Paylaş
Ama demem, diyemem.
Geçmişte kalanla böbürlenme mıcırına çıkan yan yolların çok olduğu bulvarlar, yokuştur.
Alışırsanız... “O baston” olmadan yokuşa vuramazsınız sonra... İster inerken, ister çıkarken...
İnsanı olduğundan ihtiyar kılar.
Kocamaktan beterdir; çünkü bunu bir tek sen fark etmezsin.
Ancak az anlatacağım, geçmişte kalan o sokakları. Bir iki gün...
Hoş ve mazur görün.
GÜNDÜZ GÜZELİYLE AKŞAM SEFASI
Her semtte -isabet ki- öyle değil ama... Bizim mahallenin, Emek’in, Bahçelievler’in çocukları pencere çiçeği... (Windows'un pencereleri de dahil elbette)
Kimi ateşi, her saksıda kırmızı yanağıyla sardunya...
Kimi gündüz güzeli, kimi gün boyu çözdüğü testlerin ardından akşam sefası.
Gülü pek görmedim, onu içeride, fanusunda saklıyorlar herhal.
KAZ-KAZAN BELEDİYENİN TUZAKLARI
Ama onların pervazda/pencerede -tutuklu- kalmasında varsa bir kabahat...
Onu da dip dibe yığılan çoğu bahçesiz apartmanlarda, aramalı.
Bundan da sokağı, kaldırımları otoparka, biri girip-biri çıkan otomobilleriyle yaya kovalayan Pack-Man’e çeviren... Her gün başka bir yerini kazan (kaz-kazan) belediye utansın.
SOKAKLAR DEĞİŞTİ YENİSİNİ BELLE
Çocukların ezberini bile bozdular, bizim oralarda...
Büyükşehir Belediyesi, “artık yenisini belle diye” sokakların, caddelerin ismini, numaralarını değiştirdi ya...
Ve hani, servis az ötede bırakır, bir arıza çıkar, kaybolur diye çocuklara önce “evin adresi” ezberletilir ya...
O merasim şimdi aynen şöyle:
“Bak yavrum unutma, eski 60. Sokak, yeni 19. Sokak diyeceksin.
Eski 4. Cadde’den, yani yeni Kazakistan Caddesi var ya, oradan sola sapılıyor.
Ha, bir de unutma, solun soğan, sağın sarımsak, şimdilik”...
15 KITALI DESTAN ÇOCUK OYUNCAĞI
Şu yeni cadde, sokak isimleri yerine... Bizim neslin müfredatından, “Yirmi kıtalı destanları, ezbere hatim indiren divan şiirlerini bile belletmek daha kolaydı bebelere” diyeceğim de... Kalıcı yan etkilerini, bizzat bilmesem.
Amma velakin kolaydı; hiç olmazsa bir kere ezberletiliyordu, zırt-pırt değişmiyordu.
Dedem, babam, ben, hep birlikte:
“Mef’ûlü mefâîlü mefâîlü faûlün...”
DOSTUM BİZİM PEDER "FACEA YAW"
Küçükleri pencereye mahkum eden tek suçluyu, büyük belediyede mi arayayacağız sadece?
Trafiğin Tazmanya’daki adaşından beter bir canavar olarak resmedildiği, kaza-bela tehlikesinde...
Gün boyu okul mesaisinde...
iPad’inden en irisine, aile boyu ekran bağımlılığında filan da aramak lazım herhalde.
Odasındaki evladına “Dersini çalış, oraya getirtip şey ettirme müziğini” makamından mesaj şavullayan ebeveyn de bilirim.
Cevabi olarak evladın, “Baba oradan değil, yine face’deki tüm gruplara yolladın” mesajını da...
Facea, yani.
SOKAĞA ÇIKMA YASAĞININ AHFADIYIZ
Bütün bunları sıralayıp, toplarsan... Elde var sokağa çıkma yasağı.
Eh... Sokağa çıkma yasağını bile, elektrik, su kesintisi gibi vakayı adiyeden gören, bir ırkın ahfadıyız nasıl olsa...
Onlar da utansın derdim ama...
Hala sahip çıkarlar, artık yüz yerine taşıdıkları kırışıklıklarını an-be-an derinleştiren darbelerine...
KOMŞU ANNELER'DEN TOZ ŞEKERLİ SANA
Oysa biz sokak çocuğuyduk.
Oyunda imtiyazsız-sınıfsız, -mahallede- kaynaşmış son kuşaktık biz.
Çocuktuk, ufacıktık, top oynayıp acıkırdık mesela...
Komşu teyzeler (komşu anneler-zemin kat anneleri), pencereden, üzerine Sana (bana-ona-şuna-hepimize) yağı sürülüp, toz şeker serpelenmiş iri francala dilimleri tutuştururdu elimize.
Dilimde alakart mönü ise, el-ev yapımı bordo salça sürülmüş ekmeklerdi..
Isırır koşardık sahaya; ne obezite, ne alerji, ne de "onu yemem, bunu da yemem" meselesi...
Ya bizim kuşak tesadüfi bir icattı, ya saydığım arızalar henüz icat edilmemişti. Yuvarlanıp, gittik... Sonuç iyi miydi, tartışılır.
Yarın mahallede, potanın altında buluşmak üzere...
Paylaş