaşıyor.
Müzisyenlerden bir şey istiyor kendi dilinde, duyulmuyor tam... Belki Yunanca...
Müzisyenler adamın isteğini anlıyorlar ve “Haaaa, Zorba” diyorlar.
Ve bir işaretle başlıyor, Nikos Kazancakis’in romanından sinemaya uyarlanan başrollerini Anthony Quinn, Alan Bates ve Irene Papas’ın paylaştığı o ünlü “Zorba” filminin müziği...
Mikis Theodorakis’in Ege’den dünyaya akan müziği, sarıyor sokağı...
* * *
Gruptan o parçayı isteyen adam, buzukinin ilk vuruşuyla başlıyor sirtaki adımlarıyla “Zorba’s dance”a.
O Egeli salınımla, yavaştan kostak adımlarla, sokakta. Kendi başına...
Sokaktakiler izlemeye başlıyor. Önce gülümseyerek, sonra tempo tutarak...
Hemen ardından iki kadın katılıyor dansa... Sonra üç, beş, on, yirmi, otuz insan...
Bir anda dans sarıyor sokağı. Müzik kendi koridoruna alıyor insanları...
Kimi o dansa yabancı, kimi adama bakarak taklit ediyor, kimi adımlarını kendi ülkesinin ritmlerinden alıyor.
Ama hepsi uyumlu.
Müzik aynı o an, ruh aynı...
Sokak “gün”e asıl o an uyanıyor. Farklı bir “an”a...
* * *
Zorba filminde Anthony Quinn’in dansına bakıyorum youtube’dan. (Youtube’a girip “Alexis Zorbas” yazarsanız ilk sırada geliyor filmin o sahnesi)
Kumsalda Quinn’e “Bana dans etmeyi öğretsene” der Alan Bates.
Quinn heyecanlanır, doğrulur bir anda; “Dans mı?”, “Sen dans mı dedin?” der.
“Haydi gel yanıma, haydi birlikte” diye ekler, elini şıklatarak ilk ritmi verir... Ve birlikte başlıyorlar dansa... “Hop, hadi bir daha...”
O an “bir”dir müzikleri ve dansları...
* * *
Ottowa’da “sokakta dans”ın sonlarına doğru, Zorba restoranın sahibi elinde üst üste sıralanmış tabaklarla karışır kalabalığın arasına... Ve müziğin finalini seri halde tabakları kırarak getirir.
Müzik ve tüm o sokak ritüeli bittiğinde, hızla koşarak turuncu tişortlu, ellerinde süpürgelerle sırtlarında “Ottowa Zorba Çöpçüleri” yazan üç kişi gelir.
Ve üzerinde “Sadece tabaklar” yazılı çöp bidonuna, anında süpürürler tabak kırıklarını...
Geride sokağı bozan hiç bir şey kalmaz, sadece insanları düzelten o müziğin hala süren esintisi kalır.
* * *
Bizde başta metro olmak üzere, bir çok yerde “uluorta müzik” hala yasak biliyorsunuz, değil mi? “Zorba”lığın anlamı çok başka, buralarda...
(Sokakta dansı izlemek isterseniz, Google’a “Festival 2011 de Dança Grega” yazmanız yeterli)
Paylaş