Paylaş
Bir de Bahçelievler'de küçük, semt kütüphanesi vardı.
İkisine de, Doğan Kardeş okumak için gitmiştim ilk kez.
Saatlerce karıştırmıştım Doğan Kardeş ciltlerini.
Bir başka günün "eğlenceliği", Bütün Dünya ciltleriydi.
Ardından Sait Faik'in "Semaver" adlı öykü kitabı...
"Stelyanos Hrisopulos Gemisi" adlı öyküsü, o günlerde bende yarattığı duygular ve öykünün geçtiği Burgaz Ada hala/hep aklımdadır.
Öykünün kahramanı 12 yaşındaki Trifon'un 1 metre uzunluğundaki bembeyaz oyuncak yelkenlisi de rüyama girmiştir.
Burgaz Ada da.
Defalarca...
* * *
Sonraları, kütüphaneler, sahaflar kedileri de hatırlattı hep bana.
Kitapların kuytusuna, hatta üstüne uzanmış.
Sıcağın, güvenliğin, sessizliğin, bir kap taze sütün tadını çıkaran kedileri.
Ki, hemen her yazarın kediyle bir ilintisi vardır sanki.
Ve sanki, böyle olduğu için de yakışır/alışır kediler kitaplıklara...
Hem, kitap kurdu vardır da, kitap(lık) kedisi insanlar yok mudur?
* * *
Geçmişten -bembeyaz yelkenliyle- gelen bu resim albümü, Prof. Dr. Jale Baysal'ın ölümüyle geçti aklımdan.
Türkiye'de kütüphaneciliği yerleştiren ilk isimlerden birisiydi.
Ne hazin; Alzheimer ile savaşmış son demlerinde.
Binlerce kitapla oluşan albümündeki resimler solmuş, silinmiş birer birer.
Hatırlamak, ne güzel ve ne yaman.
Sait Faik'in hafızama kazınan cümlelerindeki gibi:
"Küçük şeyleri unutamayanlar, en geride kalan hatıraları da unutamayanlardır.
Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir."
Paylaş