Dördüncü kuvvet ve “özgürlüğü”

AYAR yapmak mı, yoksa bu haliyle ayar vermek mi demeli bilemiyorum.

Haberin Devamı

AK Parti, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda “Basın ve Yayın Hürriyeti” ile ilgili tekliflerini sıraladı.
Öncelikle, “Basın hürriyeti milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın, özel veya aile hayatının korunması, suçların önlenmesi, yargı bağımsızlığının sağlanması amaçlarıyla sınırlanabilir” önerisini getirdi.
Ötesi aynı sınırlama, “konut dokunulmazlığı, haberleşme ve seyahat hürriyeti, özel hayatın korunması” gibi maddeler için de öngörüldü.
Ayrıca, “devlet, cinsellik ve şiddet içeren yayınlara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” hükmü de var, yeni eklemeler arasında.
* * *
Bu tekliflerin kabul gördüğünü ve “demokrasinin dördüncü kuvveti” basının bu “sınırlandırıcı zihniyet” çerçevesinde nasıl “işleyeceğini” düşünüyorum.
Misal, -herhalde- Suriye’nin düşürdüğü uçağımızla ilgili haberler artık milli güvenliğe takılabilir. Uludere’ye “katliam” demek bile milli güvenliğin korunması yorumuyla sansür ya da ceza getirebilir.
Yani liselerden kaldırılan “Milli Güvenlik Dersi”, yeniden “ders verme”nin ana araçları arasına girebilir.
* * *
Kamu düzeninin korunması ise tedavülden kalkan, ikinci yeni “kamusal alan”ı tanımlıyor sanki... Ki, kamu düzeni/kamu yararı genelde zaten özgürlüklerin sınırlandırılmasının en muğlak ama en meşru argümanlarından birisi.
Ve “kamu düzeninin korunması” soyut, sınırı belirsiz bir kavramlaştırma olması nedeniyle, kanunu uygulayana kanunu yapandan daha fazla güç, serbestiyet hatta keyfiyet tanıyor.
Mesela, geçenlerde gündeme gelen “Ekmek ve ekmek çeşitleri” mevzuatının ardından kamu sağlığı adına beyaz ekmeğin külliyen yasaklanmasını eleştirmek, “kamu düzeninin korunması” açısından yaptırıma neden olabilir mi? Neden olmasın; çünkü yorumu “etkilisi-yetkilisi”ne göre değişebilir.
* * *
Üçüncü sınırlama, “genel ahlak” meselesi ki, buyrun bir gayya kuyusu daha... “Genel ahlak”a neyin uygun, neyin aykırı olduğuna ilişkin bir açık oturum düzenlense, korkarım sonu küfürle biter.
Ötesi, bu sınırlamanın basında sadece “yazı-metin” olarak değil, görsel anlamda da karşılığı var. Bir mayo firmasının bilboardlardaki bikinisini boyayarak kapatan erk, istediği her fotoğrafı, videoyu genel ahlaka aykırı bulabilir.
“Aile hayatının korunması sınırı” keza... “Ben özgür ilişkiyi savunuyorum, evliliğe karşıyım” mealinde bir açıklamanın sonucunu bilemem. Ama kürtajın “cinayet” olarak “Uludere’den beter” tartışıldığı bir atmosfer, bu konuda da hayalgücümü negatifleştiriyor.
* * *
“Cinsellik” ile ilgili çekidüzen ise, aklıma şampuan reklamı fotoğrafının/filminin lavaboda çekileceği düşüncesinden, “ruj süren kadın fotoğrafı müstehcen midir hocam” sorusuna kadar, yavaş yavaş tedavülden kalktığını, “heves” olarak kaldığını varsaydığım abuklukları getiriyor aklıma.
* * *
Son olarak, teklifte “basın araçlarına suç aleti olduğu gerekçesiyle el konulamaz” düzenlemesi de kaldırılmış.
Hani matbaayı filan bilemem de, peşin söyleyeyim teklif yasalaşırsa karımın hediye ettiği kalemi vermem...

Yazarın Tüm Yazıları