Cismini yitiren isimlerin traji-komik şehri

Hoşdere, Kavaklıdere misal... Dereleri çoktan kurudu, kalan bir kaç kavağı da kurusun diye tüm “alerji”ler, “manzaramı kapatıyor”cular duada/pusuda...
“Ah o Söğütözü’nün salkım söğütleri” deseniz, değil salkımı tanesi yok. Vah ki, özü de gitmiş çoktan.
Kızılay duruyor da, semte adını veren tarihi Kızılay Binası tarihe karıştı.
İki günde yıktılar, yerine de koca bir AVM yaptılar.
* * *
Kediseven Sokak’ta Ankara Kedisi yahut “vasıfsız sokak kediciği” arayın. Bülbülderesi’nde bülbülle, dereyi...
Bulursanız bir tane, korumaya alınması için “Mebus Evleri’ndeki milletvekillerine haber verin” derdim ama, orada da vekil yok.
Yeri gelmişken... Otuz küsur Ankara Milletvekili var; ama doğma büyüme Ankaralı ararsan, bir elin parmağını geçmez. Onların ikisi de Kızılcahamamlı...
* * *
Varlık Mahallesi’nde yokluk, Yenimahalle’de yıkıldı-yıkılacak eski bloklar, evler...
Bahçelievler’de ne bahçe, ne o dönemden müstakil ev...
Zafer, Sıhhiye, Ulus, Opera, Gar, İtfaiye, Tandoğan, Kızılay Meydanları mı dediniz?
Hani? Tümüne ismini “meydan”ıyla veren o meydanlar nerede?
Koskoca meydan kaybolur, yok olur mu, olur...
* * *
Ruhunuzda hala kaşiflik kaldıysa; Çıkrıkçılar Yokuşu’nda Çıkrıkçı, Keçiören’de Ankara Keçisi, Keklikpınarı’nda keklik, Seyranbağları’nda bağ, İncirli’de incir, Aşağı Eğlence’de eğlence, Gazino’da gazino arayın.
Yok mu; o zaman aramanızı genişletin koca Ankara’da Ankara Tavşanı arayın, mesela.
Bulursanız tutun kulaklarından getirin, manşet yapalım birlikte...
(Uyarı: Ulus’ta Tabakhane Sokak’a yolunuz düşerse bir şeyler aramayın, orada da ismiyle müsemma bir “şey” yok)
Ha bir de Dutluk var, oraları da eskiden hep dutluktu, zaten...

“Kendi (cismi) gitti ismi kaldı yadigar” derdim ama, cadde, sokak isimleri de durma değiştiriliyor.
Yeni isimlere örnek vermeye, Bangabandhu Şeyh Mucibur Rahman Bulvarı’ndan başlasam, fıkra sanırsınız da, “E, sonunu anlamadım” dersiniz.
“En komik 33 mekan ismi”, ha...

(ANKARE) TEBESSÜM SERBEST AMA YA KAHKAHA...

İşte Başkent, bu özellikleriyle “tebessümler”, belki de kahkahalar şehri. Ancak “tebessüm şehri”nin patenti, Ankara’nın “muhafazakar” olarak anılan ilçelerinden Pursaklar’a ait, söyleyeyim. "Peki ya kahkaha?" derseniz, o da İstanbul Fatih'te bir sokak ismi...

MERAKLISINA MEVZUAT HİZMETİ: İSİM NASIL KOYULUR?

Ankara’da cadde-sokak isimleri abuk-sabuk değiştirilince, Ankara 12. İdare Mahkemesi de “Yahu yapmayın, böyle olmaz” diyerekten, cadde-sokak isimlerinin nasıl verileceğini hatırlattı.
“1- Ulusal ve yerel tarihe uygun.
2- Türkçe.
3- Söylenişinin güç ya da gülünç olmaması.
4- Siyasal amaçlı olmaması.
5- Ahlaka-adaba aykırı olmaması.
6- Halkın tepkisini çekmemesi.
7- Kentin yetiştirdiği, kente yararlı kişilerin isminin verilmesi. (Yani kendi adınızı, yahut amcanızın ismini filan vermeyin diyor)”
Kararda çok önemli bir satır arası da var: “Eğer bir sokağın varolan ve bilinen bir ismi varsa, bu ismin korunmasına da dikkat edilmelidir.”
Şimdi... Gelelim bir örneğe, mesela yine Bangabandhu Şeyh Mucibur Rahman Bulvarı’nın mevzuata uygun olup, olmadığına... Ulusal-yerel tarihe uygun mu, değil. Türkçe mi, ı-ıh... Söylenişi güç ya da gülünç mü, maharetinize, takdirinize... Kentin yetiştirdiği ya da kente yararlı bir isim mi, yok.