Paylaş
Kadehine uzanmak için kıpırdadı ve bozdu sessizliğini:
“Yılbaşını dışarıda geçirmeliydik...”
Önce iç çekişinin sesli olmasını engelledi kadın, ardından yavaşça yanıtladı adamı:
“İlişkimizde, ‘dışarıda’ diyebileceğimiz hiç bir yer kalmadı artık. ‘Dışarı’ya gittiğimizde, her yeri ‘içeri’ yapıyor birlikteliğimiz. Artık bizim için ‘dışarı’ yok, her yer bu dört duvar.”
“Ustalıkla seçtiğin kelimelerin, yeni yılın ilk kavgasına hazırlandığımızı haber veriyor bana” diye söylendi adam, sesini kontrol etmeye çalışarak.
“Bir kez olsun, kelimelerimle kavga etmemeye çalış” dedi kadın. Karşısındaki adamla değil kendi kendine konuşur gibi... Usulca, çengelli iğne gibi ekledi:
“Bir kez olsun o kelimeleri cümle yapan hâlimizi, gerçekleri düşün. Bizi kelimeler değil, hikayemiz getirdi buralara...”
“Gerçekler” diye mırıldandı adam, “Tek gerçek, artık hayallerimin bile kalmaması... Zenginliğini yitirdim hayatımın. Gerisi hikaye...”
Kadının bakışları, elinden bırakmadığı uzaktan kumanda aletine kilitlenince, adam yakalanmış gibi irkildi.
Ekranda, “Ho, ho, ho” dedikçe kayan ak sakalının altından kara bıyıkları gözüküyordu yerli Noel Baba’nın.
* * *
Sadece bazı evler mi...
Yılbaşı, topluca tartışılan bir mevzu nicedir.
Senede bir gündür, şarkıdaki gibi... Ama o bir gün bile fazla geliyor bize herhal.
Belki lüzumundan fazla önemsediğimiz ya da lüzumu kadar(cık) bile iplemediğimiz için.
Geliyor ya yeni yıl... Hemen başlıyoruz, neyini, nasılını, nereden gelip nerelere gittiğini, ahını-vahını bildik cümlelerle tartışmaya... Bir tarafta muharebe, ötede hattı müdafaa.
Hani “yılbaşı münazaraları” başlığını verip biraraya getirsen, reytingi yıldızlı dizi olur. Oturur, milletçe seyrederiz.
* * *
Vitrin süsleri, bacadan-kapıdan Antalya Demreli Noel Baba, çam ağaçları, ecnebi hindiler, kaldırılan kadehler sızar tartışmaya.
Bazen yeni yıl hutbeleriyle alevlenir ya da yatışır münazara...
Olmadı, meydanlardaki toplu yılbaşı partileri taciz eder ekranları, gazete sayfalarını.
Öyle ki, bir kaç yıl önce İstanbul’da bizzat yaşandığı gibi, bir yanda Noel Baba tartışılırken, öte yanda Noel Baba kılığına giren sivil polisler Taksim’de tacizci avı başlatır.
Oysa yılbaşıdır işte; eti-budu anca glu glu kadar.
* * *
Kimi stiline, yaşam tarzına, kimi olanağına, kimi geleneğine, keyfine göre kutlayacak/geçirecek yılbaşını.
Kimi kutlamayacak.
“Biz niye yeni yılı, dünyadaki, o güzelim Batı’daki gibi topluca kutlamıyoruz ki yahu” muhabbetine girmeyeceğim elbet.
Bir o eksikti zaten; tüy dikmek için manzaraya.
Herkesin yılbaşısı kendine...
Büyük acılarla geçen 2016’yı, sosyal medyada topluca kovalayan tweetlere, mesajlara bakın...
Tekaüte ayrılan hiç bir Noel Baba, böyle beddua yememiştir giderayak kızağında.
* * *
Yılbaşını, o geceyi yeni bir başlangıç olarak gören, öyle dileyenler ise belki yeni bir anlam katacak hayatına... Öyle heveslenecek. Umutlanacak.
Belki o “başlangıç”, o kararlar ertesi gece eskiyecek. Öyle alışacak. Unutacak.
Umut dersen; elimizde Edip Cansever’den mülhem bir kartpostal:
“Kış sanki iyi geçecek, bakıp duracaksın
Yılbaşında eski bir sevgilinin gönderdiği bir karta...”
Paylaş