Kara gömülen rakı bardağı

ÇOCUKLUĞUN yıllar sonra nostaljiye sürükleyen, dejavu üreten “malzeme”leri arasında kar özel bir yer kaplar.

Haberin Devamı

Benim için öyle.

Lakin o “malzeme”lere, aynı haliyle bugün rastlamak zordur elbette...

* * *

Manav kasalarıyla, inşaat ganimeti kalaslarla bir araya getirilen, kara değen kısmı önce zımparalanıp, ardından dakikalarca sabunlanarak kaydırılan ev yapımı kızaklar meselâ.

Yoktur artık.

En azından bizim muhitte...

Hem 40-50 liraya fiyakalı ve iyi kayan bir kızak almak kolayca mümkünken, kimse kızak için sonradan olma marangozluğa kalkışmaz.

En azından bizim muhitte, bizim bütçelerde...

* * *

O yanakları-burnu soğuktan kırmızı, durma çıplak avuçlarına hohlayan, bir avuç karı mutlaka ağzına atan “kar çocukları”yla karşılaşmak da istisnaidir.

Onların kara lastik çizmelerinin izlerini de süremezsiniz bugünün karında.

Bir zamanlar sizin de arasına karıştığınız o mutlu çığlıklar, eve kapanmıştır.

Haberin Devamı

En azından bizim muhitte...

* * *

Karla ilgili enstrümanlar bir yana...

Bizim kuşaklar için çocukluğumuzdaki kara rastlamak da pek mümkün değildir.

En azından bizim muhitte...

Evlerin kalorifer, arabaların eksoz dumanı önce karın bağrına yerleşir.

Kısa sürede eritir, değiştirir rengini...

Zorunlu atılan tuzla, caddelerde bulanık bir çamura dönüşür kar.

“Kar beyaz” nitelemesi, şarkılarda ve türkülerin kulağa uzaktan hoş gelen dağlarında kalır.

Bizim muhitte...

* * *

Son yağan karda, o kızaklara, o küçük kardan adamlara rastlamasam da...

Çocukluğumdaki karın bizzat kendisiyle karşılaştım. İşte dejavu.

Evet, dejavu yaşadım çünkü muhitimi değiştirdim.

Çocukluğumdan beri yaşadığım, sevdiğim, vazgeçemediğim Emek-Bahçelievler’den taşındım.

Taa 30 km. uzağına...

* * *

Yoğun trafiğin, havadaki duman kokusunun, o bildik kalabalığın hiç olmadığı bu muhitte kar (da), bambaşka.

Cürmünce de, rengi, üzerinde ayak izlerine pek rastlanmayan bakirliği, kıvamı-yoğunluğuyla da başka.

Yağdı mı, kolay kolay kalkmamasıyla da farklı...

Eh, aynı nedenle burada mahsur kalmak da mümkün.

Mahsuru yok; gül-diken meselesi... Zamanla yaşayıp görmek lazım.

* * *

Tadı da başka sanki karın, evet -çocukluğumdaki gibi- tattım.

El donduran buz gibi bir kaynak suyunu yudumlamak gibi geldi bana.

Haberin Devamı

Ve sürükledi, getirdi bir çok şeyi yanında, çocukluğumdan...

Öyle de sıcaktı.

* * *

Bir ay oldu, ayrıldığım yerle ilgili -elde var- duygularımla, taşındığım yerdeki duygularımın muhasebesini yapmak için henüz çok erken.

Ama içimde kendini yeniden üreten bir çocukluk -zıp zıp- kol geziyor.

Yağan karda kaşif Amundsen gibi ilk ayak izlerini bırakmak için, bahçeden sokağa hızla  koşan...

Ve o anların, anıların hatırasına -kara gömdüğü- rakı bardağını kaldıran.

Yazarın Tüm Yazıları